Arama sonuçları
Boş arama ile 67 sonuç bulundu
- Hristiyan olmak zor mudur?
Yaşamınızı İsa Mesih'e adamanın yaşamınızı kolaylaştıracağını söyleyen kişi doğruyu söylemiyor demektir. Ruhsal olarak tatmin edici bir hayat, evet. Kesinlikle daha neşeli. Ama daha rahat bir hayat mı? Hayır. Mesih'e geldikten sonra hayat bazı açılardan daha da zorlaşıyor. Günaha ve kötülüğe karşı mücadele daha da belirginleşir. Tembellik, oburluk, küfür, öfke, kıskançlık, benmerkezcilik, materyalizm, açgözlülük, yakınlık sorunları; dünyada kötü olan şeyler hiç bitmeyecek gibi görünür. Dünya, egomuzun kötü istekleri ve şeytan Mesih'le bir ilişkiye adım attığımız için ortadan kaybolmaz. Fakat... Umudunu kaybetme, okumaya devam et. Galatyalılar 5:19-21'deki 2000 yıllık günah listesi, 21. yüzyılda yaşayan bizler için hala gayet tanıdık. Bu listeyi, Kutsal Ruh'un meyveleri olan başka bir liste takip ediyor: Sevgi, sevinç, esenlik, sabır, nezaket, iyilik, sadakat, yumuşak huyluluk ve özdenetim. Zor olan, bedenin işlerinden Ruh'un meyvelerine geçiştir. Ama korkma.. Mesih'i Kurtarıcı olarak kabul etmek, Tanrı'nın önünde anında aklanmamız anlamına gelir. (Romalılar 10:10) Geçmişin hesabı sorulmaz, biz artık Mesih'te özgürüz demektir. O'nunla çarmıh aracılığıyla barıştık ve O'nun bir oğlu veya kız çocuğu olarak sahip olduğumuz tüm yasal haklara ve ayrıcalıklara sahibiz.(Yuhanna 1:12) Artık evrenin yaratıcısıyla bir ilişkimiz var. Evrenin yaratıcısı, bizim Baba'mız. Bizi asla terketmez, hep bizimledir.. Çoğu zaman gözden kaçırılan şey, aynı zamanda Mesih'i Rab olarak kabul etmemiz gerektiğidir. Tanrı'nın kanıyla satın alınmış biri olmak, günahtan vazgeçtiğimiz, ondan döndüğümüz anlamına gelir. (1 Korintliler 6:20) Burası kutsallaşmanın başladığı noktadır ve bu an be an benliğe karşı ölmemiz (kötü tutkulara, günahlara, bedenin kötü isteklerine), dünyevi bedenlerimizde yaşadığımız sürece devam eder. (Matta 16:24) Kutsal Ruh'un bizi yenilemesi, bazı şeylerin değiştiğini bize bildiren bir uyarı sistemini başlatır. Bir zamanlar rahat bulduğumuz günahkar davranışlar artık öyle değildir. Eski yaşam tarzımız, biz Rab'de ilerledikçe gerimizde kalır. (2 Korintliler 5:17) Hristiyan olmak zordur çünkü artık yaşamlarımıza yeni bir dizi değerle, yani Tanrı'nın değerleriyle gelen farklı bir dünya görüşüyle yüzleşiriz. Fikirlerinin borazanlığını yapan ve itiraz eden herkese iftira atan bir dünya sisteminin içindeyiz. Onlar gibi kötü olmayanı, garip ve acayip olarak tanımlayan bir toplumdayız. İsa Mesih'te kurtulmadan önce dünyanın söylediklerini hiç düşünmeden kabul etmişizdir. "İntikam almak salaklık değildir, yeri gelince karşımızdakini kandırmamız gerekir." gibi. Bundan başka bir şey bilmeyiz. Fakat kurtulduktan sonra gözlerimiz gerçeğe açılır ve dünyanın yalanlarını algılayabiliriz. Bu yalanlara karşı mücadele etmek zor olabilir. Hristiyan olmak zordur çünkü kurtulduğumuzda, birdenbire etrafımızdaki dünyanın akıntısına karşı, akıntıya karşı yüzmeye başlarız. Günah işlemeye karşı iştahımız değişse de kutsallaşmamız zor bir süreç olabilir. Arkadaşlarımız artık bizi anlamayabilir, ailelerimiz değerlerimizi sorgulayabilirler. Sevdiklerimiz bizi İsa'ya iman ettiğimiz için reddedebilir, öfkeli ve savunmacı hissedebilirler. Çünkü neden eskisi gibi davranmadığımızı anlamazlar. Hristiyan olmak zordur çünkü büyümeyi gerektirir. Tanrı bizi aynı kalmamıza izin vermeyecek kadar çok seviyor. Büyüme bazen sancılı olabilir ve genellikle konfor alanımızdan ayrılmayı sevmeyiz ancak olumlu değişim her zaman ödüllendiricidir. Mesih'te büyüdükçe, Tanrı'nın yalnızca bir dizi kurala uymamızı arzulamadığını anlarız. O kalbimizi, zihnimizi tamamen istiyor. Tamamen kendisine verilen, Mesih'te kötü olan şeylere karşı çarmıha gerilmiş bir yaşam istiyor. İtaat ve güven yoluyla O'nun rehberliğinde huzur bulmayı günler geçtikçe öğreniriz. Hristiyan olmak zordur çünkü kendi kötü bedensel arzularımıza sürekli “hayır” demeliyiz ve Ruh'a teslim olmalıyız. Anlaşmazlıkları misilleme yerine zarafetle ele almayı öğreniriz. Bize kötü davranan kişi için dua ederiz. Kin tutmak yerine affetmeyi öğreniriz. Bir zamanlar aşk dediğimiz kararsız ve değişken duyguları gerçek, koşulsuz sevgiyle değiştirmeyi öğreniriz. Her gün kendi kötü düşüncelerimize ölme, O'na itaatkar olma fırsatını yakalayarak büyürüz. Evet, Hristiyan olmak birçok açıdan zordur. Ama bu hikayenin sadece yarısı. Hayatta karşılaştığımız sorunları tek başımıza çözemeyiz. Her zorluğa, içimizde yaşayan Mesih'in gücü aracılığıyla karşılık veririz. (Filipililer 4:13). , Mesih'in sadık takipçisi asla umutsuzluğa düşmez. (2 Korintliler 4:8-9) Mesih'i takip etmenin kesin ve sonsuz ödülleri vardır. (Luka 18:29–30) Tanrı'nın yollarının dünyanın yollarından ve yöntemlerinden daha iyi, daha güvenli ve daha güvenilir olduğunu hayatta deneyimleyerek öğreniyoruz. Tanrı'ya olan güven dolu itaatimiz, bereketli bir yaşama giden yol haline gelir.(Yuhanna 10:10) Bu sebeple, korkma bunu okuyan kişi. Rab her zaman bizimledir. Bizi asla terketmez. O'nun evrenin yaratıcısı olduğunu unutma. O'nun için imkansızlık yoktur. Her şeyin yaratıcısı O'dur. Zorluk yaşayacağını sana garanti ederim. Rab'bin gücünü de göreceğini sana garanti ederim. Esen kal..
- Hristiyanlar Tevrat'ın, Eski Ahit'in Yasalarını İzlemeli mi?
