Arama sonuçları
Boş arama ile 62 sonuç bulundu
- Hristiyan Olmak İçin Dua
Hristiyan olmak için dua var mı? İsa'ya iman etmek için dua var mı? Hristiyan olmanın şartları var mı? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Hristiyan olmak için dua var mı? İsa'ya iman etmek için dua var mı? Hristiyan olmanın şartları var mı? Bu duayı, sessiz sakin ve yalnız olduğunuz bir yerde tüm kalbinizle okuyun. Gerçekten Rab'bimizin bizi işittiğini gözlerinizin önüne getirin. Gerçek de budur, O seni duyuyor ve seni görüyor. Her söylediğiniz kelime ve cümlede, üzerine derin derin düşünün: " GÖKLERDEKİ TANRIM, BABAM, RAB'BİM GÜNAHKAR OLDUĞUMU, SENİN DOĞRULUĞUNA VE İYİLİĞİNE ULAŞAMAYACAĞIMI BİLİYORUM. SEN TEMİZSİN, BENSE KİRLİYİM. YÜREĞİM, DÜŞÜNCELERİM KİRLİ. AMA SEN DOĞRUSUN, KUTSALSIN. GÜNAHKAR OLDUĞUMU KABUL EDİYORUM. GÜNAHLARIMDAN DOLAYI SONSUZ CEHENNEMİ HAKETTİĞİMİ BİLİYORUM. YARGINI HAKEDİYORUM. AMA SEN BENİ YALNIZ BIRAKMADIN. BENİ BU DURUMDA TERK ETMEDİĞİN İÇİN SANA ŞÜKREDİYORUM. MERYEM'DEN BEDEN ALIP DOĞAN BİRİCİK SÖZ'ÜN, OĞLUN İSA MESİH'İ BENİM İÇİN GÖNDERDİN. BENİM GÜNAHLARIM İÇİN ÖLDÜ, HAKETTİĞİM CEZAYI ÇARMIHTA ÜSTLENDİ. BENİM ÇEKMEM GEREKEN CEZAYI O ÇEKTİ. BUNA İMAN EDİYORUM. İSA MESİH'İN ÜÇÜNCÜ GÜN ÖLÜMDEN DİRİLDİĞİNE İMAN EDİYORUM. RAB'BİM VE KURTARICIM OLDUĞUNA İMAN EDİYORUM. İŞTE BUGÜN, SENDEN BAĞIMSIZ OLDUĞUM İÇİN TÖVBE EDİYORUM. YÜZÜMÜ SANA ÇEVİRİYORUM. SENİN YÜZÜNÜ ARIYORUM. HAYATIMI BÜTÜNÜYLE RAB İSA MESİH'İN EGEMENLİĞİNE TESLİM EDİYORUM. İSA MESİH, SENİN RAB'BİM VE KURTARICIM OLDUĞUNU İLAN EDİYORUM. RUHUN ARACILIĞIYLA HAYATIMA GEL VE TANRI'NIN BİR ÇOCUĞU OLMAM İÇİN BENİ DEĞİŞTİR. BİR ZAMANLAR KARANLIKTAYDIM, KARANLIĞIN İŞLERİNİ SENİN İSMİNLE REDDEDİYORUM. BUGÜNDEN İTİBAREN SEN YÜREĞİMDE ÇALIŞ, LÜTFUN VE MERHAMETİN SAYESİNDE SENİN İÇİN YAŞAYACAĞIM. ÇÜNKÜ SONSUZA DEK YAŞAYAYIM DİYE BENİM İÇİN İNSAN BEDENİ ALDIN VE CANINI VERDİN. RAB, SANA ŞÜKREDİYORUM. HAYATIM ARTIK TAMAMEN SENİN ELLERİNDE. SÖZÜN UYARINCA, ASLA UTANDIRILMAYACAĞIM. İSA MESİH'İN ADIYLA, AMİN. " "‘Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun. Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver. Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla. Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik Sonsuzlara dek senindir! Amin" Şimdi yapmanız gereken, bir kiliseyle mümkünse iletişime geçmektir. İman yolculuğunda, tıpkı sizin gibi bu yoldan geçenler bildiklerini size öğretecektir. "Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır." (Yuhanna 17:3)
- Yaşadığım Yerde Bir Kilise Yok, Nasıl İbadet Edeceğim?
Yaşadığım yerde bir kilise yok, nasıl ibadet edeceğim? Kiliseye gidemiyorum, ne yapmalıyım? Öncelikle soru için değerli Hüseyin kardeşimize teşekkürler. Bu konuya birlikte bakalım: Kilise binasına veya Hristiyanlara erişiminizin olmaması, Tanrı ile iletişimde olamayacağınız anlamına gelmemektedir. Elbette İsa Mesih'in öğrencileriyle birlikte olmak harika bir duygu, fakat belirttiğiniz durum göz önüne alınınca Kutsal Ruh'un bizi yalnız bırakmayacağını bilmeliyiz. Dua etmek yani Rab'bimiz ile konuşmak, Kutsal Kitap okumak için bireysel olarak binaya ihtiyacımız yoktur. Fakat kendimizi nasıl canlı tutabiliriz? Devam edelim: 1) Dua Etmek ve Kutsal Kitap'ı Düzenli Okumak: Her gün düzenli olarak dua edebilir ve Kutsal Kitap'ı okuyarak Tanrı’nın Söz'ü üzerinde düşünebilirsin. Bu, Ruh'unu besler ve tıpkı fiziksel bedenin nasıl yemek yemediğinde çöküyorsa; senin çökmeni engeller. Hristiyan ilahilerine Youtube'dan ulaşıp Rab'bi övebilir, Mezmurlar okuyabilirsin. 2) İnternet Üzerinden Kiliselere Ulaşma, İnterneti Etkin Kullanma: Kiliselerin düzenlemiş oldukları Zoom toplantılarına katılabilirsin. Youtube üzerinde Kanal Hayat, Sat7 Türk ve daha nice değerli Youtube kanallarını keşfedebilir ve Söz'ü derinlemesine öğrenebilirsin. Kiliselerin Sosyal Medya hesaplarını takibe alabilir ve paylaşımları düzenli takip edebilirsin. Fakat takip ederken, Hristiyan olmayan sahte öğretilere/tarikatlere karşı dikkatli ol. (Yehova Şahitliği, Mormonluk ve benzeri gibi tarikatler.) Google Play ve Appstore üzerinden ücretsiz Kutsal Kitap uygulamalarını indirebilir ve internetsiz bile okuyabilirsin. İncil, İyi Haber her yerde! 3) Belki de Henüz Farketmediğin Kiliseler: Yaşadığın ilde bir kilise olabilir fakat haberdar olmayabilirsin. Bunları öğrenmek için Cankurtaran Kiliseleri Vakfı Sosyal Medya hesaplarına yazabilirsin. Belki yaşadığın ilçede, belki de şehrine yakın bir yerde senin gibi birisi vardır. Kim bilir? 4) Kutsal Ruh'a Yakarış Rab'bin bulunduğun bölgede kilisesini kurması için dua edebilirsin. Belki Rab bu yolda seni kullanır, belki de bir başkasını. Unutma, Tanrı senin nerede olduğunu biliyor. Samimi bir kalple O'na yönel, seni asla yalnız bırakmaz. "İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim." (Matta 28:20)
- Çölde Sayım 31:17-18 Ayetinin Anlamı Nedir?
