Bir Hristiyan için Kilise Gerekli midir?
- umuttoztekin
- 2 gün önce
- 2 dakikada okunur
"Bir Hristiyan için kilise gerekli midir? İsa Mesih'e iman ediyorum, bu bana yetmez mi? İnsanlarla buluşmak zorunda mıyım?"
Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz.
Bir Hristiyan için kilise gerekli midir?

Soruyu soran değerli kardeşimiz, muhtemelen geçmişte bir kilisede yer aldınız ve belli bir süreçten geçtiniz. Bu süreç neticesinde, belki de insanlarla pek iyi olmayan bir tecrübe yaşadınız. Bunu bilmiyoruz, fakat kilisenin neden gerekli olduğunu açıklamaya çalışacağız.
"Kilise" kelimesinden bahsederken lütfen bina olarak bir yapıyı değil, bir insan topluluğunu düşününüz.
Tanrı’nın çağrısında "yalnızlık" diye bir kavram yoktur. Kurtuluşumuz şahsidir belki ama imanımız, ancak başka yüreklerle temas ettiğinde kök salar.
Bizler birbirimizin aynasıyız; kimi zaman ne yapmamız gerektiğini, kimi zaman da ne yapmamamız gerektiğini birbirimizde görürüz.
Kutsal Kitap'ın o muazzam tanımını hatırla: "Mesih'in Bedeni"
Sen bu bedenin yaşayan, hisseden bir parçasısın. Bedenden ayrılan bir uzuv nasıl hayatta kalamazsa, biz de kardeşlikten uzaklaştığımızda ruhsal olarak solmaya başlarız.
Sizler Mesih'in bedenisiniz, bu bedenin ayrı ayrı üyelerisiniz. (1. Korintliler 12:27)
Tanrı’nın arzusu; çocuklarının aynı çatı altında toplanması, birbirini teşvik etmesi ve hayatın ağırlığını birlikte yüklenmesidir.
Bazılarının alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim; o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi daha da çok yüreklendirelim. (İbraniler 10:25)
Birbirinizin ağır yükünü taşıyın, böylece Mesih'in Yasası'nı yerine getirirsiniz. (Galatyalılar 6:2)
İlk kiliseye baktığımızda gördüğümüz şey sadece dua eden insanlar değil, hayatı "bölüşüp paylaşan" bir ailedir. Ekmeği de, derdi de, sevinci de paylaştılar. Tanrı seni bu ailenin içine bilerek ve isteyerek yerleştirdi.
Her gün tapınakta toplanmaya devam eden imanlılar, kendi evlerinde de ekmek bölüp içten bir sevinç ve sadelikle yemek yiyor ve Tanrı'yı övüyorlardı. Bütün halkın beğenisini kazanmışlardı. Rab de her gün yeni kurtulanları topluluğa katıyordu. (Elçilerin işleri 2:46-47)
İman, yalnız başına bir odada olmak değil, kalabalık ve sevgi dolu bir sofraya oturmaktır.