Hristiyanlar Tevrat'ın, Eski Ahit'in, Kutsal Yazılar'ın kurallarını izlemeli midir? Hristiyan ile Kutsal Yasalar / Tevrat / Eski Ahit arasındaki ilişkiyi anlamanın anahtarı, Eski Ahit kanunlarının Hristiyanlara değil İsrail milletine verildiğini bilmektir. Bazı kanunlar İsraillilere Tanrı'ya nasıl itaat edeceklerini ve Tanrı'yı nasıl memnun edeceklerini açıklamaktadır. (örneğin On Emir.) Kutsal Yasa'dan bazıları İsrailoğullarına Tanrı'ya nasıl tapınacaklarını ve günahın kefaretini (kurban sistemi) gösterdi. Bazı kanunlar İsraillileri diğer milletlerden farklı kılmayı amaçlıyordu. (Domuz eti yememek, et ve süt ürününü birlikte tüketmemek, giyim kuralları vb.) Eski Ahit yasalarının hiçbiri bugün Hristiyanlar için bağlayıcı değildir. İsa çarmıhta öldüğünde Eski Ahit yasasını kendi üzerinde tamamlamıştır. (Romalılar 10:4; Galatyalılar 3:23-25; Efesliler 2:15) Eski Ahit yasasının yerine, Hıristiyanlar Mesih'in yasasına tabidirler. (Galatyalılar 6:2) "İsa ona şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.’ İşte ilk ve en önemli buyruk budur. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’" (Matta 22:37-39) Bu iki emre itaat edersek Mesih'in, Tanrı'nın bizden talep ettiği her şeyi yerine getirmiş olacağız. İsa Mesih, ayetlerin devamında şunu söylüyor: "Kutsal Yasa'nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır.” (Matta 22:40) Bu, Eski Ahit yasasının bugün geçersiz olduğu anlamına gelmez. Eski Ahit'teki emirlerin çoğu “Tanrıyı sevmek” ve “komşunu sevmek” kategorilerine girer. Eski Ahit yasası, Tanrı'yı nasıl seveceğinizi ve komşunuzu sevmenin neleri gerektirdiğini bilmek için iyi bir yol göstericidir. Aynı zamanda Eski Ahit yasasının bugün Hristiyanlar için geçerli olduğunu söylemek de yanlıştır. Eski Ahit yasası bir bütündür. (Yakup 2:10). Ya hepsi geçerli olur ya da hiçbiri geçerli olmaz. Birbirinden ayıramayız. Kutsal Yasa'dan örneğin et ve süt ürünlerini birlikte tüketmemeyi alıp başka birini almamak olmaz. Mesih, kurban sistemi gibi bunların hepsini kendi üzerinde bizim yerimize yerine getirmiştir. Çünkü bizler, Yasa'yı tamamen yerine getirecek güçte değiliz. Fakat Yasa aracılığıyla, bazı gerçekleri öğrenmiş oluyoruz. " Tanrı'yı sevmek O'nun buyruklarını yerine getirmek demektir. O'nun buyrukları da ağır değildir. " (1. Yuhanna 5:3) On Emir aslında Eski Ahit'te bulunan yasaların tamamının bir özetidir. On Emirden dokuzu Yeni Ahit'te açıkça tekrarlanmıştır. Açıkçası, eğer Tanrı'yı seviyorsak, sahte tanrılara tapmayacağız veya putların önünde eğilmeyeceğiz. Eğer komşularımızı seviyorsak, onları öldürmeyeceğiz, onlara yalan söylemeyeceğiz, zina yapmayacağız, onlara ait olana göz dikmeyeceğiz. Eski Ahit yasasının amacı, insanların yasayı yerine getirmekte yetersiz olduğu konusunu göstermek ve bizi Kurtarıcı olarak İsa Mesih'e olan ihtiyacımıza işaret etmektir. (Romalılar 7:7-9; Galatyalılar 3:24). Eski Ahit yasası hiçbir zaman Tanrı tarafından tüm insanlar için, tüm zamanlar için evrensel yasa olması amaçlanmamıştır. Tanrı'yı sevmeliyiz ve komşularımızı sevmeliyiz. Eğer bu iki emre sadakatle itaat edersek, Tanrı'nın bizden istediği her şeyi yerine getirmiş olacağız. Rab'bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih'e sonsuz şükürler olsun.
- "Düşmüş bir dünyada yaşıyoruz." ne demek?
Düşmüş dünya nedir? Nereden düştük? Önceden nasıldık? Şuanki hayatımızdan daha mı iyiydi? "Düşmüş" sözcüğü Kutsal Kitap'ta ruhsal ve ahlaki açıdan bozulmuş birini veya bir şeyi tanımlamak için kullanılır. İyi halinden tamamen uzaklaşmış da diyebiliriz. İsrail halkı, melekler (Yeşaya 14:12; Vahiy 12:4) ve insanlığın yüceliği (1 Petrus 1:24) gibi “düşmüş” (Amos 5:2) olarak tanımlanır. Bunların her biri Tanrı'ın onlara olan iyi niyetinin doruğundan uzaklaşmış, günaha düşmüş ve dolayısıyla Tanrı'nın sevgisinden uzaklaşarak kendi kendilerini kötülüğün kucağına atma gafletinde bulunmuştur. Düşmüş durumda olanlar günahkarlığın alçaltıcı ve ölümcül ruhsal, ahlaki ve toplumsal sonuçlarına katlanırlar. Böylece insanlar arasında savaşlar, ego çatışmaları vb. gibi durumlara şahit oluruz. Kutsal Kitap'ta bazı ayetler bu tür bir düşüşten söz eder, 1. Korintliler 10:12'de, Mesih İsa takipçilerini şöyle uyarır: "Onun için, ayakta sağlam durduğunu sanan dikkat etsin, düşmesin!" (1. Kor 10:12) Günah işlemek, doğruluk içinde büyümenin ve güzelliğin tam tersidir. Vahiy 2:5'te İsa, Efes kilisesine şöyle seslenerek uyarıyor: "Bunun için, nereden düştüğünü anımsa! Tövbe et ve başlangıçta yaptıklarını sürdür." Tüm insanlık, ilk günahın dünyaya girmesiyle beraber iyi konumundan düştü ve günümüzdeki halini aldı. Nasıl mı düştü, nereden mi düştü? Beraber bakalım: Tanrı ile dostluktan, O'ndan kibirli bir şekilde yabancılaşmaya ve O'na düşmanlığa; bu bizim kişiliğimizin ve bedenlerimizin her yerinde hastalığa ve ölümlere yol açtı: (Yaratılış 2:16; 3:2-19; Çıkış 15:26; Yasa'nın Tekrarı 30:15–20) O'nun benzerliğinde, suretinde yaratılmamıza rağmen onun benzerliğini yansıtamayışımız. Böylece acı çekmemiz: (Yaratılış 6:5; Matta 15:19; Romalılar 1:14—2:16; Romalılar 3:9–20) Tanrı'nın yaşamlarımıza yönelik üstün tasarılarını gerçekleştirmek için O'nun kurallarına sevinçle itaat etmekten, toplumun her düzeyinde kanunsuz isyana, sürekli hüsrana ve savaşlara yol açtı: (Yaratılış 3:14–16; Yakup 4:1–10) Tanrısal aile yaşamının güzelliğinden, huzurundan ve canlılığından; cinsel kimlik karmaşalarına, aile içi çekişmeler ve amaçsızlığın olduğu bir bunalıma: (Yaratılış 3:16; Romalılar 1:14—2:16; Galatyalılar 5:19–21) Tanrı'nın dünyasının emanetçisi olarak egemenlikten, toprağın bencilce sömürülmesine ve bunun sonucunda ortaya çıkan ekolojik felaketlere yol açtı: (Yaratılış 3:17–19; Vaiz 5:8–17; Hagay 1:6) Tanrı'nın aydınlatıcı gerçeğinin bilgisinden cehaletin karanlığına ve ahlaksız zihinlerin karışıklığına yol açtı: (Yaratılış 2:17; Özdeyişler 1—31; Hakimler 1—21; Romalılar 1:28) Düşmüş bir dünyada yaşamak, her gün günahla ve acılarla mücadele ettiğimiz anlamına gelir. Kalp acısı ve ruhsal sıkıntılar yaşıyoruz. Doğal afetlere ve sarsıcı kayıplara tanık oluyoruz. Adaletsizlik, insanlık dışılık ve sahtekarlık bu dünyada hakim görünüyor. Anlaşmazlık ve sorun olağandır. Çünkü insanlık olarak biz, egomuzu ve bencilliğimizi takip etmek istedik. Bunların hiçbiri Tanrı'nın insanlık için planı değildi. Cennet Bahçesi'ndeki orijinal konumumuzdan düştük. Artık düşmüş bir dünyada yaşıyoruz ve tüm yaratılış bizim günahımızın sonuçları altında “inliyor.” (Romalılar 8:22) İyi haber şu ki Tanrı, dünyasının sonsuza dek inlemesini istemiyor. Tanrı, İsa Mesih aracılığıyla yaratılışı onarıyor: İsa Mesih (Yani kurtarıcımız ve Rab) kendisiyle dostluğu yeniden tesis ederek bize sonsuz yaşam verir: (Yuhanna 10:10; 15:15; Romalılar 3:21–31; 5:1–11; 6:1–14; 8:1–4; 8: 22–23; 1 Korintliler 15:26; Efesliler 1:3–2:22; Koloseliler 1:15–22) Tanrı'nın benzerliğinin İsa Mesih'teki yansımasını yeniden sağlar: (Romalılar 8:28–32; 1 Korintliler 6:11) Yaşamını İsa Mesih'te tatmin edici bir şekilde tamamlar. Bu da huzur ve esenlik içerisinde olmana yol açar: (Matta 5—7; Efesliler 5:15–21; Yakup 2:8) Tanrı'nın aileye yönelik tasarımını İsa Mesih aracılığıyla geri verir. Mutlu ve huzurlu aileler olur: (Luka 1:17; 1 Korintliler 6:11; Efesliler 5:21—6:4; Koloseliler 3:18–21) Tanrı'nın dünyasına özen gösterme konusunda insanın uygun egemenliğini yeniden sağlar. Böylece savaşlar, ekolojik felakatler vb. olmaz: (Romalılar 8:18–21) İsa Mesih geri döneceğine söz vermiştir ve geri döndüğünde her şeyi sonsuza dek düzeltmeyi tamamlayacaktır. (Yeşaya 2:2–4; 25:6–9; 65:17–25; Vahiy 20—22) Tanrı'nın tüm düşmüş insanlara olan son davetini kaçırmayın: "..Gel!.." (Vahiy 22:17) İsa Mesih'e iman ederek Tanrı'ya gelen herkes eski, görkemli, iyi durumuna dönecektir. Bu, bizim asıl halimizdir. Tanrı'nın Kutsal Ruhu, içimizde ve aramızda yaşıyor. Diri bir Rab'bimiz ve Kurtarıcımız var. O'na ve mesajına güvenin..
- Cinler Bir Hristiyanın İçine Girebilir mi?