Kutsal Kitap'ta, Tevrat'ta Çölde Sayım 31:17-18 ayetinin anlamı nedir? Öncelikle soru için çok değerli abime teşekkürü borç bilir; Rab'bin sözünde ve Ruh'unda her anlamda günbegün gelişmesi için dua ederim. Beraber inceleyelim: "Musa savaştan dönen ordu komutanlarına –binbaşılara, yüzbaşılara– öfkelendi. Onlara, “Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” diye çıkıştı, “Bu kadınlar Balam'ın verdiği öğüde uyarak Peor olayında İsrailliler'in RAB'be ihanet etmesine neden oldular. Bu yüzden RAB'bin topluluğu arasında ölümcül hastalık başgösterdi. Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün." (Çölde Sayım 31:14-17) Çölde Sayım 31:16-18, Kutsal Kitap’taki anlaşılması zor bölümlerden biridir. Hristiyan olsun ya da olmasın, birçok insan bu ayetleri anlamakta zorlanır. Bu tür bir bölümü değerlendirirken tarihsel bağlamı, dönemin şartlarını ve teolojik boyutları dikkatle ele almak gerekir. Tarihsel Arka Plan: O Dönemde Neler Oluyordu? Tanrı’nın İsraillilere, Midyanlılara karşı Tanrı tarafından yargı uygulamalarını emretmesinin ardından gerçekleşir. Arka planda, Çölde Sayım 25'te anlatılan bir olay vardır: Midyanlı kadınlar, İsrailli erkekleri cinsel ahlaksızlığa ve putperestliğe sürüklemiş, bu da Tanrı’nın yargısını haketmelerine yol açmış ve bir salgın baş göstermiştir. (24.000 Kişi ölmüştür.) Bu olay, Balam’ın verdiği öğütle doğrudan bağlantılıdır. Balam, daha önce İsrail’i lanetlemesi için çağrılmış; ancak doğrudan lanet edemeyince, Tanrı'nın gazabını üzerlerine çekmek için dolaylı bir taktik önermiştir: İsrailli erkeklerin Midyanlı kadınlarla günaha düşmesi. (Baal- Peor olayı Çölde Sayım 25.) O dönemde yapılan savaşlar acımasızdı ve çoğu zaman tüm düşman halkların (sivil halk dahil) yok edilmesi normal kabul edilirdi. Bu bağlamda, İsraillilerin yaptığı şey bir savaş stratejisinden ziyade Tanrı'nın, halkını bozmaya çalışan ve ruhsal fiziksel zarara uğratmaya çalışan bir kültüre karşı uyguladığı ilahi bir yargı olarak görülür. Emrin Amacı Nedir? 1. Acil Ruhsal Tehdidi Ortadan Kaldırmak: Cinsel ahlaksızlığa ve putlara taptırtma misyonuna öncülük eden Midyanlı kadınlar, büyük bir tehdit olarak görülüyordu. Aynı şekilde, erkek çocuklar da gelecekte intikam alabilecek ya da eski dini kültürü sürdürebilecek potansiyel birer riskti. 2. Gelecekteki Yozlaşmayı Önlemek: Cinselliğe bulaşmamış genç kızlar, "bu plana dahil olmayanlar" olarak sayılmış ve İsrail toplumuna zamanla entegre edilebilecek kişiler olarak görülmüşlerdi. Bu durum, onları bir tehdit olmaktan çıkarıyordu. -Bölümün Devamında Gelen "Kendiniz İçin Saklayın." İfadesi Ne Anlama Geliyor?- * Kızların köle ya da cariye değil, İsrail halkına **hizmetçi veya evlilik yoluyla** dahil edilmeleri anlamına geldiğini belirtir. * Kutsal Yasa’da (Yasa’nın Tekrarı 21:10–14) esir kadınlarla evlenmeye dair açık kurallar vardır. Bu, cinsel sömürüyü değil, koruma ve entegrasyonu amaçlar. İsrail’in dini kuralları cinsel ahlaksızlığa karşı çok nettir. Bu yüzden bu kızların istismar edilmesi değil, kontrollü şekilde topluma dahil edilmesi söz konusudur. BÖLÜM ÜZERİNE YORUMLAR: 1. Geleneksel Yorum – Tanrı’nın Adaleti ve Egemen Oluşu Bu görüşe göre: * Midyanlılar-Moavlılar, İsrail’e her anlamda ciddi zarar veren bir halktır. * Tanrı, kendi halkını korumak için onların saldırısına karşı yargıda bulunur. * Bakire kızların bağışlanması, onların bu planın bir parçası olmamaları nedeniyle masum görülmelerindendir. Bu yorumda şu temalar ön plandadır: -Tanrı kutsaldır ve günaha göz yummaz. -Eski Antlaşma’daki bu sert yargılar, Tanrı’nın adaletini ve daha sonra Mesih aracılığıyla göstereceği merhameti (Aynı zamanda İsa Mesih'in ikinci gelişindeki yargının ciddiyetini) önceden haber verir. Birer gölgesi niteliğindedir. Tanrı, Midyan’ı bir yargı nesnesi olarak kullanırken halkını titizlikle koruma altına alır. 2. Tarihselci / Mesih Merkezli Yorum – Döneme/Çağa Özgü Bir Durum Bu görüşe göre: * Bu ayetler Tanrı’nın tüm zamanlar için geçerli bir ahlaki emrini değil , o döneme özgü bir yargı eylemini anlatır. * Tanrı, İsrail’i kurmak ve Mesih’in soyunu korumak için bu müdahaleleri gerçekleştirmiştir. * Bugün Hristiyanlar için örnek alınacak bir model değildir. İsa'nın öğretileri bu görüş için belirleyicidir: * Düşmanlarını sevmek. (Matta 5:44) * Kötülüğe karşılık vermemek, diğer yanağını dönmek yani intikam peşinde koşmamak. * Ruhsal savaş yürütmek, fiziksel değil. (Efesliler 6:10–18) Bu görüşün vurguları: Çarmıh: İsa Mesih insanlık adına Tanrı'nın günaha karşı gazabını yüklenmiş (Romalılar 3:21-26) ve ilahi adaleti yerine getirmiştir. Yeni Antlaşma: Mesih'in emri, düşmanlar için bile sevgi ve bağışlamadır. Hristiyanlar fiziksel soykırım değil, ruhsal savaş yürütürler. (Efesliler 6:10-18) Son Yargı: Yargı, zamanın sonunda (Kıyamette) yalnızca Tanrı'ya bırakılır (Matta 13:40-42, Romalılar 12:19) ve insanların bu tür yargıları şimdi yürürlüğe koyma ihtiyacını ortadan kaldırır. Önemli Noktalar Bu bölüm, 10 Emir gibi değildir: İsa'nın öğretilerini baz alırız. İsa'nın öğretileri, 10 Emri kapsar. Tanrı'nın Kutsallığını ve Günahın Ağırlığını Ortaya Koyar: Tanrı'nın, amaçlarını ve halkını yok etmeye çalışan kötülüğe karşı mutlak karşıtlığının altını çizerek günahın yıkıcı sonuçlarını vurgular. Bağlam Çok Önemlidir: Belirli bir tehdidi (Baal-Peor) ve savaşın eski tarihsel bağlamını anlamak çok önemlidir. Bunu göz ardı etmek yanlış yorumlamaya yol açar. Mesih'e işaret eder: Bu bölümün yarattığı derin rahatsızlık, insanlığın İsa'da ortaya çıkan, adalet ve merhametin çarmıhta mükemmel bir şekilde buluştuğu kurtuluşa ve O'nun yoluna olan ihtiyacına işaret eder. Alçakgönüllülük: Bizler bu tür metinlere alçakgönüllülükle yaklaşmalı, anlaması zor olduğunu kabul etmeliyiz. Şiddetten dolayı doğal olarak buruk hissedebiliriz, fakat Tanrı'nın Mesih'te açığa çıkan karakterinin sevgi olduğuna güvenmeliyiz. (İbraniler 1:1-2) Sonuç Olarak, Bu ayetleri, kendi tarihsel ve teolojik bağlamı içinde anlamak gerekir. Tanrı’nın insan ilişkileri ya da savaş için karakterini yansıtmaz. İsa’nın yaşamı, ölümü ve öğretileri rehberimizdir. Metin, hem Tanrı’nın kutsallığını hem de İncil’deki lütfun derinliğini hatırlatır. "Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim." (1. Korintliler 13:12)
- 2. Samuel 10:18 ve 1. Tarihler 19:18 Konusu, Çelişki midir?
Kutsal Kitap'ta, Tevrat'ta 2. Samuel 10:18 ve 1. Tarihler 19:18 verilen sayılar çelişki midir? Öncelikle soru için çok değerli kardeşime teşekkürü borç bilir; Rab'bin sözünde ve Ruh'unda her anlamda günbegün gelişmesi için dua ederim. Beraber inceleyelim: Anlatılanlara Genel Bakış "Ne var ki, Aramlılar İsrailliler'in önünden kaçtılar. Davut onlardan yedi yüz savaş arabası sürücüsü ile kırk bin atlı asker öldürdü. Hadadezer'in ordu komutanı Şovak'ı da vurdu. Şovak savaş alanında öldü." (2. Samuel 10:18) "Ne var ki, Aramlılar İsrailliler'in önünden kaçtılar. Davut onlardan yedi bin savaş arabası sürücüsü ile kırk bin yaya asker öldürdü. Ordu komutanı Şofak'ı da öldürdü." (1. Tarihler 19:18) 2. Samuel 10:18 ve 1. Tarihler 19:18, Kral Davut'un Arami ordusunu mağlup ettiği aynı olayı anlatır. Ancak, savaş arabası sayılarında belirgin bir fark dikkat çeker: 2. Samuel 700 savaş arabasından bahsederken, 1. Tarihler bu sayıyı 7.000 olarak aktarır. Bu durum, Kutsal Kitap'ın iç tutarlılığına dair soruları gündeme getirse de, metinlerin tarihsel ve edebi bağlamları incelendiğinde söz konusu farklılıkların çelişkiden ziyade anlatım perspektifleri ve metinsel dinamikler kaynaklı olduğu görülür. Tarihsel ve Edebi Arka Plan Her iki bölüm de Hz. Davut döneminde İsrail'in komşu güçlerle mücadelesini ve ilahi lütfun zaferdeki rolünü vurgular. Ammonluların Arami birliklerini kiraladığı (2. Samuel 10:6; 1. Tarihler 19:6-7) bu olay, İsrail'in askeri ve siyasi gücünü pekiştiren bir dönüm noktasıdır. Samuel-Krallar ve Tarihler'in Ebedi Yaklaşımı: Samuel ve Krallar kitapları, Babil Sürgünü öncesi dönemi kronolojik bir bütünlükle sunar. Tarihler ise daha geç bir tarihte kaleme alınmış olup, aynı olayları soy bilgileri, sayısal detaylar ve tapınak merkezli bir bakış ile yeniden yorumlar. Bu farklılıklar, yazarların amaçları ve hedef kitleleriyle doğrudan ilişkilidir. Sayısal Farklılığın Sebepleri 1.Anlatımsal Perspektif ve Birim Tanımlamaları 2. Samuel 10:18 , doğrudan savaş arabalarının sayısını (her biri iki kişilik mürettebatla) vurgularken, 1. Tarihler 19:18 , savaş arabalarını destekleyen yardımcı birlikleri (atlılar, silah taşıyıcılar) veya farklı Arami şehirlerinden gelen ek kuvvetleri kapsayan geniş bir rakam sunar. Antik savaşlarda tek bir savaş arabası, genellikle birden fazla askerle donatılırdı. Bu durum, sayıların farklı yorumlanmasına yol açar. 2.Kaynaklar ve Tarih yazımı 2. Samuel , olayları anlık askeri başarılar üzerinden aktarırken, 1. Tarihler , resmi arşivlerden veya tarihi kayıtlardan alıntı yaparak daha geniş bir perspektif sunar. Bu durum, rakamların farklı kaynaklara dayandığını gösterir. Benzer bir örnek, Yaratılış 10 ve 11'deki soy listelerinin tamamlayıcı anlatımlarında da görülür. Akademik Değerlendirmeler ve Teolojik Çıkarımlar 1.Metin Eleştirisi ve El Yazmaları Ölü Deniz Parşömenleri gibi erken dönem arkeolojik kaynaklar, Samuel metinlerinin titizlikle korunduğunu kanıtlar. Dr. Dan Wallace gibi uzmanlar, sayısal farklılıkların metnin temel mesajını zedelemediğini, aksine insan eliyle aktarımın doğal süreçlerini yansıttığını vurgular. 2.Teolojik Bütünlük Her iki metin de Davut'un zaferinin Tanrı'nın egemenliği altında gerçekleştiği temasında birleşir. Rakamlardaki farklılıklar, anlatının özünü (İsrail'in ilahi korunması) değiştirmez. Aksine, farklı vurgular, Kutsal Kitap'ın çok katmanlı anlam derinliğine işaret eder. 3.Elde Ettiğimiz Pratik Sonuçlar Bu tür metinsel varyasyonlar, okuyucuları Kutsal Yazılar'ı derinlemesine incelemeye teşvik eder. Örneğin, 2. Samuel 8:4'teki "atlılar" ifadesi, 1. Tarihler'deki genişletilmiş rakamlarla uyumlu olabilir. Ayrıca, Kutsal Kitap'ın değiştirilmediğine dair en güçlü kanıt, yazıcıların metinleri olduğu gibi koruma çabasıdır. SONUÇ Samuel ve 1. Tarihler'deki sayısal farklılıklar, ne bir çelişki ne de tarihsel hata olarak görülmelidir. Bu durum, antik tarih yazımının doğası , metinsel aktarım dinamikleri ve yazarların vurgu farklılıklarıyla açıklanabilir. Her iki anlatı da Davut'un ilahi lütuf sayesinde kazandığı zaferi vurgular ve Kutsal Kitap'ın temel mesajını güçlendirir. Nihai olarak, Kutsal Yazılar'ın bütünlüğü, sayısal detaylardan ziyade Tanrı'nın halkına olan sadakati ve kurtarıcı planı üzerine kuruludur. Bu perspektif, metinlerin hem tarihsel hem de ruhsal değerini ortaya koyar. Eğer Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur, İncil) iddiaa edildiği gibi değiştirilmiş olsaydı, bunu yüzlerce kez değiştirirlerdi. "Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak." - Matta 5:18
- İsa Mesih yeni bir din mi getirdi?