Cinler, İsa Mesih imanlısına hükmedebilir mi? Kutsal Kitap, bir Hristiyanın bir cin tarafından ele geçirilip ele geçirilemeyeceğini açıkça belirtmese de, ilgili Kutsal Kitap gerçekleri, Hristiyanların cinlerin etkisine giremeyeceğini fazlasıyla açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bir iblis tarafından ele geçirilmek ile bir iblis tarafından baskı altına alınmak veya saldırıya uğramak, etkilenmek arasında belirgin bir fark vardır. İblisin ele geçirilmesi, bir kişinin düşünceleri ve/veya eylemleri üzerinde doğrudan/tam kontrol sahibi olan bir iblis / cin anlamına gelir (Matta 17:14-18; Luka 4:33-35; 8:27-33). İblis baskısı veya etkisi, bir iblisin veya iblislerin bir kişiye ruhsal olarak saldırmasını ve/veya onu günahkar davranışlara teşvik etmesini içerir. Yeni Ahit'in ruhsal savaşla ilgili tüm pasajlarında, bir inanlının içindeki şeytanı kovmaya yönelik hiçbir talimat bulunmadığına dikkat edin. (Efesliler 6:10-18). Çünkü içimizde barınamazlar. Kutsal Ruh, bizimledir. İmanlılara şeytana karşı koymaları (Yakup 4:7; 1 Petrus 5:8-9) söylenir. Bu demek oluyor ki, cinler / iblisler bize saldırabilirler. Ama ruhumuza hükmedemezler. Mesih İsa'nın adıyla bu saldırı tamamen engelleyebiliriz. Hristiyanların içinde Kutsal Ruh yaşar (Romalılar 8:9-11; 1 Korintliler 3:16; 6:19). Elbette Kutsal Ruh, bir cinin, içinde bulunduğu kişiyi ele geçirmesine izin vermez. Tanrı'nın, Mesih'in kanıyla satın aldığı (1 Petrus 1:18-19) ve yeni bir yaratılış yaptığı (2 Korintliler 5:17) çocuklarından birinin, bir başkası tarafından ele geçirilmesine ve kontrol edilmesine izin vermesi düşünülemez. Evet, imanlılar olarak Şeytan ve onun cinleriyle savaşıyoruz, ama kendi içimizde değil. Cinler ve şeytanlar dışımızda, içimize giremezler. Elçi Yuhanna şunları söylüyor: “ Yavrularım, siz Tanrı'dansınız ve sahte peygamberleri yendiniz. Çünkü sizde olan, dünyadakinden üstündür. ” (1 Yuhanna 4:4) İçimizdeki O Kim? Kutsal Ruh. Dünyadaki kim? Şeytan ve onun cinleri. Bu nedenle, imanlı kişi iblisler dünyasının üstesinden gelmiştir ve bir imanlının içinde cinler olması durumu mümkün değildir. Bir Hristiyan'ın cin tarafından ele geçirilemeyeceğine dair güçlü Kutsal Kitap kanıtları göz önüne alındığında, bir Hristiyan üzerinde kontrol sahibi olan bir cin için cinlerin saldırısı/etkisi denir. Şeytani etki ve baskı Hıristiyanlar için şüphesiz bir gerçektir, ancak bir Hristiyanın bir iblis tarafından ele geçirilebileceğini veya içine cin girebileceğini söylemek kesinlikle Kutsal Kitap'a uygun değildir. Günah, cinlerin saldırılarına ve etkilerine kapı açar. İmanlıyı ruhsal olarak düşürür. Buna dikkat edelim.
- Hristiyanlıkta Gusül Var mı?
Hristiyanlıkta gusül abdesti var mıdır? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Türk bir Hristiyan olarak, bu sorunun gelmesi bizleri şaşırtmadı. İnancımızı araştırırken, bu konuyu bizler de merak etmiştik. Bildiğiniz üzere, ülkemizde İslam inancının birçok emrine aykırı gelen fakat "gusül abdesti" denince akan suları durduranlar mevcut. Bu sebeple, Hristiyanların bu açıdan pis veya kirli olduğunu zannedenler mevcut. Bir hikaye anlatmak istiyorum. Çok sevdiğim, fakat maalesef ruhsal boşluğunu farklı tatmin yollarıyla doldurmaya çalışan bir abimiz vardı. Kendisi, para ile hayat kadınlarıyla ilişkiye girerdi. Fakat, bu eyleminden sonra gusül almayı ihmal etmezdi. Bu gusül abdestinin, onu temizlediğine inanırdı. Peki, lafı fazla uzatmadan konumuza girelim. Hristiyanlıkta gusül almak, gusül abdesti almak var mı? Açıklamasına bakmak istemeyenler için cevabı çok çok özetleyerek verelim, açıklama için fotoğraf altına bakabilirsiniz: Hayır, Hristiyanlıkta "Niyet ettim Allah rızası için gusül abdestimi almaya.. Üç ağıza, üç buruna. " diye bir ritüel yok. Fakat, bizler cinsel temas / ejekülasyon/ menstürasyon sonrasında elbette ki temizleniyor ve hijyenimizi sağlıyoruz. Yıkanıyoruz, fakat öyle bir niyet etmiyoruz veya dinsel bir ritüel yok. Şimdi nedenine bakalım: Hristiyanlıkta "Temizlik" kavramı üzerine.. Hristiyan inancında temizlik kavramı, dışsal ölçütlerden daha çok ruhsaldır. Dış hijyenimize dikkat ederiz, fakat asıl anlam bu mudur? Elimi günde 10 kez yıkamam, beni daha iyi ve başkalarına faydalı bir insan yapar mı? Eski Ahit'te, özellikle Levililer kitabında, İsrailoğullarına ve onların kahinlerine (inanç görevlisi, Tanrı ile halk arasında aracılar) temizlik ve bu durum kaybolduğunda nasıl restore edileceğine ilişkin çeşitli talimatlar verilmektedir. Kutsal Kitap temizliği kutsallığa, dolayısıyla tapınağın yıkanmasına bağlar. Temiz olmak doğru olmanın, Tanrı'ya yaklaşmaya ve huzuruna çıkmaya hazır olmanın sembolik çağrışımlarını taşır. Yani Eski Ahit'te (Tevrat) temizlik, kişinin Tanrı'nın halkının bir parçası olarak onların doğruluğunu simgelemek için gösterdiği törensel özeni kapsayan bir tür terimdir. Eğer sembolik temizlikleri kusurluysa, topluluğa tekrar girmeden önce yıkanmaları gerekir. Bu, birisinin Tanrı'nın kanununun bir bölümünü ihlal etmesi durumunda fedakarlık yapılmasına ve kan dökülmesine benzer. İsa Mesih, insan bedeninde geldiğinde kendi zamanının dini liderlerinin bu törensel temizliği aşırı vurgulayıp içsel doğruluğu ihmal ettiklerini öğretir. Çünkü onlar, gerçek anlamından olayı saptırıp sadece şekilcilik ve dincilik yapmışlardır. Günümüzde de bu durumlar söz konusudur, bu sebeple İsa Mesih bizi geçmişten günümüze hep uyarır. “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, oysa bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar. “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz." (Matta 23:25-27) Elbette daha sonra İsa Mesih, kendi isteği ve bizim uğrumuza çarmıha gerildi ve ölümden dirildi. Öğrencileri bunun şokunu atlattıktan sonra, kendi ölümünün son "gerçek" temizlik ve fedakarlık olduğunu anlamalarına yardım etti. Eski tören ve kurallar sistemini kendisi üstlenmişti, neyi sembolize ettiklerini anlattı ve insanlar sonunda Kutsal Yazılar'ı kalbe işleyen Kutsal Ruh ile yürümeye başladılar. Şuanda, Eski Ahit'ten özgürüz. Çünkü, İsa Mesih bunu kendisi tamamladı. Ahit'in yasalarını kendi başımıza yapmamız, imkansız ve zor. Yasalar, bize günahımızı gösterdi. İsa Mesih, bizi kurtardı. "Günahımı ne temizleyebilir? İsa'nın kanından başka bir şey değil; Beni tekrar bir bütün haline ne getirebilir? İsa'nın kanından başka bir şey değil." "Haydi, ne bekliyorsun? Kalk, O'nun adını anarak vaftiz ol ve günahlarından arın!’ (Elçilerin işleri 22:16) "Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı'ya yaklaşalım." (İbraniler 10:22) "Bedenin kirden arınması değil, Tanrı'ya yönelen temiz vicdanın dileği olan vaftiz, İsa Mesih'in dirilişiyle şimdi sizi de kurtarıyor." (1. Petrus 3:21)
- Bir Hristiyan Nasıl Yaşar?