İsa Mesih Yahudi miydi? İsa Mesih yeni bir din mi getirdi? Hristiyanlar Yahudi mi oluyor? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. İsa Mesih Yahudi miydi? İsa Mesih yeni bir din mi getirdi? Hristiyanlar Yahudi mi oluyor? Sorunun cevabına birlikte bakalım: İsa Mesih, insan bedeni olarak Yahudi bir toplumda ve Eski Ahit yasaları altında dünyaya geldi. Derinlemesine inelim: İncil'in ilk ayetleri İsa'nın insan bedeninin Yahudi etnik kökenini açıkça ilan eder: " İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih'in soy kaydı şöyledir: ” (Matta 1:1) İlk olarak, “İsa” isminin İbranice kökenleri açıktır. İsa, İbranice Yeşu sözcüğünün harf çevirisidir, bu yüzden bazıları O'ndan “Yeşua” olarak söz eder. Bu isim “YHWH kurtuluştur, kurtaran YHWH, kurtaran RAB, Merhametli RAB” anlamlarına gelir. (YHWH, Tanrı'nın ismidir.) İsa isminin dilimizdeki anlamları da "Merhametli RAB, yargılayan RAB, Allah'ın Kurtarıcısı, Allah'ın yargısı" anlamları taşır. Nedenini düşünmeyi sizlere bırakıyoruz. Genelde İsa isminin anlamı "Peygamber ismi işte." denilerek bilgisizlikten kaynaklı geçiştirilir. :) İkinci olarak, İsa Yahudilerin yaşadığı bir kasaba olan Beytlehem'de doğmuştur. Beytlehem uzun zamandır Davut'un şehri olarak bilinen bir Yahudi yerleşim yeriydi. Üçüncüsü, İsa'nın bedeninin dünyevi ailesi bir Yahudi şehri olan Nasıra'dandı. Birinci yüzyılda Nasıra'nın küçük bir Yahudi kasabası olduğu inkar edilemez. Dördüncüsü, İsa Yahudilerin atalarının yaşadığı kentlere dönmelerini gerektiren bir nüfus sayımı sırasında doğmuştur. Yusuf Yahudi olmasaydı, sayım için hamile eşi Meryem ile birlikte Beytlehem'e gitmezdi. İsa'nın annesi Meryem'in de Yahudi bir soyu vardı. Luka bölümünde İsa'nın soyağacı Meryem'in kökenini yazar ve Hz. Davut, Yahuda kabilesiyle bir bağlantı olduğunu gösterir. İsa'nın teyzesi ve amcası Zekeriya ve Elizabet de Tevrat'a bağlı Yahudilerdi. (Luka 1:6) Zekeriya bir kahindi. İbraniler 7:14 şöyle der: “ Rabbimiz'in Yahuda oymağından geldiği açıktır. ” Örnekler uzatılabilir. İsa Mesih Yahudi'yse, Neden Hristiyanlar Yahudi Olmuyor? Ruhsal anlamda, Hristiyanlar iman babası İbrahim'i kendi ataları ve soydaşı olarak kabul ederler. Galatyalılar 3:7-9'da şöyle okuruz: "Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim'in gerçek oğulları iman edenlerdir. Kutsal Yazı, Tanrı'nın öteki ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim'e, “Bütün uluslar senin aracılığınla kutsanacak” müjdesini önceden verdi. Böylece iman edenler, iman etmiş olan İbrahim'le birlikte kutsanırlar." (Galatyalılar 3:7-9) İsa Mesih tüm yasayı ve tüm peygamberlikleri yerine getirdiği için, Kutsal Yasa (Tevrat) O'nun tarafından yerine getirilmiştir. Tanrı'nın Yahudilerle yaptığı antlaşma Sina Dağı'nda Musa ve İsrail ulusuyla yapılmıştı. Bunu Eski Ahit'in Mısır'dan Çıkış kitabında okuyabiliriz. Başlangıçtan beri Tanrı'nın tüm insanlarla yeni bir antlaşma yapma, insanlığı kurtarışını bildirme vardı. (Yaratılış 3:15) Eski Antlaşma boyunca, Yeremya 31:31-34'te olduğu gibi, bazen incelikle, bazen de açıkça bundan söz eder: “Ama o günlerden sonra İsrail halkıyla Yapacağım antlaşma şudur” diyor RAB, “Yasamı içlerine yerleştirecek, Yüreklerine yazacağım. Ben onların Tanrısı olacağım, Onlar da benim halkım olacak. Bundan böyle kimse komşusunu ya da kardeşini, ‘RAB'bi tanıyın’ diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi Tanıyacak beni” diyor RAB. “Çünkü suçlarını bağışlayacağım, Günahlarını artık anmayacağım.” "Çünkü yaşam veren Ruh'un yasası, Mesih İsa sayesinde beni günahın ve ölümün yasasından özgür kıldı. İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa'nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu'nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı. Öyle ki, Yasa'nın gereği, benliğe göre değil, Ruh'a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin. " (Romalılar 8:2-4) İsa Mesih Neden Geldi? İsa'nın yeryüzündeki temel görevi, Tanrı'nın kurtarışıydı. (Luka 19:10) Kendisine iman edenlerin günahlarına kefaret olarak çarmıhta ölmek ve günah ve ölüm üzerinde zafer kazanarak ölümden dirilmekti. Böylece İsa, insan bedenindeki geçici yaşamının sonuna doğru, öleceği Yeruşalim'e doğru bilinçli bir şekilde yol aldı. (Luka 9:51) Ardından da ölümden dirildi. Mesih insanları kurtarmak, insanlara Tanrı'nın sevgisini göstermek için gelmişti. (Luka 5:32, Yuhanna 3:16) Her insan kurtuluşa ihtiyacı olan bir günahkardır (Romalılar 3:23) ve İsa kendisine iman eden herkes için bir kurtuluş yolu açmıştır. (Yuhanna 3:16-18; 14:6; Romalılar 6:23; Galatyalılar 3:28) Mesih'in harika görevi, takipçilerine hiç kimsenin kurtulamayacak kadar günahkar ya da çok ileri gitmiş olmadığını öğretir. İsa, yaşam koşulları ya da geçmiş hayatı/yapıp ettikleri ne olursa olsun, tüm günahkarları kurtarmak ve bağışlamak için gelmiştir. İsa pasif bir şekilde kayıpların kendisine gelmesini beklemedi, aksine onların peşinden gitti. Bunu Luka 15:1-7'de bulunan bir benzetmeyle açıklamıştır. Bu benzetmede İsa, koyunlarını kaybeden ve sürünün geri kalanını kayıp koyunu bulmak için terk eden bir çoban hakkında bir hikaye anlatır. İsa ayrıca, kendisini evinden ayıran birçok zararlı karar verdikten sonra babasının evine dönen Kaybolan Oğul hakkında da bir öykü anlatır. Baba, oğlu geri döndüğünde onu evine sevinçle kabul eder, tıpkı Tanrı'nın tövbe eden bir yürekle kendisine dönen çocuklarını kabul ettiği gibi. (Luka 15:21-22) İsa bugün bile görevine sadıktır ve tüm günahkarları tövbe etmeye ve babasının evine katılmaya çağırır. Kaybolanları aramaya ve kurtarmaya devam etmektedir. (Matta 11:29; 18:3-4; Vahiy 3:20) Mesih İsa diridir, insan bedeni olarak dirilmiştir ve Yargılama için tekrar geri gelecektir. Unutmayalım ki, merhamet edip kurtaran ve yargılayan sadece RAB'tir. İsa Mesih, Rab'bin kendisidir. İnsan bedeni olarak %100 insan, özü itibarıyla %100 RAB'tir. İsa, Mesih midir? İslam İnancında Bile Yazan "Mesih" Kimdir? İsa Mesih, Tevrat'ta vaat edilen Mesih'tir. Aslında “Mesih”, “Kurtarıcı ” ya da “Meshedilmiş Olan, Kral” anlamına gelmektedir. İsa'dan ne zaman İsa Mesih olarak söz etsek, O'nun Mesih olduğunu (Kurtarıcı, Tek Kral) ilan etmiş oluruz. İsa'nın dönemindeki bazı insanlar, Kutsal Ruh'u göndermeden önce bile O'nun Mesih olduğunu anlamışlardı. (Elçilerin İşleri 2) Meryem'den doğduğu gece, melekler O'nun gelişini çobanlara “Kurtarıcı” olarak duyurdular. (Luka 2:10-11) Daha sonra Tanrı İsa'yla ilgili gerçeği Anna'ya açıkladı. (Luka 2:34-38) Diğerleri İsa'nın Yasa'da ve Peygamberler'de belirtilen gereklilikleri yerine getirdiğine inandıklarını itiraf ettiler. (Matta 5:17; 6:16) İsa'nın dünyaya gelişi, yüzyıllar önce O'nun hakkında söylenenlerle örtüşüyordu: O kurtarıcıydı. Sadece on beş dakikanızı İsa'nın bu gereklilikleri nasıl karşıladığına bakarak geçirin. İşte Eski Antlaşma'daki Mesih'le ilgili peygamberlik sözleri ve beklentilerden bazıları ve İsa'nın bunları nasıl yerine getirdiği: (Bunlar sadece çok azı, 300 civarı buna benzer durumlar yer almakta) Yeşaya 9:6 - Yahuda oymağından (Luka 3:30) Mika 5:2 - Beytlehem'de doğdu (Luka 2:4-7) Yeşaya 7:14 - bir bakireden doğdu (Luka 1:26-27) Yasanın Tekrarı 18:18 - Musa gibi fakat daha yüce (Yasanın Tekrarı 34:10 ile Yuhanna 8:38'i karşılaştırın. Ayrıca Yuhanna 3:14-15'e bakın) Musa insanları Mısır köleliğinden RAB ile kurtarırken, İsa insanları günahlarından kurtarmıştır. Musa Tanrı'nın temsilcisiyken, İsa gerçekte Tanrı'dır. (Yuhanna 10:30) Musa İsrailliler'i Vaat Edilmiş Topraklar'a götürürken, İsa bizi sonsuzluk için cennete götürür. (Yuhanna 14:1-3) Fısıh Bayramı-İsa Fısıh Kuzusudur, Yahudilerin Fısıh Bayramı'na hazırlanmak için kuzu kestikleri gün çarmıha gerilmiştir. (Yuhanna 1:29) Çok daha fazlası var. Üstte dediğimiz gibi Eski Antlaşma'daki yüzlerce ayet ayrıntılı ve kesin bir şekilde bir Mesih'e işaret eder. İsa her birini karşılamıştır ve Yeni Antlaşma'da anlatıldığı gibi tekrar döndüğünde (Kıyamet günü) her birini karşılayıp bizleri yargılayacaktır. Evet, İsa Mesih'tir. “Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim." (Matta 5:17) "Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur.” (Elçilerin İşleri 4:12) "Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son Ben'im." (Vahiy 22:13)
- Hristiyanlıkta Kadının Yeri Nedir?
Hristiyanlıkta kadının yeri ve önemi nedir? Hristiyanlıkta kadının hakları nelerdir? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. 21.yüzyıldayız. Birçok yerde hala kadınlar ikinci sınıf statüye sahipler. Bunu sadece "farklı inançlarda kadının yeri" olarak değil, aynı zamanda "modern" atfedilen toplumlarda da kadınların 2. sınıf statüye sahip olduğunu ve metalaştırılmaya çalışıldığı apaçık gözler önünde. Bunu reklamlarda, film/dizi sektöründe yani kısacası medyada bile çok rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Peki Hristiyanlıkta kadının yeri nedir? Hristiyanlıkta kadının önemi nedir? Buna birlikte bakalım: Mesele şudur ki, Tanrı erkekleri kadınlardan daha çok sevmez. Ve İncil'i açtığımızda, İsa Mesih'in kadınlarla etkileşimini görürüz. Mesih İsa gittiği her yerde kadınların statüsünü yükseltmiştir. Kadınların ikinci sınıf statüye düşürüldüğü bir toplumda; İsa Mesih onları iyileştirdi, savundu, onların etkisine güvendi ve onlarla gerçek dostluklar kurdu. Birinci yüzyıl İsrail'inde, kadınlar o kadar değersiz görülüyordu, o kadar güvenilmez görülüyordu ki, mahkemede tanıklık etmelerine bile izin verilmiyordu ve en önemli olan, en büyük haberi yayanlar tam da kadınlardı - bir zamanlar bedence ölmüş olan İsa Mesih artık insan bedeninde tekrar dirilerek hayattaydı. Cesur kadınların dudakları tarafından korkak bir grup erkeğe "İsa dirildi!" diye söylendi. Mecdelli Meryem tarafından örneğin.. Kutsal Kitap'ta Kadınlar Eski Ahit, Yaratılış Bölümü İncil'in kadınlar hakkındaki öğetilerinin çoğu, Yaratılış'ta atılan temele dayanmaktadır. Yaratılış hikayesini Yaratılış'ta gerçek anlamda mı yoksa mecazi anlamda mı yorumladığımız önemli değildir; Tanrı'nın erkekler ve kadınlar için niyetleri açıkça belirtilmiştir. Tanrı kadını erkek için bir "yardımcı" olarak yarattı: "Sonra, “Adem'in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” (Yaratılış 2:18) Fakat, bir "yardımcı" olmak, kadının erkeğe göre aşağı veya bağımlı olduğu anlamına gelmez; aynı İbranice kelime, "yardımcı" olarak tercüme edilen("ezer" kelimesi), Tanrı'nın bizzat kendisini tanımlamak için Mezmurlar 33:20, Mezmurlar 70:5, Mezmurlar 115:9-11 gibi yerlerde de kullanılmıştır. Aslında, Tanrı hem erkekleri hem de kadınları kendi suretinde yarattı ve onları tüm yaratılışının eşit koruyucuları yaptı: "Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun." (Yaratılış 1:27-28) "Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı." (Yaratılış 1:27) Ama erkek ve kadın, Adem ve Havva, Aden Bahçesi'nde Tanrı'ya itaatsizlik ettiler. Kendilerini Tanrı ile eş kılmak istediler. Tanrı, onları Aden'den kovmadan önce her birine yaptıklarının sonuçları olduğunu söyledi. Yaratılış 3. bölümde okuyabilirsiniz. Hem Adem hem de Havva, yaptıklarının sonuçları yüzünden bu hale geldiler . Tanrı kadınları aşağı bir statüye düşürmemiştir (Yaratılış 3 hakkında) veya erkeklere eşleri üzerinde sert bir şekilde hükmetmelerini emretmemiştir. Eski Ahit Dönemi Zamanın diğer kültürleriyle karşılaştırıldığında, Yahudi kadınlar büyük bir özgürlük ve saygınlığa sahipti ve birçok kadın Yahudi toplumunda peygamber ve lider olarak öne çıktı. Debora, Ester, Hanna, Ruth, Sara ve birçok kadın İsrail tarihinde önemli ve belirleyici roller oynadılar. Yazımızın altındaki başlığa veya buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz: ( Hristiyanlıkta Kadın Peygamberler Var Mıdır? ) Erkekler ve kadınlar arasındaki eşitliğin kanıtı olarak, On Emir'de çocukların hem babalarına hem de annelerine saygı göstermelerini gerektirir: " Annene babana saygı göster. Öyle ki, Tanrın RAB'bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun." (Mısır'dan Çıkış 20:12) Yeni Ahit Dönemi İsa'nın zamanında, kadınlar artık Eski Ahit döneminde sahip oldukları özgürlüklere ve statüye sahip değillerdi. Yahudi toplumu çok fazla erkek egemen hale gelmişti ve hak yemeye başlamışlardı. Kadınlar aşağı varlıklar olarak görülüyordu ve kölelerle neredeyse aynı statüye sahiplerdi. Eğitimli değillerdi, herhangi bir liderlik rolü üstlenmelerine izin verilmiyordu ve çoğunlukla ev işleriyle sınırlıydılar. Meryem ve Elizabet Bu dönemde iki kadın sadakat ve erdemin örnekleri oldular. İsa'nın annesi Meryem; korkularını, şüphelerini ve utancı bir kenara bırakarak Mesih'in annesi rolünü üstlendi. O sadece tüm güvenini Tanrı'ya koydu. (Luka 1:26-38) Vaftizci Yahya'nın annesi Elizabeth de güvenle Tanrı'ya iman etti. (Luka 1:39-45) İsa Mesih İsa'nın kadınlara karşı tutumu o dönemdeki geleneklerden kökten farklıydı. Kadınlar normalde evde kalır ve ev işleriyle ilgilenirdi. Fakat İsa Mesih, kadınların kendisiyle ve on iki elçisiyle hizmet etmesine izin verdi. (Luka 8:1-3) "Gerçek" Yahudiler, Samiriyelilerle ve kesinlikle Samiriyeli kadınlarla konuşmazdı. Ancak İsa Mesih, Yakup'un kuyusunda bir Samiriyeli kadınla uzun bir sohbet etti ve bu onun gerçeği öğrenmesini sağladı. (Yuhanna 4:4-30, 39-42) Yahudi kadınlar genellikle eğitimli değildi veya din işlerinde aktif bir rol oynamalarına izin verilmiyordu. Ancak Marta'nın kız kardeşi Meryem, İsa ona ders verirken İsa'nın ayaklarının dibinde bir elçi gibi oturuyordu. İsa, Marta'nın da aynısını yapmasını önerdi. (Luka 10:38-42). Birçok başka diğer kadınlar İsa'nın sadık takipçileri arasında öne çıktılar, Elçilerin İşleri bölümünü okurken bunu farkedeceksiniz. Bazı kadınlar; İsa'nın çarmıha gerilmesi sırasında O'nu teselli etmek için cesaretle yanında kaldılar, çünkü tüm havarileri dehşet içinde kaçmıştı. (Matta 27:55-56, Markos 15:40-41) Mecdelli Meryem ve diğer kadınlar, İsa'nın ölümden dirildiğini ilk gören kişiler olma ayrıcalığına sahip oldu. (Matta 28:1-10, Markos 16:1-7; Luka 24:1-11) İsa'nın sadece erkekleri on iki elçisi olarak atadığı sıklıkla belirtilir ve bu, kadınların ikincil statüsünün bir işareti olarak anlaşılabilir. Fakat İsa, elçileri tüm dünyaya müjdeyi yaymak için gönderdi, yiyecek ve barınak bulabilecekleri her yerde Müjde'yi anlatmalarını söyledi. En sonunda da büyük tehlikerle ve şehitlikle karşı karşıya kaldılar. Bu, İncil zamanlarında bir kadın için uygun bir rol olarak görülmezdi, tıpkı bugün uygun görülmeyeceği gibi. Fakat Müjde yani İncil uğruna, bu kadınlar da şehit edildi. İlk Kiliseler İlk kiliseler İsa'nın örneğini izledi. Kadınlara eşit muamele edildi ve sorumluluk pozisyonlarında bulunmalarına izin verildi. Birçok kadın, ilk Hristiyan Kilisesi'nde önemliydi. Bakmak isterseniz: (Elçilerin İşleri 1:12-14, 9:36, 