Hristiyan oldunuz, peki bundan sonra dünyadaki hayatımızı nasıl geçireceğiz? Hristiyan yaşamı, inanç ve imanla dolu olarak yaşanması gerekir. Hristiyan yaşamına imanla gireriz ve onu imanla yaşarız. Günahın bağışlanması için Mesih'e gelerek Hıristiyan yaşamına başladığımızda, aradığımız şeyin imandan başka hiçbir yolla elde edilemeyeceğini anlarız. Cennete giden yolda çalışamayız çünkü yapabileceğimiz hiçbir şey yeterli olmayacaktır. Mesih haricinde, biz cennete girebilecek kadar "mükemmel ve günahsız" değiliz. Yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesine uyarak sonsuz yaşama ulaşabileceklerine inananlar, Kutsal Kitap'ın açıkça öğrettiği şeylere aksi bir alternatif üretmişlerdir. İyi işlerimiz, bizi Rab'bin yanına götürmez. Cenneti karşılıkla, alışveriş eder gibi çabamızla kazanamayız. "Tanrı katında hiç kimsenin Yasa'yla aklanmadığı açıktır. Çünkü “İmanla aklanan yaşayacaktır." (Galatyalılar 3:11) İsa'nın zamanındaki Ferisiler, Mesih'i onlara bunu söylediği için reddettiler. gerçek şu ki, onların tüm doğru işleri değersizdi ve yalnızca Mesihlerine olan iman onları kurtarabilirdi. Romalılar 1'de Pavlus, İsa Mesih'in sevindirici haberinin bizi kurtaracak güç olduğunu, müjdenin O'na iman eden herkesin sonsuz yaşama sahip olacağına dair iyi haber olduğunu söylüyor. Bu iyi habere iman ederek Hristiyan yaşamına girdiğimizde, bizi kurtaran Tanrı hakkında giderek daha fazla bilgi edindikçe imanımızın arttığını görürüz. Bizler her gün O'na daha da yakınlaşmak için yaşarken, Mesih'in sevindirici haberi aslında Tanrı'yı bize açıklıyor. Romalılar 1:17 şunu söylüyor: "Tanrı'nın insanı akladığı, Müjde'de(İncil) açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “İmanla aklanan yaşayacaktır.” Dolayısıyla Hristiyan yaşamının bir kısmı da hayatı, anlayış ve bilgelikle yaşamaktır. Bunun için Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı ile daha yakın, daha samimi bir ilişki için duanın eşlik ettiği, Söz'ün (Kutsal Kitap'ın) özenle okunması ve incelenmesidir. Mesih'le birlikte bir yaşam sürdürebilmek için benliğe, kötü tutkulara karşı ölü olmamız da gerekir. Pavlus Galatyalılara şöyle dedi: “Mesih'le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden Tanrı Oğlu'na imanla sürdürüyorum.” (Galatyalılar 2:20) Mesih'le birlikte çarmıha gerilmek, eski doğamızı (kötü, günahlı tutkularımızı) çarmıha çivilenmiş olarak kabul ettiğimiz ve Mesih'inki olan yeni doğada yaşamayı seçtiğimiz anlamına gelir (2 Korintliler 5:17) Bizi seven ve bizim için ölen kişi şimdi Ruh'uyla içimizde yaşıyor ve yaşadığımız hayat O'na iman sayesindedir. Mesih ile yaşamak kötü arzularımızı, hırslarımızı ve yüceliklerimizi, büyüklenmemizi O'na feda etmek ve bunların yerine Mesih'inkileri koymak anlamına gelir. Bunu ancak O'nun gücüyle, O'nun lütfuyla bize verdiği imanla yapabiliriz. Hristiyan yaşamının bir kısmı bu amaçla dua etmektir. İsa Mesih'e olan imanımız, bu dünyaya gözlerimizi kapayana kadar devam etmelidir. İbraniler 10:38-39 bu konuyu Eski Ahit peygamberi Habukkuk'tan alıntı yaparak ele alır: “Doğru adamım, imanla yaşayacaktır. Ama geri çekilirse, ondan hoşnut olmayacağım.” Tanrı, bir taahhütte bulunduktan sonra O'ndan "geri çekilen" kişiden memnun değildir, ancak imanla ve ona bağlı olarak yaşayanlar asla geri adım atmazlar çünkü onlar, Mesih'le birlikte sonuna kadar devam edeceğimizin güvencesini veren Kutsal Ruh tarafından korunurlar. (Efesliler 1:13-14) İbraniler kitabının yazarı bu gerçeği 39. ayette doğrulamaya devam ediyor: “Ama biz cehenneme dönenlerden değil, canın kurtarılacağına inananlardanız.” Gerçek Hristiyan sonuna kadar inanandır. Dolayısıyla bir Hristiyanın yaşamı; bizi kurtaran, bize güç veren, bizi cennete mühürleyen ve gücü sayesinde sonsuza dek korunacağımız Tanrı'ya imanla yaşanan bir yaşamdır. Günlük iman yaşamı, Tanrı'yı Sözünde (Kutsal Kitap) ve dua aracılığıyla aradıkça ve Mesih benzerliği hedefi bizimkine benzeyen diğer Hristiyanlarla birleştikçe büyüyen ve güçlenen bir yaşamdır.
- Hristiyanlığın Sperm Bankasından Sperm Almaya / Yumurta Donasyonuna Bakışı Nedir?
Hristiyanlık, sperm bankası aracılığıyla çocuk sahibi olunmasına nasıl bakıyor? / Hristiyanlık yumurta donasyonuna nasıl bakıyor? Bazıları, bir yumurtayı döllemek için sperm bankasına bağışlanan spermi kullanmanın ya da başka birinin hamile kalması için kendi yumurtanızı bağışlamanın yanlış olduğunu, çünkü bunun Tanrı'nın iradesini devre dışı bırakmayı amaçladığını söyleyebilir. Eğer Tanrı o kişinin çocuk sahibi olmasını isteseydi, bu düşünceye göre kadının kocası dışında kimsenin spermine ihtiyacı olmazdı. Ancak bu mantığı en uç noktaya taşırsak, o zaman apandisitli ya da kanser hastası bir kişinin ölmesinin de Tanrı'nın isteği olduğunu söylemek zorunda kalacağız çünkü hayat kurtaran bir ameliyatın gerçekleştirilmesi "Tanrı'nın isteğini devre dışı bırakacaktır." Böyle bir mantık yanlıştır çünkü tıbbi müdahale doğası gereği günah değildir. Peki, Hristiyanlar olarak bu olaya bakış açımız nasıl olmalıdır? Hayatın "Gri" alanları.. Teknolojinin tamamı Tanrı'nın çocuklarının (Yani inananların) kullanmasını istediği bir şey midir? (1. Korintliler 6:19-20, 10:31) Bu “gri” alanlarda İsa'ya inanan birinin Tanrı'nın bilgeliğine ihtiyacı vardır. Bağışlanan spermi ya da başkasının yumurtasını kullanmayı düşünenlere şunu soralım: Başka bir erkeğin spermini vücudunuza vermenin etik ve ahlaki sonuçlarını düşündünüz mü? Ya da başka birinin yumurtasına verilen eşinizin spermi sonucu ortaya çıkan çocuk, sizin çocuğunuz mu olur? Tanrı, evliliği bir erkekle bir kadının “tek beden” olmaları için birleşmesi olarak tasarladı. "Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak." (Yaratılış 2:24) Bir imanlı dua etmeli, Tanrı'nın Sözünü okumalı ve Rab'den açık bir yanıt beklemelidir. (Elçilerin İşleri 17:11; 2 Timoteos 2:15; Koloseliler 1:9–10) Kararınız birçok insanı etkiliyor ve diğer insanların potansiyel yaşamını (hatta ölümünü) etkiliyor. Bu sebeple, bunun yerine tüp bebek veya evlat edindirme gibi yöntemlere başvurabilirsiniz. Fakat belirttiğimiz gibi, önce dua edip Rab ile iletişime geçilmelidir. Unutmayın, sonuçta yaşamın yaratılması Tanrı'nın elindedir. (Mezmur 139:13–16; Efesliler 2:10; Mezmur 110:3) Bilim birinin hamile kalmasına yardımcı olabilir ama teknoloji yaşamın kaynağı değildir. Tanrı, istemediği bir hamileliği her şeye rağmen engelleyebilir. Ya da imkansızlıklardan mucizeler yaratabilir. "İç varlığımı sen yarattın, Annemin rahminde beni sen ördün. Sana övgüler sunarım, Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım. Ne harika işlerin var! Bunu çok iyi bilirim. Gizli yerde yaratıldığımda, Yerin derinliklerinde örüldüğümde, Bedenim senden gizli değildi. Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni; Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden, Hepsi senin kitabına yazılmıştı." (Mezmur 139:13-16)
- Hristiyanlıkta Kadın Peygamberler Var Mıdır?