16:14, 18:24-26, 21:7-9, Romalılar 16:1-16) Elçi Pavlus Konusu Kısa tarih dersi: Pavlus, Hristiyanlığın ilk liderlerinden biriydi. İsa ile karşılaşmasının ardından hayatı kökten değişti. Bundan sonra, onlarca yılını İsa Mesih'i anlatarak, kiliseler kurarak ve başkalarına hayatını değiştiren haberi yani tanıklığını anlatarak geçirdi. Pavlus, onları kendi başlarına bıraktıktan sonra bu yeni inanan gruplarını destekleyebilmek için Ruh'un esiniyle mektuplar yazdı. Pavlus'un hikayesi Elçilerin İşleri kitabında bulunabilir ve mektupları Romalılar'dan Filimon'a kadar sonraki on üç kitabı kapsar. Mektuplarda olup bitenlerin anlamlarına dalmadan önce, dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var. Pavlus'un, Mesih ve hayatlarımız üzerindeki etkisi hakkında derin teolojik gerçeği açıkladığı en büyük mektubunun Romalılar mektubu olduğu söylenebilir. Pavlus'un bu mektubun ileticisi (ve dolayısıyla Kutsal Metni diğerlerine açıklayan kişi) olarak kimi görevlendirdiğini biliyor musunuz? Fibi adında bir kadın . Mektupta ayrıca ondan bir "diakonos" olarak bahsediyor, bunun bir liderlik unvanı olduğunu biliyoruz. Ondan önce Pavlus, Prisilla ve Akvila adlı evli bir çiftle hizmet arkadaşı olmuştu. Pavlus onlar hakkında her yazdığında, önce Prisilla'dan bahseder. Neden? Bir listede en büyük kişiyi ilk sıraya koymak yaygın bir şeydi. Onu neyin harika yaptığını bilmiyoruz - belki de iyi bir yöneticiydi veya Kutsal Kitap'ı derinlemesine anlıyordu veya eşsiz bir liderdi - her iki durumda da Pavlus mektuplarında ona değer vermekten kaçınmıyor. Pavlus'un Değer Sistemi Cinsiyete Değil, Mesih'e Dayanıyordu Pavlus İsa ile tanıştığında, onunla ilgili her şey değişti. Şüphesiz erkekleri kadınlardan üstün tutan bir sistem ve kültürde büyüdü. İsa, Pavlus'un değer sistemini değiştirdi. Kendi dindarlığıyla kurtuluşa ulaşan bir adamdan, Mesih'e bağımlı ve Rab'bi izleyen birine dönüştü. Kişisel sevap eylemlerini üst üste koymaktan, zayıflığıyla ama Rab'de bulduğu güçle övünmeye geçti. Ve tüm görüş alanı Rab olan İsa ile doldu. Bu, Galatyalılara yazdığı mektupta, tüm Tanrı halkının eşit değerinden bahsetmesine olanak sağladı: "Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz. Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız." (Galatyalılar 3:28-29) Sosyal statünün en önemli olduğu bir kültürde, bu sözler Galatyalıların kulaklarında çınladı. Pavlus, inananların birliğinin, birini diğerinden ayırabilecek veya yükseltebilecek her şeyden daha büyük olduğunda ısrarcıdır. Farklılıklarımızın önemsiz olduğu değil, artık bizi ayıracak güce sahip olmadıklarıdır. Pavlus'u, Bağlamından Çıkarmayalım Kutsal Yazıları incelerken, şu soruları sormaya özen gösterelim: Yazar, bunu neden kaleme aldı? O dönemin şartları nelerdi? Yazılan yerdeki durum neydi? Neden kaleme alınmış olabilir? Günümüzde bunlardan ne öğrenebiliriz? Pavlus'un erkeklere yönelik yönergeleri de o dönemde karşı-kültürel olarak algılandığına eminim. Belki şuanda da böyledir. Kadınlara itaat etmeleri yönündeki öğüdünü, erkeklere eşleri için ölmeyi öğreterek devam eder. "Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin." (Efesliler 5:25) Dolayısıyla Pavlus'un evli çiftlere verdiği tavsiye, kocaya karısını ezip geçmesi için tam yetki vermekten çok, her eşin diğerini sevmeye ve ona hizmet etmeye çalışması çağrısıdır. Bir erkeğin karısından sadece sıkıldığı için boşanabildiği bir kültürde, Pavlus erkeklere çıtayı yükseltir. Sadece karınıza iyi bakmayın, onu sevin ve onun için ölmeye (gerçek ve mecazi anlamda) hazır olun diye ısrar eder. Ev Kadını — Titus 2:3-5 Titus adlı bir kilise liderine yazdığı mektupta Pavlus, ilk bakışta oldukça kısıtlayıcı ve cinsiyet stereotiplerine dayanan genç kadınlar için bazı yönergeler özetlemektedir. Pavlus'un döneminde kadınlar çok az eğitim alıyordu veya hiç almıyordu ve ev dışında iş bulma olasılıkları çok azdı. Yine, toplumsal yapı erkekler tarafından domine ediliyordu. Yahudiler ve Yunanlılar kadınlara verilen bu aşağılık yeri sorgulamazlardı, ancak İsa'nın insanlara herkesin Tanrı'nın suretinde yaratıldığını hatırlatmıştı. Toplumun görmezden geldiği herkese değer veriyordu ve bunu anlattı. Bu devrimci fikirler yayıldıkça, Romalılar ve Yahudilerin bir kısmı Hristiyanlığı “ahlaksız kadınlarla” kadınlarla ilişkilendirmeye başladılar. Bu yüzden Pavlus, burada da kadınlara kocalarına itaat etmeyi öğretiyor. Kadınların hiçbir fikre sahip olmaması veya eşleriyle asla fikir ayrılığına düşmemesi gerektiği çıkarımından uzak olan Pavlus'un odak noktası, Hristiyanların yapmış olduğu tanıklığın, henüz İsa'yı bilmeyen olanlara inancı nasıl gösterdiğiydi. Genç eşlere tavsiyelerde bulunduktan sonra Pavlus, itaat etmelerinin motivasyonunun " O zaman Tanrı'nın sözü kötülenmez. " olduğunu belirterek aynı şeyi söylüyor. Pavlus, hem erkeklere hem de kadınlara özgürlük hakkında benzer bir dille konuşmaya devam etmektedir. Yahudilere ve Romalılara "Hayır, Hristiyan kadınlar sandığınız gibi değil." demektedir. Biliyorsunuz ki, o dönemde hayat kadınlığından tövbe ederek İsa'ya iman edenler de vardı. Pavlus için özgürlük, başkalarının burnuna sürtülecek bir şey değildi; aksine, arkadaşlarınızın ve komşularınızın İsa'yı tanımasını engelleyen bir duvar haline gelirse vazgeçilecek bir şeydi. Pavlus, yediğimiz yiyecekler konusunda (Örneğin, o dönemde Yahudilikten İsa'yı tanımaya geçen birisi domuz etinden rahatsız oluyorsa yanındaki kardeşlerin yememesi öğüdü), birlikte olduğumuz insanlar ve otorite figürleriyle (bizden nefret edenler bile) etkileşim şeklimiz hakkında bunu söylerdi. Kadınlar Sessiz Olmalı — 1 Korintliler 14:26-40 Bir telefon görüşmesinin sadece bir ucunu duymak gibi, Pavlus'un Korint'teki kiliseye verdiği tavsiyeyi, oradaki şartları bilerek yani telefon konuşmasının tamamını bilerek anlayabiliriz. Bu ayetleri çevreleyen bağlamdan, kilisenin ibadet toplantılarının oldukça kaotik olduğu genel olarak varsayılır. Titizlikle planlanmış ve genellikle bir seferde yalnızca bir kişinin tüm kiliseye hitap etmesine izin verilen modern kilise ayinlerimizden çok uzakta, bu eski toplantılar daha çok açık forum tipi toplantılardı. Pavlus'un amacı, toplantıların "kilisenin güçlenmesine yardımcı olmak" ve inananlara karışıklığın Tanrı'dan kaynaklanmadığını hatırlatıyor. Pavlus başka yerlerde kadınlara değer verdiği ve onları ilk kiliselerde lider olarak atadığı için (Fibi bunun sadece bir örneğidir - Kloi, Yunya ve daha birçokları da vardır), kadının bir kilise toplantısında konuşmasını yasaklamayı amaçlamış olması olası değildir. Peki tam olarak ne demek istedi? Tarihten, kadınların Yahudi sinagogunda ibadette doğrudan bir rol oynamalarına izin verilmediğini anlıyoruz. Yani ıristiyanlık, ibadet dahil olmak üzere gittiği her yerde erkek-kadın bariyerini yıkmıştır ve Kutsal Yazılar'ı tekrar tekrar bize hatırlatmıştır. Pavlus'un bazı kiliselerde kadınları liderlik pozisyonlarına yükseltip konuşmalarını yasaklayacağına inanmak mümkün değildir. Bu Bizim (Erkekler ve Kadınlar) İçin Ne Anlama Geliyor? "Çünkü Mesih İsa'ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı'nın oğullarısınız (Oğul, evlat anlamında). Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi. Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz. Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız." (Galatyalılar 3:26-29)
- İsa Mesih Tanrıysa Neden Dua Ediyor?
İsa neden Tanrı'ya dua ediyor? İsa Mesih Tanrı'ysa, neden dua ediyor? İsa Mesih kime dua ediyor? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Kendisinin sorusu "İsa neden İncil'de Tanrı'ya dua ediyor?" şeklindeydi. Fakat genel sorgulamalar "İsa Mesih Rab'se, Tanrı'ysa neden dua ediyor? İsa Mesih Tanrıysa kendi kendine mi dua ediyor?" şeklinde gerçekleşiyor. Cevabına birlikte bakalım: İsa Mesih %100 insan bedenine bürünmüş, %100 Tanrı'dır. İncil bu iki gerçek hakkında nettir: Tek bir Tanrı vardır ve İsa Mesih o tek Tanrı'dır. İsa sadece Tanrı değildir; İncil onun aynı zamanda Tanrı'nın Oğlu olduğunu söyler. Bu, beden aldığından dolayıdır. Tanrı Ruh'u doğurmuş veya doğrulmamıştır, cinsel ilişki neticesinde ortaya çıkan oğul, evlat anlamında değildir. Fakat Tanrı Söz'ü, beden alıp bir bakireden dünyaya gelmiştir. Çünkü, binlerce yıldır Tevrat'ta Kurtarıcı'nın nasıl geleceği yazılıdır. Eğer birden beden alıp insanların ortasına ışınlansaydı, O'nun gerçekten Mesih olup olamayacağını bilemezdik. Fakat bizim uğrumuza nasıl kurban olacağını, bu dünyaya nasıl geleceğini peygamberler aracılığıyla bildirdi. Yuhanna 1. bölümü de okumanızı özellikle tavsiye ederek, alta bırakıyoruz. Tıklayarak açabilirsiniz: Yuhanna 1:1-18 "Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. 5 Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi. Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı. Tanıklık amacıyla, ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılığıyla iman etsin diye geldi. Kendisi ışık değildi, ama ışığa tanıklık etmeye geldi. Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı. O, dünyadaydı, dünya O'nun aracılığıyla var oldu, ama dünya O'nu tanımadı. Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı O'nu kabul etmedi. Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular. Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini –Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini– gördük. Yahya O'na tanıklık etti. Yüksek sesle şöyle dedi: “ ‘Benden sonra gelen benden üstündür. Çünkü O benden önce vardı’ diye sözünü ettiğim kişi budur.” Nitekim hepimiz O'nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık. Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı." Yuhanna 3:16'yı düşünün: " Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. " İsa Mesih, Tanrı'ya (Özüne) Baba dedi, insan bedeni olarak O'na seslendi ve Kutsal Ruh hakkında da söyleyecek çok şeyi vardı. Dolayısıyla, İsa tam ve gerçek anlamda Tanrı olsa da, Tanrı'nın Oğlu'dur çünkü insan bedenindedir. İsa gerçek anlamda Tanrı'dır, ancak Beytlehem'de doğduğunda bir insan bedeninde dünyaya gelmiştir. İsa sahte bir insan değildir. O tam bir insan bedeni aldı ve hayatını tıpkı sizin ve benim gibi yaşadı. Kendini kurban sunusu olarak sunmadan önce, bir meslekte çalıştı. Yemek yedi, su içti ve uyudu. Zorluklar yaşadı. Baba Tanrı'nın Söz'üne, Oğlu'na verdiği görev için İsa'nın hayatını tıpkı sizin ve benim gibi diğer insanlar gibi yaşaması önemliydi. Kısa yollar veya kolay yollar yoktu. Bizim yerimizi alması için, bizim gibi olması gerekiyordu. Siz veya ben bir süre yemek yemediğimizde, acıkır ve güçsüzleşiriz. Çok çalışırsak veya uykusuz kalırsak, yoruluruz. Biri bize vurduğunda, canımız yanar ve bazen bir tarafımız kanar. İsa gerçekten insan olduğu için; o da acıktı, yoruldu ve incindi. Çarmıha gerildiğinde, o kadar kötü yaralandı ve o kadar çok kan kaybetti ki, bedensel olarak (insani yönü) öldü . Bu, üçlübirlik (teslis) olarak bilinen şeyin gizemidir. Derin bir gizem olan İsa Mesih hem tam anlamıyla insan hem de tam anlamıyla Tanrı'dır. Bu, zaman zaman O'nun insanlığından bahsettiğimiz anlamına gelir. Evet, Tanrı'nın bağımlı olduğunu söyleyemeyiz. O halde İsa'nın Tanrısallığından bahsettiğimizde, O'nun bağımlı olduğunu iddia etmiyoruz. Tanrı'nın Oğlu tam anlamıyla insan bedenini aldı ve tüm bunlar bunu gerektirir. Bu bağlamda, Tanrı'nın Oğlu'nun (insan bedeninin) tamamen Baba'ya bağımlı olduğunu söyleyebiliriz. İsa Mesih, Neden Dua Ediyordu? Tüm insanların yapması gereken tek şey, yaratıcısına dua etmektir. İsa'dan daha iyi dua eden kimse yoktu. İsa dua ettiğinde kendi kendine konuşmazdı.Baba'ya dua ederdi. İşte İsa'nın tamamen Tanrı olmasına rağmen, insan bedeninde Tanrı'ya dua etmesinin nedenleri: 1) İsa dua etti, çünkü o Baba'ya güveniyordu İsa Mesih yani Tanrı Söz'ü, yalnızca Baba'nın kendisinden yapmasını istediği şeyi yapmak için geldi. (Yuhanna 6:38) Bir keresinde, tüm hayatı boyunca yürüyemeyen bir adamı iyileştirdikten hemen sonra, İsa kendi başına bedensel olarak hiçbir şey yapamayacağını, yalnızca Baba'nın yaptığını söyledi. ( Yuhanna 5:19, Yuh. 5:30) " Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar." (Yuhanna 5:19) İnsanları iyileştirmek gibi bazı zor şeyleri yapmak için dua etmenin gerekli olduğunu bizlere öğretti.(Markos 9:29) Ve tutuklandığı gece, İsa Getsemani bahçesine gitti ve hararetle dua etti. (Matta 26:36) 2) İsa Mesih dua etti, çünkü insan bedeni olarak Baba'yla konuşmaktan zevk alıyordu Belki de tüm İncil'deki en büyük dua, İsa'nın çarmıha gerilmesinden önceki gece ettiği duadır. (Yuhanna 17) Okumak için aşağıya tıklayıp açabilirsiniz: Yuhanna 17:1-26 İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne kaldırıp şöyle dedi: “Baba, saat geldi. Oğlun'u yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. Çünkü sen O'na bütün insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, O'na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır. Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim. 5 Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt. “Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım. Onlar senindiler, bana verdin ve senin sözüne uydular. Bana verdiğin her şeyin senden olduğunu şimdi biliyorlar. Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler. Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir. Benim olan her şey senindir, seninkiler de benimdir. Ben onlarda yüceltildim. Ben artık dünyada değilim, ama onlar dünyadalar. Ben sana geliyorum. Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar. Kendileriyle birlikte olduğum sürece, bana verdiğin kendi adınla onları esirgeyip korudum. Kutsal Yazı yerine gelsin diye, mahva giden adamdan başka içlerinden hiçbiri mahvolmadı. “İşte şimdi sana geliyorum. Sevincimin onlarda tamamlanması için bunları ben dünyadayken söylüyorum. Ben onlara senin sözünü ilettim, dünya ise onlardan nefret etti. Çünkü ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, kötü olandan korumanı istiyorum. Ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir. Sen beni dünyaya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyaya gönderdim. Onlar da gerçekle kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna adıyorum.“Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin. Bana verdiğin yüceliği onlara verdim. Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. Ben onlarda, sen bende olmak üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın. Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum. Çünkü dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin. Adil Baba, dünya seni tanımıyor, ama ben seni tanıyorum. Bunlar da beni senin gönderdiğini biliyorlar. Bana beslediğin sevgi onlarda olsun, ben de onlarda olayım diye senin adını onlara bildirdim ve bildirmeye devam edeceğim.” İsa o duada kendisi için, ilk öğrencileri için ve sonra da sizin ve benim gibi tarihte daha sonra yaşayacak olan Hristiyanlar için dua etti. İsa, Baba ile konuşabilmeyi bir ayrıcalık olarak gördü ve sizin ve benim gibi insanlar için dua etmekten heyecan duydu. 3) İsa Mesih, bizlere nasıl dua etmemiz gerektiğini öğretti Öğrencileri bir keresinde ondan kendilerine nasıl dua edeceklerini öğretmesini istediler. İsa'nın onlara öğrettiği dua Matta 6:9-13'te bulunur. O zamandan beri, Hristiyanlar bu duaya "Rab'bin Duası" adını verdiler. O bize, bir şema sundu. İsa bize sadece doğru kelimeleri söylemekten daha fazlasını, hayatı boyunca duanın ne kadar önemli olduğunu öğretti. Sabahın erken saatlerinde kendi başına dua etmeyi severdi. (Markos 1:35) İsa'nın sık sık kendi başına gidip dua ettiğini söylediğimi hatırlıyor musunuz? Bunu yaptığında, İsa'nın öğrencileri onu izliyorlardı. Hiç kimsenin Baba ile İsa'dan daha yakın bir ilişkisi olmadığını biliyorlardı. Eğer İsa için dua etmek önemliyse, o zaman bizim için de önemli olması gerektiğini öğrendiler. Üçlübirlik konusunu, hiçbir zaman %100 anlayamayacaksınız. Fakat, O'na iman edince, bu sır sizin yüreğinize gittikçe daha fazla açılacaktır. Dua ederken, Rab'bin Kutsal Ruh'unu davet etmeyi unutmayın. O size öğretsin. Evreni, kainatı yaratan Tanrı'nın yapısını %100 anlayamamamız çok doğaldır. Çünkü o sonsuz, aklımızın alamayacağı kapasitededir. Kendini Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak tanıtmıştır ve tek olan Tanrı'dır. İsa Mesih'in Üçlübirlik konusundaki yeri ilginizi çektiyse izlemek için: Dua konusunda birkaç sözle bitirmek istiyoruz: Dua, Tanrı ile samimiyetle konuşmaktır. O bizimle konuşur: biz dinleriz. Biz O'na konuşuruz: O dinler. İki yönlü bir süreçtir: Konuşma ve dinleme..