Hristiyanlıkta Kadın Peygamberler Var Mıdır? Tanrı'nın insanlarla iletişim kurmasının birçok yolları var. Mesela rüzgarın fısıltısını, Kutsal Yazılar'ı ve mucizeleri kullandı. Hatta ara sıra insanları kullanmayı bile seçti. Bu insanlar peygamberdi ve hayatlarını Rab'bin hizmetine adamışlardı. Listeye bakıldığında erkeklerin hakimiyetinde olduğu ve rolünü yalnızca erkeklerin üstlendiği belirli bir peygamber türü olduğu görülebilir. Ancak Kutsal Kitap'ta peygamberlik yeteneğine sahip olan veya Tanrı'nın kendi halkıyla konuştuğu kadınlardan söz eden örnekler vardır. Peygamberlik armağanına sahip olmak üzere Kutsal Ruh tarafından yetkilendirilen kişiler, İsrail ulusunun küçük peygamberleri olarak çağrılan kişiler ve Tanrı'nın İsrail'i çağırdığı peygamberler olarak hizmet etmeye çağrılan kişiler arasında ayrım yapmak önemlidir. Bu ayrımlar yapıldıktan sonra peygamberin rolü en iyi şekilde anlaşılabilir. Tanrı, erkekleri ve kadınları kendi amaçları doğrultusunda kullanır ve Kutsal Kitap'taki peygamberler, O'nun kadınları nasıl benzersiz ve özel bir şekilde kullanmayı seçtiğini gösterir. İncil'de birçok kadının peygamber olduğu belirtilmektedir. İsrail halkına hizmet ettiler ya da onlara peygamberlik etme armağanı verildi. Erkek meslektaşları gibi onlar da Rab'den rehberlik aldılar. Eski Ahit'teki erkek peygamberlerin aksine, kadınlar olağanüstü anlarda çağrılmaya eğilimliydiler. Eski Ahit'te (Tevrat) adı geçen bu kadınlar şunlardı: Miryam: Musa ve Harun'un kız kardeşidir. Kardeşleriyle birlikte halka peygamber olarak hizmet etmiştir. İnanç görevlileri haline gelen Levi Kabilesi'nin bir üyesiydi. Bir kadın peygamber olduğundan ilk kez bahsedilmesi, rolünün bir parçası olarak İbrani kadınlara ibadette liderlik ettiğini gösteriyor. "Firavunun atları, savaş arabaları, atlıları denize dalınca, RAB suları onların üzerine çevirdi. Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçtiler. Harun'un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler. "(Mısırdan Çıkış 15:19-20) "Seni Mısır'dan ben çıkardım, Ben kurtardım seni kölelik diyarından. Sana öncülük etsinler diye Musa'yı, Harun'u, Miryam'ı ben gönderdim." (Mika 6:4) Debora: Çoğu kişi Debora'nın hakim olarak görev yaptığını ve İsrail'i savunmak için düzenlenen askeri harekata yardım ettiğini biliyor. Ancak Kutsal Kitap onun siyasi liderliğinin yanı sıra aynı zamanda bir peygamber olarak da hizmet ettiğini açıklıyor. O sırada İsrail'i Lappidot'un karısı Peygamber Debora yönetiyordu. (Hakimler 4:4) Tanrı'yı onurlandırdı, İsrail birliklerini ruhsal bilgelik, liderlik ve cesaretle güçlendirdi. Hilkiya: Hilkiya hakkında çok az şey biliniyor. Zamanının diğer peygamberleri gibi o da Yahuda milletinde işlenen kötülüklere karşı konuşuyor. Ona elçiler gönderen kral, günahlarından tövbe etme sürecindeydi ve Rab aracılığıyla krala şöyle dedi: “RAB'be danışmak için sizi gönderen Yahuda Kralı'na şöyle deyin: ‘İsrail'in Tanrısı RAB duyduğun sözlere ilişkin diyor ki: Madem yıkılıp lanetle anılacak olan burası ve burada yaşayanlarla ilgili sözlerimi duyunca yüreğin yumuşadı, önümde kendini alçalttın, giysilerini yırtıp huzurumda ağladın, ben de yalvarışını işittim. Seni atalarına kavuşturacağım, esenlik içinde mezarına gömüleceksin. Buraya getireceğim büyük felaketi görmeyeceksin.’ ” Hilkiya ile yanındakiler bu sözleri krala ilettiler." (2. Krallar 22:18-20) Peygamber Yeşaya'nın Eşi: Adı bilinmemektedir. Geçen ayet: "Peygamber olan karım bundan bir süre sonra gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. RAB bana, “Adını ‘Maher-Şalal-Haş-Baz’ koy” dedi." (Yeşaya 8:3) Anna: İsa'nın yaşamının ilk günlerinde ve öncesinde, evli fakat genç yaşta dul kalan Anna adında bir kadın vardı. Kocası öldükten sonra hayatını tapınağa ve Tanrı'ya hizmet etmeye adadı. İsa'yı doğumundan sonra ilk görenlerden biriydi ve O'nun Mesih olduğunu doğrulayan kişilerden biriydi: "Anna adında çok yaşlı bir kadın peygamber vardı. Aşer oymağından Fanuel'in kızıydı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. Şimdi seksen dört yaşındaydı. Tapınaktan ayrılmaz, oruç tutup dua ederek gece gündüz Tanrı'ya tapınırdı. Tam o sırada ortaya çıkan Anna, Tanrı'ya şükrederek Yeruşalim'in kurtuluşunu bekleyen herkese İsa'dan söz etmeye başladı." (Luka 2:36-38) İsa Mesih'in ölümü ve dirilişinden sonra, Kutsal Ruh her inanlıya geldi; eğer İsa'ya inanırlarsa, günahlarından tövbe ederlerse ve O'nu yaşamlarının efendisi yaparlarsa, onlara Tanrı ile doğrudan iletişim kurma yetkisi verdi. Buna ek olarak, Tanrı artık insanlardan oluşan tek bir ulus aracılığıyla değil, iman eden ve dolayısıyla O'nun krallığının bir parçası olan herkes aracılığıyla çalıştı. Bu aynı şekilde peygamberlere ihtiyaç olmadığı anlamına geliyordu. Ruh, kadınlar da dahil olmak üzere bazı insanlara peygamberlik armağan etmeye devam etti. Tanrı, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun kadınları peygamber olarak kullanmıştır. Onların kalplerini görmüştür ve hala kalplerimizi görmektedir. Rab kadınları da hizmet etmeye istekli oldukları şekilde kullanmıştır.
- Hristiyanlar, diğer inançlara inanan kişilere nasıl davranmalı?
Hristiyanlar, diğer inançlara inanan kişilere nasıl davranmalıdır? Bazen biz Hristiyanlar, diğer inançlara sahip insanlarla inançlar hakkında konuşurken onlara doğru şekilde nasıl yaklaşacağımız ve daha da önemlisi onlara nasıl davranacağımız konusunda zorluk yaşayabiliriz. Peki Hristiyanlar için farklı inançlara sahip insanlarla etkileşim kurmanın yolu nedir? Peki sevindirici haberi yani İncil'i onlarla paylaşmanın uygun bir yolu var mı? Başka inançlara sahip insanlarla iletişim kurarken hatırlamanız gereken dört önemli şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Farklı İnançlara İnanmalarına Saygı Duymak Seçme özgürlüğü Rab'bin verdiği bir haktır. Tanrı herkese yürümek istediği yönü seçme hakkını verir. Bu, ondan uzaklaşmak ya da Tanrı'nın gitmesini istediğinden farklı bir yöne gitmek anlamına gelse bile. Sonuçta herkesin kendi kararıdır. Onların seçtikleri gibi inanma kararlarına saygı duymalısınız. Bu onlara sevindirici haberle ulaşmaya çalışmayacağınız anlamına gelmez, ancak başka bir yoldan yürümeyi seçerlerse saygı duymanız gerektiği anlamına gelir. Onlara gereken saygıyı göstererek, aynı fikirde olmasanız bile, komşunuzu sevmenin ne demek olduğunu gösterebilirsiniz. Çoğu zaman insanların inandığımız şeyleri kabul etmelerini isteriz. Eğer arzuladığımız şey buysa, vermeye de istekli olmamız gereken şey budur. 2. Neye İnanmaları Gerektiğini Söylemeden Önce, Neye İnandıklarını Anlayın Birini Mesih'e kazanma gayretindeyken, çoğu zaman kişinin sevindirici habere ulaşmasındaki durumunu göz ardı ederiz. Sonuçta herkese İsa'dan bahsetmemiz gerekir. Heyecan ve aciliyet harika olsa da (özellikle doğru şekilde kanalize edilirse) göz önünde bulundurulması gereken bir şey vardır: Bir kişiye ne yapması gerektiğini veya neden Mesih'e gelmesi gerektiğini anlatmaya çalışmadan önce her zaman karşımızdakinin inancını anlamaya çalışmalıyız. Bunu yapmanın en iyi yolu soru sormaktır. İşte size iki tane örnek: Neden bu yolu veya dini takip etmeyi seçtiniz? Ruhsal doyuma ulaştınız mı yoksa bir şeylerin eksik olduğunu mu hissediyorsunuz? Bir kişi bulunduğu yerden memnunsa, yaptığı şeyi değiştirme ihtiyacı hissetmesinin çok nadir olduğunu kabul etmek akıllıca olacaktır. Bu durumda olan bir kişi bulursanız, onu neden olayları doğru görmediğine ikna etmeye çalışmayın. Bu nadiren işe yarar. Sadece onlar için dua edin, onları sevin ve Tanrı'dan onların kalplerini gerçeğe açmasını isteyin. Çoğu zaman sevindirici haberle insanları alt etmek isteriz ve sonra bunun neden işe yaramadığını merak ederiz. Neye inandıklarını anlamak, onların dini sistemleri veya inançları hakkında bilgi edinmenizi gerektirecektir. Tekrar ediyorum, amaç strateji oluşturabilmeniz değil, bulundukları yere karşı empati ve şefkat geliştirmeye başlayabilmenizdir. Çoğu zaman diğer birçok dinde Tanrı yani yaratıcımız ile kişisel bir ilişkinin gerçekte var olmadığını göreceksiniz. Ayrıca kurtuluş güvencesinin ve cennet umudunun genellikle belirsiz ve mevcut olmadığını da keşfedebilirsiniz. 