- Markos 16:9-20 ve Yuhanna 7:53/8:11 Konusu
İncil'de Markos 16:9-20 ve Yuhanna 7:53 / 8:11 bölümlerinin bazı eski metinlerde geçmediği söyleniyor. Bu kısımlara şüphe ile mi bakmalıyız? Öncelikle soru ve değerli sabrı için değerli abime teşekkürü borç bilir, Rab'bin sözünde ve Ruh'unda günbegün gelişmesi için dua ederim. Beraber inceleyelim: Markos 16:9-20 Eski Metinlerde Var mıdır? Bu ayetlerin dahil edilmesine dair kanıtlar şaşırtıcıdır. Bugüne kadar ulaşan Markos müjdesi el yazmalarına baktığımızda, yüzde 99'dan fazlası Markos 16:9–20'yi içerir. Bu yalnızca 1.600'den fazla Yunanca el yazmasını değil, aynı zamanda Markos'un erken çevirilerinin çoğu el yazmasını da içerir. Ayrıca MS 180 civarında Irenaeus, Against Heresies'de (3.10.6) ( https://en.wikipedia.org/wiki/Against_Heresies_(Irenaeus) ) Markos 16:19'u açıkça Kutsal Yazı olarak alıntılamıştır. Justin Martyr ve Tatian ikinci yüzyılın başlarında bu ayetleri biliyorlardı. İnkar edilemez bir şekilde Markos 16:9-20, erken dönemde Markos İncili'nin bir parçası olarak anlaşıldı. Markos 16:9-20 ayetlerini destekleyen tüm kanıtlara rağmen, neden herhangi biri onun gerçekliğini sorgulasın ki? Bakalım. Karşıt Argümanlar: Aslında Markos 16:9-20'den yoksun sadece iki Yunanca el yazması var. Bunlar Sinaiticus (ℵ01) ve Vaticanus (B03) kodeksleri , dördüncü yüzyıldan kalma iki önemli el yazmasıdır. Bunları yapan kopyacıların Markos 16:9-20'den habersiz olmaları düşünülemez, ancak günün sonunda bunu metinden çıkardılar. ℵ01 ve B03 kodekslerinin ötesine; Markos'un diğer 1.600'den fazla Yunanca el yazmasına baktığımızda, resim daha karmaşık hale geliyor. Markos 16:9-20'yi içeren en az 23 Yunanca el yazmasında, bu ayetlerin gerçekliğiyle ilgili şüpheleri ifade eden ek sonlar veya notlar gibi anomaliler de var. Önemli bir dördüncü yüzyıl Eski Latince el yazmasında, 8. ayetten sonra kısa bir ek var ve ardından 9 ila 20. ayetler olmadan bitiyor. Dördüncü yüzyıldan kalma değerli bir Eski Süryani el yazması da Markos'u 16:8'de bitiriyor. Bir Kıpti el yazması (muhtemelen beşinci yüzyıldan) Markos'u 16:8'de bitiriyor. 1937'de E. C. Colwell, incelenen 220'den 99 Ermeni Markos el yazması tespit etti. El yazmalarında 16:8'de sonlanıyor ve 16:9-20'yi içeren ancak ayetlerin bulunmadığıyla ilgili ifade eden notlar içeren 33 tane daha var. Devam edelim.. Markos 16:9-20'nin tartışmasız erken bir tarih olması, el yazmalarının %99'unda bulunması ve geleneksel olarak kanonik kabul edilmesi nedeniyle, metinde tutulmuştur. Ancak muhtemelen Markos'tan bizzat aktarım değildir. Bazıları ayetlerin apostolik olabileceğini ancak Markos'un kendisinden gelmediğini öne sürdü. Bu, İncil çevirilerinde Markos'u 16:8'de sonlandıran eski Hristiyanlar hakkında dürüst olmamızı sağlar. Şuan günümüzde de bu ibarenin yer alması, Hristiyanların metin araştırmalarında dürüst olduğunun bir göstergesidir. Erasmus, Yunanca İncil'i geliştirirken (derleme yaparken) yalnızca birkaç el yazması üzerinde çalışıyordu. Sınırlı bir havuzu vardı çünkü yalnızca elinde olanı kullanıyordu. Ancak şimdi, İncil'in binlerce antik el yazması var. Bunların çoğu Erasmus'un üzerinde çalıştıklarından çok daha eski. Tanrı'nın Sözü'ne büyük bir güven duyabilirsiniz. Şu alıntıyı aktarmak istiyorum: "Yeni Ahit, diğer tüm antik edebiyat eserlerinden daha fazla el yazmasında korunmuştur. 5.800'den fazla tamamlanmış veya parçalanmış Yunanca el yazması, 10.000 Latince el yazması ve Süryanice, Slavca, Etiyopyaca, Kıptice ve Ermenice dahil olmak üzere çeşitli diğer antik dillerde 9.300 el yazması bulunmaktadır." Bilmeniz gereken şey şu, Yeni Ahit'in yani İncil'in binlerce antik kopyası var. Bunu sizin için perspektife oturtmak gerekirse: Büyük Yunan filozofu Platon'un sadece 260 el yazması var. Homeros'un İlyada'sının sadece 1.000 kadar Yunanca el yazması var. Ve hiç kimse Homeros'un veya Platon'un eserinin güvenilirliği konusunda şüphe uyandırmakla gerçekten ilgilenmiyor gibi görünüyor. Açıkçası, İsa'nın yaptıklarını onlar yapmadılar, ancak yine de hiç kimse bunu sorgulamıyor gibi görünüyor. Hiçbir eski kitap Yeni Ahit kadar iyi korunmuş değildir! Yeni Ahit, çalışmalarını son derece titizlikle ele alan kilise babaları tarafından korunmuştur. Yeni Ahit'i analiz etmeye ve tüm varyantları kataloglamaya adanmış bir bilim dalı vardır, buna metin eleştirisi denir. Binlerce el yazmanız olduğunda varyasyonunuz olacaktır. Herhangi bir el yazması varyasyonundan kaçınmanın tek yolu, yalnızca bir el yazmanız olmasıdır. Ancak, el yazmalarını birbirleriyle karşılaştırarak başlangıçta söylenenlere güvenebiliriz. Belki şöyle düşünebilirsiniz: "Ah, yalnızca bir el yazması olsaydı çok güzel olurdu Keşke sadece orijinal tek bir el yazması olsaydı, şu anda çözmeye çalıştığım tüm bu sorunlarla karşılaşmazdık!” Ancak tek bir el yazması varsa, daha da büyük bir sorunla karşı karşıyayız: o el yazmasını yapanın doğru yaptığına güvenmelisiniz. Görüyorsunuz, Hristiyanlar eski el yazması süreci hakkında çok şeffaflar. Gizlenecek hiçbir şey yok, sonuçta İncil'inizde büyük harflerle yazılmış, "en eski el yazmalarında bu ayetler yok" diyen kelimeler var. İlginçtir ki, İslam, Kuran'ın yalnızca bir versiyonuna sahip olduklarını ve bunun hiçbir el yazması varyasyonunun olmadığını öğretir. Ancak Halife Osman'ın, birleşik bir versiyon yaratmak için Kuran'ın farklı versiyonlarını yaktığı tarihi bir gerçektir. Kuran'ın farklı versiyonlarını bilerek gizlemeye ve yok etmeye çalışıyordu. Bu daha güvenilir mi? Hayır. Benim demek istediğim, daha fazla el yazması olması endişe veya soru sebebi değil, daha çok güven kaynağıdır. Çünkü daha fazla el yazması olması aslında daha iyidir! Diğer el yazmalarını test edebileceğiniz bir şeye sahip olursunuz. Her şeyden önce, Kutsal Kitap'ın aktarımını anlamak, elinize aldığınız kitabın gerçekten Tanrı'nın Sözü olduğuna dair size büyük bir güven vermelidir. Tanrı'nın Sözü'nün aktarımı konusunda açık ve dürüst olmalıyız, böylece Tanrı'nın Sözü'nü zaman boyunca nasıl egemen bir şekilde koruduğunu ve sakladığını görebiliriz. Bu büyük harfli notun İncil'inizde olması dikkat çekici değil mi? Kimse sizi kandırmak istemez, bunun yerine, bunun Hristiyanların İncil'in tarihi hakkında oldukça şeffaf olduklarını gösterdiğini düşünüyorum. Yuhanna 7:53-8:11 bölümü, İsa'nın karakteriyle çelişmez. Rab'bimiz merhametli ve lütufkardı ve hala öyledir. Zina yapan birini affetmek