3. Unutma, Tartışmayı Kazanmaya Çalışmıyorsun - Kişiyi Kurtarmaya Çalışıyorsun İleriye doğru bir adım attığınızı ve sevindirici haberi farklı inançtan olan arkadaşınızla, komşunuzla veya akrabanızla paylaşmaya karar verdiğinizi varsayalım. Size bir şeyi hatırlatmama izin verin; siz bir tartışmayı kazanmaya çalışmıyorsunuz. Aslında, diğer inançlara sahip insanlara onay işareti olarak bakmayı bırakmanızı tavsiye ederim. Unutmayın ki onlar öncelikle Rab tarafından sevilen insanlardır. Hedefleri, hayalleri ve istekleri var. Ailelerini seviyorlar ve sizin yaptığınız şeylerin çoğunu istiyorlar. Burada, İstanbul'da birçok kişiyle sohbet ediyorum. Onları kafeye davet ediyorum, oturup konuşuyoruz. Önceden amacım onlara yollarının yanlışını göstermeye çalışmak ve onları Mesih'e kazanmaktı. Pek çok konuşmadan sonra oldukça başarısız oldum. O zamanları düşündükçe, motivasyonlarımın iyi olmasına rağmen taktiklerimin tamamen yanlış olduğunu fark ettim. İnancımı kanıtlamaya o kadar odaklanmıştım ki bu süreçte onların kim olduklarını, insan olduklarını unuttum. Artık gayretimin (ve belki de 'Ben haklıyım, sen haksızsın ve sana göstereceğim' gibi egomun) yoluma çıktığını anlıyorum. Onlara ailelerini, hedeflerini, hayallerini veya onları gerçekten tanımak için herhangi bir şeyi sorduğumu sanmıyorum çünkü demek istediğimi kanıtlamaya kararlıydım. İşe yaramadığına şaşmamalı. Yemek yemeye veya birisiyle meşgul olmaya zaman ayıran İsa'nın modelini takip etmem gerekiyordu. İsa onların durumları ve durumları hakkında düşünmelerini sağlayacak sorular sorardı. Sen de aynısını yapmalısın. Bu nedenle daha önce sizlerle paylaştığım ilk iki soru çok önemli. Değişim hakkında bir konuşma yapmadan önce onların buna açık olduklarından veya onu aradıklarından emin olmalısınız, aksi takdirde konuşma işe yaramaz. Bir tartışmayı kazanmaya çalışıyorsanız bunu anlamayabilirsiniz, ama bir ruhu kazanmaya çalışıyorsanız anlayacaksınız. İnsanlar değişmeleri gerektiğini anlayana kadar değişmezler. Bu nedenle onların durumlarının farkına varmasını ve gözlerini müjdenin gerçeğine açmasını sağlamak için Kutsal Ruh'a ihtiyacımız var. O, onların kalbinde çalışmadığı sürece tartışmayı gerçekten kazanabilirsiniz ama ruhu kazanamazsınız. Eğer değişmek istemiyorlarsa en azından bu süreçte bir ilişkiyi mahvetmemişsinizdir. Ve ilerleyen zamanlarda o açık kapının değerinin ne olacağını kim bilebilir? Biz de önceden inananlar değildik. 4. Amacımız, Karşıdakinin İnancını Alaşağı Etmek Değil, İnancımızı Aktarmaktır Onlarla etkileşime geçtiğinizde, onların inandıkları şeyden hareket etmelerini ve bunu tek gerçek ve yaşayan Tanrı'ya aktarmalarını isteyin. Bunun gerçekleşmesi için, onlara sadece müjdeyi verip kaçıp işe yarayacağını ummak yerine, bu süre boyunca bu işin içinde olmaya istekli olmalısınız. Birisinin inanç sistemini değiştirmesinin büyük bir adım olduğunu anlamalısınız. İnandığınız şeyi değiştirmek için geçtiğiniz süreci unutmayın. Bu kolay değil, ama onlardan yapmalarını istediğimiz şey bu. Eğer bu gerçekleşecekse, o kişinin bu süreçte kendisine yol gösterecek birine ihtiyacı olacak. Sorularını cevaplayacak, endişelerini dinleyecek ve İsa'ya gerçekten güvenebileceklerini bilmelerine yardımcı olacak biri. İşin gerçeği bu. Ve bu, birinin inancını aktarmasına gerçekten yardımcı olmak için gereken türde bir çalışmadır. Kolay değil ama eğer birini seviyorsanız ve birine saygı duyuyorsanız o zaman bu, yapmaya istekli olduğunuz bir iş olmalıdır. Kutsal Ruh'dan da yardım istemeyi unutmayın. Kutsal Ruh'suz başarılı olamayız. Son Olarak, İnsanları Sevin Başka inançlara sahip insanlarla etkileşime geçtiğinizde her şeyden çok şunu unutmayın: onlar da sizin gibi insan. Onları sevme, onları anlamaya çalışma ve uygun olduğunda İsa'yı onlarla paylaşma sorumluluğunuz var. Ancak, onlara saygı duymazsanız ve onlarla tam olarak oldukları yerde tanışmazsanız, İsa'yı asla paylaşamayacağınızı anlamalısınız. İsa Mesih'in modelini takip edelim ve insanlarla onun istediği şekilde etkileşime geçelim. Süreç içerisinde çok daha iyi sonuçlar göreceğiz. İnsanlarla vakit geçirin, tartışmayın ve onları sevin. Onlar için dua edin. Hal ve hareketlerimizle İsa Mesih'in takipçisi olduğumuzu gösterelim. "Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanız'ı yüceltsinler!” (Matta 5:16)
- " Yakup'un Tanrı ile Güreşmesi " Ne Anlama Geliyor?
Yakup'un Tanrı ile güreşmesi ne anlama geliyor? Bu olay bize ne anlatıyor? Bir peygamber Tanrı ile güreşebilir mi? Tevrat'ta Yakup'un güreşmesi olayı.. Yaratılış 32:22–32 bölümlerinde, Yakup'un tüm gece süren bir güreş hikayesini anlatıyor. Rakibi ise kendisinden “Tanrı” diye söz eden bir kişi. (Ayet 28) Daha sonra Yakup, mücadele ettiği kişiden de “Tanrı” olarak söz ediyor. (30. ayet) Peki bu olay bize neyi anlatıyor? Yakup peygamberin hikayesini bilmek, onun hayatının hiç bitmeyen bir mücadele olduğunu bilmek demektir. Yakup'un ailesi köklü bir düşmanlıkla karakterize ediliyordu. Hz. Yakup; kandırılmış bir kandıran, kendisine yalan söylenen bir yalancı ve manipüle edilmiş bir manipülatördü. Birçok yönden, kelimenin tam anlamıyla "topuk tutan" anlamına gelen ve "yerini almak veya aldatmak için peşinden gelen" anlamını taşıyan "Yakup" ismine yakışır şekilde yaşadı. Tanrı Yakup'a onun aracılığıyla büyük bir ulusun geleceğini ve tüm dünyanın kutsanacağını vaat etmişti. (Yaratılış 28:10-15) Yine de Yakup korku ve kaygılarla dolu bir adamdı. Abisi Esav onu öldürmeye yemin etmişti. Amcası Lavan onu yıllarca aldatmıştı. İki eşinin birbiriyle düşmanca bir ilişkisi vardı. Yakup ve ailesi, Lavan'ın kötü muamelesinden kaçtıktan sonra meleklerin kendisi için seçtiği bir yerde kamp kurdu. (Yaratılış 32:1-2). Oradan, görüşmediği kardeşi Esav'a hediyelerle birlikte haberciler gönderdi ve onlar, Esav'ın 400 adamla birlikte yola çıktığını haber vererek geri döndüler. (Yaratılış 32:3-6) En kötüsünden korkan Yakup, bir grubun Esav'ın adamlarının hedefi olması durumunda diğer grubun kaçabilmesi için ailesini ve sürülerini böldü. Yakup, Rab'bin yardımı için dua etti ve ardından Esav'ı sakinleştirme umuduyla önünden birçok kervan dolusu hediye gönderdi. Sonunda Yakup, geri kalan tüm eşyalarıyla birlikte eşlerini ve çocuklarını Yabbuk Irmağı'nın karşı kıyısına gönderdi. (Yaratılış 32:22-23) Çölün vahşi doğasında tek başına kalan Yakup, son derece huzursuz bir gece geçirdi. Bir kişi Yakup'u ziyaret etti ve gece boyunca gün doğana kadar güreştiler. Bu noktada bu adam, Yakup'un uyluğuna darbe vererek onu sakatladı. O zaman bile Yakup dayandı. Bu adamda doğaüstü bir şeyler olduğunu biliyor olmalıydı çünkü ondan bir kutsama talep etti. (Yaratılış 32:26) Adam, daha sonra Yakup'a yeni bir isim verdi: İsrail , anlamı ise: " Tanrı'yla güreşen veya Tanrı'yla mücadele eden " demektir. (Yaratılış 32:28) "Adam, “Artık sana Yakup değil, İsrail denecek.” dedi, “Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin.” (Yaratılış 32:28) Bu Olaydan Öğrenebileceğimiz 5 Şey 1.) Bağışlanmaya İhtiyacımız Var - Bu Sadece Tanrı'nın Lütfuyla Gelir Yakup, Esav'a yaptıklarından dolayı suçluydu ve bunu biliyordu. Bu noktaya kadar Yakup başarısı için kendi zekasına güvenmişti ama şimdi ne olacağını bilmiyordu. Onun hayatta kalması, kardeşinin hatalarını affetmesine bağlıydı. Yakup'un abisinin kalbi üzerinde hiçbir kontrolü yoktu ama bunu yapabilecek birisi vardı. Güreşin gece olmuş olması manidardır. Gün içerisinde hayatın yoğunluğundan dolayı dikkatimiz dağılabilir. Gecenin sessizliği ve yalnızlığı yüreğimizde taşıdığımız korkularla yüzleşmemizi sağlar. Yakup'un artık kendi gücüne güvenemeyeceğini görmesinin zamanı gelmişti. Hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu bağışlanma onun kontrolü dışındaydı. Eğer Tanrı'yı takip edeceksek yanlışlarımızı ve zayıflıklarımızı fark etme noktasına gelmemiz gerekir. Yalnızca Tanrı'nın merhametiyle affedilebiliriz ve O'nun bizi gecenin diğer tarafına geçiren lütfuyla yaşam buluruz. 2.) Tanrı, Özellikle Kendisini Arayanlarda Kararlı Olanı Onurlandırır Adam, “Bırak beni, gün ağarıyor” dedi. Yakup, “Beni kutsamadıkça seni bırakmam” diye yanıtladı. Yakup'un takdire şayan iki özelliği vardı. Bunlardan biri manevi hassasiyetti. Bu, kardeşinden kaçtığında ve cennete giden merdiveni gördüğünde yine Rab'bin ona memleketine dönmesini söyleyen sesini takip ettiğinde görüldü. O'na itaat etti. İkinci nitelik ise kararlılığıydı. Yakup pes eden biri değildi. Onun azmi, Rahel'in peşinde koşmasında ve Lavan'ın onunla evlenmesine yardım etme konusundaki sabrında öne çıkıyor. Yakup, gizemli adamla güreşinde her iki niteliği de örnekliyor. Güreştiğinin Tanrı olduğunu biliyordu ve Tanrı onu kutsayana kadar pes etmeyi reddetti. Bunu daha da etkili kılan şey ise Yakup'un karşı karşıya olduğu ahlaki sonuçlardı. O, kutsamayı hak etmiyordu ama onu almak için gereken her türlü yargı veya sonuçla yüzleşmeye hazırdı. Sonuç önemsiz değildi. Güreş onu sakat bırakmıştı ama Yakup'un onayı vardı. 3.) İsa Mesih'teki Kimliğimiz Yakup'un ilginç bir mirası vardı. Dedesinin imanı gereği (İbrahim) birçok millete çoğalacak olanların soyundan geliyordu. Büyükannesi Sara'nın kıskançlığının bir kısmını, annesinin vicdansız zekasının bir kısmını ve babasının sadakatinin bir kısmını miras almıştı. İsmine yakışır şekilde yaşadı. Yakup ilk yıllarında bencil biriydi. Rahel'e olan sevgisi ve ailesine olan sadakati onu kısmen değiştirse de Yakup, Tanrı'yla mücadelesinde bir dönüm noktasına ulaşır. Ona yeni bir isim verildi: İsrail. Yeni ismin önemi nedir? Bu yeni bir kimliktir. Tanrı bunu Kutsal Kitap boyunca birçok kez yapar. İsa Mesih, her yeni imanlı için aynısını yapıyor. "Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur." (2. Korintliler 5:17) Yaratılış kitabını okumaya devam ettikçe Yakup'un isminin hayatı boyunca eski isminden yeni ismine geçiş yaptığını görüyoruz. Yaratılış 35:10'da Tanrı, Yakup'a yeni adını bir kez daha hatırlatır. Bu genellikle bizde de olur. Tanrı ile güreştikten sonra yeni kimliğimize sıkı sıkıya tutunmalıyız. Tökezleyebilir ve kim olduğumuzu unutabiliriz, ancak her zaman Tanrı'nın bizi çağırdığı şeye geri dönebiliriz. 4.) Tanrı, Kendisini Yakından Tanımamızı İstiyor Yakup Tanrı'nın kim olduğunu biliyordu. Tanrı'nın babasının ve büyükbabasının Tanrısı olduğunu biliyordu. Ancak Yakup'un güreştiği Tanrı, insan biçimine bürünen Tanrı Sözü'ydü. Üçlü birlik yapısında kendini açıklayan tek Tanrı'nın günahlarımızı çarmıhta taşıyacak, aklanmamız için ölümden dirilecek kişisi; Tanrı Sözü yani İsa Mesih 'ti. Tanrı, kendisini tıpkı İsa Mesih'te yaptığı gibi insan bedeninde sınırlandırarak onunla güreşti. Pek çok insan Tanrı'yı bildiğini iddiaa ediyor ama O'nunla hiçbir zaman gerçek, hayat değiştiren bir karşılaşmaya ve tanışmaya sahip olmuyor. Tanrı'nın başkaları için ne yaptığını bilmek, O'nun sizin için ne yaptığını anlamakla aynı şey değildir. Tanrı; hayatınızı başarılı bir şekilde yaşıyormuş gibi göründüğümüzle daha az, kalplerimizin durumuyla ise çok daha fazla ilgilenir. Tanrı ile ilişki kurmanın tek yolu O'nunla vakit geçirmektir. Kutsal Kitabı okumak, dua etmek ve kalbimizi ve zihnimizi tamamen Tanrı'ya odaklayarak O'na tapınmak bizi O'nunla daha yakın, daha samimi bir ilişkiye sokar. Bazen Tanrı ile vakit geçirmenin önündeki en büyük engel kendimizdir. Önceliklerimiz karışıyor. Güne Tanrı'nın sözüne vakit ayırarak ve/veya dua ederek başladığımda, günün geri kalanının daha iyi geçtiğini biliyorum. Günümdeki rutin olaylar bazen değişmiyor ama hayata karşı tutumum değişiyor çünkü Tanrı'nın esenliği ve varlığı benimle oluyor. 5.) Tanrı'ya Yaklaşmak İstiyorsan, Mütevazi Ol "Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu." (Yaratılış 32:31) Yakup, Tanrı'yla yaptığı güreş yüzünden bedensel olarak engelli kaldı. Gururlu, kendi kendine yeten, kıvrak zekalı Yakup için bu fiziksel engel, onun yeni alçakgönüllülüğünün bir işaretiydi. Alçakgönüllülük, "gurur ve kibirden kurtulmak" anlamına da gelir. Bizim dünyamızda tevazu çoğu zaman aptallık olarak görülür. Ancak Tanrı’nın dünyasında gururumuzu bir kenara bırakıp O’na güvendiğimizde daha iyi ve güçlü oluruz. Yakup, Tanrı tarafından alçakgönüllü kılınan tek kişi değildi. Aynı tür hikayeleri Petrus'da ve Saul'un Pavlus'a dönüşümünde de görüyoruz. Hiç kimse alçakgönüllü kalabilmek için hayatını bir sakatlık veya hastalıkla geçirmek istemez, özellikle de beden gücünün yoğun kullanıldığı o dönemlerde. Tanrı neye ihtiyacımız olduğunu ve kendimiz yerine O'na olan bağımlılığımızın en büyük gücümüz olduğunu bilir. Yakup topallayarak uzaklaşırken güneş onun üzerinde doğuyordu. Yeni bir rahatsızlığı vardı ama aynı zamanda yeni bir kimliği, yeni bir adı ve Tanrı'yla yeni bir yakınlığı vardı. Anlatımın Sonu Yakup güreşten sonra kardeşi Esav'ı gördü. Kardeşi onu öldürmek yerine kucaklaşarak ve sevinç gözyaşlarıyla karşıladı. Esav kardeşini affetmişti. Yakup'un hayatı bağışlandı. Esav, Yakup'un kendisine hediye ettiği eşyaların hiçbirini istemedi. (gerçi bunları Yakup'un ısrarı üzerine kabul etti) O sadece kardeşinin yanında olmak istiyordu. Yakup'un hikayesinin geri kalanı sonsuza dek mutlu bir hayat değil. Çok sevdiği karısı Rahel'i doğum sırasında kaybedecekti. En sevdiği oğlu, ağabeyleri tarafından ihanete uğrayacak ve köle olarak satılacaktı. Yakup'un hayatı gurbette bir ülkede sona erdi. Bütün bunlar olurken, Tanrı ona defalarca kendisiyle birlikte olduğunu ve Yakup bunların nasıl mümkün olduğunu göremese bile vaatlerinin doğru olduğunu hatırlatır. Yakup'un güreşini okuduğunuzda onun hikayesinin hangi kısımlarını kendinizle özdeşleştiriyorsunuz? Tanrı ile ilişki arayışınızda ısrarcı mısınız? O’na nasıl yaklaşabilir ve alçakgönüllü olabilirsiniz? Tanrı'nın Sözü'ndeki olaylardan Tanrı'nın bizim için verdiği dersleri aldığımızda hayatımızda büyüyebilir, daha fazla huzura sahip olabilir ve Tanrı'nın bizi çağırdığı erkek ya da kadın olabiliriz.
- Hristiyanlıkta Oruç ve Dua Arasındaki İlişki Nedir?
Hristiyanlıkta oruç ve dua arasındaki ilişki nedir? Hristiyanlıkta oruç ve dua arasındaki bağ nedir? Sürekli ikisini beraber görüyorum. Dua ve orucu birbirine bağlayan ortak bir bağın, Kutsal Kitap'ta kayıtlı tüm dua ve oruç örneklerinde yer aldığı görülmektedir. Nehemya kitabının ilk bölümü, Nehemya'nın Yeruşalim'in harap olduğu haberi karşısında yaşadığı derin üzüntüden dolayı dua etmesini ve oruç tutmasını anlatır. Onun dua ettiği birçok gün gözyaşlarıyla, oruçla, halkı adına itiraflarla ve Tanrı'ya merhamet dilemesiyle karakterize ediliyordu. Endişeleri o kadar yoğundu ki, böyle bir yalvarışın ortasında yemek ve içmek için ara vermesi neredeyse düşünülemezdi. Yeruşalim'in başına gelen yıkım Daniel'i de benzer bir duruş sergilemeye sevk etti: " Bunun üzerine yüzümü Rab Tanrı'ya çevirdim. Duayla, yakarışla, oruçla O'na yalvardım; çul kuşanıp külde oturdum. " (Daniel 9:3). Nehemya gibi Daniel de oruç tuttu ve Tanrı'nın halka merhamet etmesi için dua ederek şöyle dedi: “ Ya Rab, kendisini sevenlerle, buyruklarına uyanlarla yaptığı antlaşmaya bağlı kalan yüce ve görkemli Tanrı! Buyruklarından, ilkelerinden ayrılıp günah, suç işledik, kötülük yaptık, başkaldırdık. ” (Daniel 9:5) Eski Ahit'te birçok durumda oruç, duayla bağlantılıdır. Davut hasta çocuğu için dua etti ve oruç tuttu. (2. Samuel 12:16), Rab'bin önünde yürekten bir şekilde ağladı. (21-22 ayetler) Ester, kocası kralın huzuruna çıkmayı planladığı için Mordekay ve Yahudileri oruç tutmaya teşvik etti. (Ester 4:16) Oruç ve duanın yakından bağlantılı olduğu açıktır. Yeni Ahit'te de dua ve oruç örnekleri vardır. Peygamber Anna “ Tapınaktan ayrılmaz, oruç tutup dua ederek gece gündüz Tanrı'ya tapınırdı. ” (Luka 2:37) 84 yaşındayken; vaat edilen kurtarıcısını beklerken duası ve orucu, O'nun tapınağında Rab'be yaptığı hizmetin bir parçasıydı. Ayrıca Yeni Ahit'te Antakya'daki kilise, Kutsal Ruh onlara Saul ve Barnabas'ı Rab'bin işi için görevlendirme konusunda konuştuğunda ibadetleriyle bağlantılı olarak oruç tutuyordu. O sırada dua edip oruç tuttular, ellerini iki adamın üzerine koyup onları uğurladılar. İşte bu örneklerde dua ve orucun Rabbimize ibadet etmenin ve O'nun rızasını kazanmanın bir parçası olduğunu görüyoruz. Ancak hiçbir yerde, oruç da eşlik ettiği takdirde Rab'bin duaları yanıtlamasının garanti olduğuna dair bir gösterge yoktur. Aksine, duayla birlikte oruç tutmak, dua eden kişinin samimiyetini ve içinde bulunduğu durumun kritik doğasını gösteriyor. Durum ne kadar kritikse oruç ve dua da o kadar önemlidir. Markos 9'da İsa bir çocuğun içinden cin çıkarır. Öğrenciler, daha önce kendilerine kötü ruhlar konusunda yetki verilmiş olmasına rağmen, cini kovma işlemini gerçekleştirememişlerdi. (Markos 6:7) Daha sonra öğrencileri İsa'ya çocuğu cinden kurtarma girişimlerinde neden başarısız olduklarını sordular ve İsa şöyle dedi: "Bu tür ruhlar ancak dua ve oruçla kovulabilir." (Markos 9:29, Matta 17:21) İsa, kararlı bir düşmanın eşit derecede kararlı bir imanla karşılanması gerektiğini söylüyor. Dua, ruhsal savaşta en güçlü silahtır (Efesliler 6:18) ve oruç, duaya odaklanmaya ve kararlılık sağlamaya yardımcı olur. Oruç tutsak da tutmasak da, “ Bu nedenle, ey kardeşler, İsa'nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. ” (İbraniler 10:19) Dua ve oruç bir yük ya da görev değil, Tanrı'nın çocuklarına olan iyiliğini ve merhametini kutlamaktır.
- Hristiyanlıkta Ne Tür Oruç Tutma Şekilleri Vardır?
Hristiyanlıkta ne tür oruç tutma şekilleri vardır? Hristiyanlıkta farklı oruç tutma türleri var mı? Oruç, genellikle belirli bir süre yiyeceklerden uzak durmaktır. Ancak Kutsal Kitap'ta orucun farklı türleri vardır ve bunların hepsi yemekle ilgili değildir. Eski Ahit'teki Hz.Musa, Hz. Davut ve Hz. Daniel ve Yeni Ahit'teki Hz. Anna, Hz. Pavlus ve İsa Mesih dahil olmak üzere İncil'deki pek çok kişi oruç tuttu. Hristiyan tarihindeki pek çok önemli şahsiyet, tıpkı günümüz Hristiyanlarının çoğunun yaptığı gibi, orucun değerini vurgulamıştır. Kutsal Kitap'ta geçen oruç, Hz. Davut'un, İsrail ulusunun ve Ninova şehrinin örneklerinde olduğu gibi çoğu zaman tövbeyle yakından bağlantılıdır. Oruç aynı zamanda Kral Yehoşafat ve Kraliçe Ester örneğinde olduğu gibi duayla da ilişkilidir. Kutsal Kitap'a göre oruç, Tanrı'yı arayan alçakgönüllü bir yürekten kaynaklanır. (Yeşaya 58:3-7) Bir ilahiyatçı, Yeşaya 58 hakkında şu yorumu yapıyor: “İnsanlar, Tanrı onların dini eylemlerini kabul etmediğinde şikayette bulundular. Ancak Tanrı, onların oruçlarının ikiyüzlülükle dolu olduğunu söyleyerek karşılık verdi. İkiyüzlü oruç, Tanrı'ya gerçek anlamda ibadet etmeyi dışlayan insanlarla çekişme, münakaşa ve gösterişle sonuçlandı. Oruç, sadece öylesine bir ritüel ve sahte bir tövbeden daha fazlasını içeriyordu; günah karşısında tövbe etmeyi ve bunun sonucunda alçakgönüllü olmayı, günahtan ve başkalarına yapılan gösterişten kopmayı, açları doyurmayı ve ihtiyacı olanlara karşı insanca davranmayı içeriyordu.” Oruç türlerinden biri ve en geneli, su dışında katı ve sıvı tüm yiyeceklerden uzak durularak yapılır. Bu, Yahuda Kralı Yehoşafat'ın ülkesi istilayla karşı karşıya kaldığında tuttuğu oruç türüdür. (2. Tarihler 20:3) Babil esaretinden sonra Yeruşalim'e dönen insanlar dua edip oruç tuttular ve yolculukları boyunca Tanrı'dan koruma dilediler. (Ezra 8:21) Rab İsa çölde şeytan tarafından denenirken kırk gün boyunca oruç tuttu. (Luka 4:2) İsa Mesih acıktığında Şeytan, taşları ekmeğe çevirmesi için O'nu ayartmaya çalıştı ve İsa buna şöyle yanıt verdi: "İnsan yalnız ekmekle yaşamaz." (Luka 4:4) Kutsal Kitap'taki bir başka tür oruç da kısmi oruçtur. Peygamber Daniel üç haftayı belirli yiyeceklerden uzak durarak geçirdi. Daniel 10'da peygamber şöyle diyor: " O sırada ben Daniel üç haftadır yas tutuyordum. Üç hafta dolana dek ağzıma ne güzel bir yiyecek ya da et koydum, ne şarap içtim, ne de yağ süründüm." (Daniel 10:2–3) Daniel'in bu olayda tuttuğu orucun yalnızca belirli yiyeceklerden uzak durmak olduğunu görüyoruz. Et yemeden, yalnızca vegan bir tarzda beslenerek. İncil'de ayrıca hiçbir yiyecek veya suyun tüketilmediği mutlak oruç yani tam oruçtan da bahsedilmektedir. Ester, İran'daki tüm Yahudilerin öldürülmesine yönelik planı öğrendiğinde, o ve Yahudi kardeşleri, kralın mahkemesine merhamet dilemek için girmeden önce üç gün boyunca yiyecek yemeden ve su içmeden oruç tuttular. (Ester 4:16) Mutlak orucun bir başka örneği de Saul'un Pavlus'a dönüşümü hikayesinde bulunur. Zalim olan Saul, Şam yolunda İsa'nın görkemiyle karşılaştı. “ Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi. ” (Elçilerin İşleri 9:9) Körlük ve oruç döneminin hemen ardından Saul, hayatını İsa Mesih'i anlatmaya adadı. Ester ve Saul'un durumunda mutlak oruç yalnızca üç gün sürdü. Ancak Musa ve İlyas kırk günlük mucizevi oruçlara katıldılar. Musa taş tabletleri almak için dağın zirvesinde Tanrı'yla buluştuğunda gıda tüketmedi ve su içmedi. (Yasa'nın Tekrarı 9:9). İlyas, Karmel Dağı'nda Baal'in adamlarını yendikten sonra, canını kurtarmak için kaçtı ve çölde kırk gün oruç tuttu. (1. Krallar 19) Orucun amacı, şişedeki cin gibi Tanrı'nın her isteğimizi yerine getirmesini sağlamak değildir. Oruç ister mutlak, ister gıda tüketmeyip sadece su içerek Tanrı'nın varlığına ulaşmaktır; diğer tüm nimetler ve faydalar, Tanrı'nın kendisinden sonra gelir. Kutsal Kitap'ta anlatılan orucu dünyadaki diğer dini ve kültürel uygulamalardan ayıran şey budur.