kesinlikle İsa'nın yapacağı bir şey gibi geliyor, sonuçta İsa kaydedilenlerden çok daha fazlasını yaptı. Tanrı, takdiriyle bazı Hristiyanların 16:8'de sona eren Markos'un ve Yuhanna'nın kopyalarına sahip olmasına izin verdi. Bunlardan pek çoğu günümüze ulaşamadı, ancak bunlar Mesih'e tapınılan gerçek kiliselerde gerçek Hristiyanlar tarafından kullanılan gerçek bölümlerdi. Tanrı'nın Sözünü koruma vaadi, hepsini bizim için kullanılabilir hale getireceği anlamına geliyorsa ve bu vaat Markos 16:9-20'ye kadar uzanıyorsa, Tanrı bu inananları hayal kırıklığına uğrattı mı? Asla! Bu Hristiyanlar, Tanrı'nın bize müjdesinin hazinesini kil kaplarda verdiğini (2 Korintliler 4:7) ve bu idarenin bir parçası olarak Kutsal Kitap'ın farklı kopyalarını anlamlandırmayı da içerdiğini anladılar. Tanrı'nın tüm amaçları görünmese bile, onlara ihtiyaç duydukları her şeyi vereceğine güvendiler - tıpkı bizim de yapmamız gerektiği gibi. "Ot kurur, çiçek solar, Ama Tanrımız'ın sözü sonsuza dek durur.” (Yeşaya 40:8) "Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak." (Matta 5:18) Kaynaklar: HARİCİ KANITLAR: (1) Erken Yunanca Elyazmaları (2) Erken Çeviriler (3) İlahi Kitapları (4) İlk Kilise Yazıları (5) Bazı Kopyalarda Yuhanna 7:53-8:11 veya 8:3-11'e Eşlik Eden İşaretler (6) Bazı Kopyalarda Yuhanna 7:53-8:11 Hakkında Notlar (7) Bölümlerin karşılaştırmalı çeşitliliği (8) Augustinus'un Çıkarma Teorisi İÇSEL KANITLAR: (1) Kelime bilgisi (2) Dil stili (3) Pericope Adulterae'deki Varyantların Yüksek Sayısı (4) Yuhanna Anlatısının Pericope Adulterae ile veya Pericope Adulterae Olmadan Sürekliliği
- Hz. Meryem Kimdir?
Hz. Meryem kimdir? Hristiyanlığa göre Meryem Ana kimdir? Hz. Meryem'in önemi nedir? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Hazırladığı proje ödevine ufak bir katkıda bulunabiliyorsak, bizim için ne mutlu. Annelik zaten en zor işlerden biri, peki İsa'nın annesi Meryem olmanın ağırlığını hayal edebiliyor musunuz? Peki neden Tanrı tarafından bu rol için bizzat seçildi? Meryem'den annelik hakkında neler öğrenebiliriz ve onunla nasıl özdeşleşebiliriz? Erkek veya kadın bir birey olarak, Hz. Meryem'in hayatından öğrenebileceklerimiz neler? Birlikte bakalım: Hz. Meryem, İncil'in Elçilerin İşleri bölümünde, " ..İsa'nın annesi Meryem... " olarak anılır (Elçilerin İşleri 1:14), bu bölümde örneğin inananların topluluğuna katılır ve havarilerle birlikte dua eder. Yuhanna bölümü, Meryem'den adıyla bahsetmez, ancak Kana'daki düğün (Yuhanna 2:1-11) ve çarmıha gerilme sırasında çarmıhın yanında durma (Yuhanna 19:25-27) anlatımında "İsa'nın Annesi" olarak bahseder. Hz. Meryem'in Çağrısı Korkmuş ve sıkıntılı olan Meryem, kendisini melek Cebrail'in huzurunda, onun duyurusunu ve vereceği haberi dinlerken buldu. Dünyanın en inanılmaz haberini duymayı asla bekleyemezdi: Bir çocuk, onun aracılığıyla doğacaktı ve bu çocuk Mesih'in kendisiydi. Kurtarıcıya nasıl gebe kalacağını kavrayamasa da, Tanrı'ya alçakgönüllü bir inanç ve itaatle karşılık verdi. Meryem'in çağrısı büyük bir onur taşısa da, aynı zamanda büyük bir acı da gerektirecekti. Doğumda ve annelik süreci acılı olacaktı, ayrıca Mesih'in annesi olma ayrıcalığında acı olacaktı. "Elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail'i Celile'de bulunan Nasıra adlı kente, Davut'un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem'di. Onun yanına giren melek, “Selam, ey Tanrı'nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi. Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine ‘Yüceler Yücesi'nin Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.” Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi. Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” “Ben Rab'bin kuluyum” dedi Meryem, “Bana dediğin gibi olsun.” Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı." (Luka 1:26-38) Hz. Meryem'in İmanı Melek, Luka 1:28'de Meryem'e Tanrı'nın lütfuna eriştiğini söyledi. Bu ifade, Meryem'e Tanrı tarafından çokça lütuf veya "hak edilmemiş bir lütuf" verildiği anlamına geliyordu. Tanrı'nın lütfu olsa bile, Meryem yine de çok acı çekecekti. Kurtarıcı'nın annesi olarak çokça onurlandırılacak olsa da, ilk olarak evli olmayan bir anne olarak rezilliği tadacaktı. Nişanlısını neredeyse kaybedecekti. Sevgili oğlu reddedildi ve acımasızca öldürüldü. Meryem'in Tanrı'nın planına boyun eğmesi ona pahalıya mal olacaktı, yine de Tanrı'nın hizmetkarı olmaya istekliydi. Tanrı, Meryem'in imanı güçlü bir kız olduğunu biliyordu. O, İsa'nın tüm hayatı boyunca -doğumundan ölümüne kadar- yanında olan tek insandı. Cesaretle, Müjde uğruna emek harcadı. İsa'nın insan bedenini bebeği olarak doğurdu ve Rab'bi, Tanrısı ve Kurtarıcısı olarak insan bedeninin ölmesini izledi. Meryem ayrıca Kutsal Yazıları da biliyordu. Melek göründüğünde ve bebeğin Tanrı'nın Oğlu olacağını söylediğinde, Meryem, "Ben Rab'bin kuluyum.. bana dediğin gibi olsun" diye cevap verdi. (Luka 1:38) Eski Ahit'te Mesih'in geleceğine dair ayetleri biliyordu, çünkü Yahudi'ydi. Hz. Meryem'in Yaşadığı Zorluklar Meryem genç, fakir ve kadındı. Bu nitelikler, o dönemde zorluk demekti. Ancak Tanrı, Meryem'in güvenini ve itaatini gördü. Onun, bir insana verilen en önemli görevlerden birinde gönüllü olarak Tanrı'ya hizmet edeceğini biliyordu. Bunun yanında, O'nun yaşadıklarını hayal etmenizi istiyorum. Nişanlısı Yusuf, aldatıldığını düşünebilirdi. Hissettiği psikolojik baskıyı hayal edin. Fakat, Yusuf'a da Rab konuştu ve Meryem'in kötü bir şey yapmadığını söyledi. Sonrasını düşünün. Aile baskısı, çevre baskısı.. Evliliklerinden birkaç ay önce doğan bir çocuk. Bulundukları köyde yaşadıkları.. Gerçekten bu zorluklara "Evet" demişti Meryem. Büyük bir kalbe sahipti.. Şuan günümüzde bile, Hz. Meryem'e iftira atılıyor.. Fakat İsa Mesih'in kim olduğunu, neler yaptığını görmezden gelerek bu iftiraları atıyorlar. Konumuza dönelim.. "Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. Ama böyle düşünmesi üzerine Rab'bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır." (Matta 1:19-20) Tanrı, itaatimize ve güvenimize bakar; genellikle insanların önemli gördüğü niteliklere değil. Tanrı, kendisine hizmet etmesi için genellikle en olası gözükmeyen kişileri kullanır. Hz. Musa, kekemeydi. Hz. Davut, çok genç bir çobandı. Havari Petrus, balıkçıydı. İman kahramanlarından Mecdelli Meryem, geçmişte fahişeydi ve cinlere tutsaktı. Fakat bu kişiler, dünyayı; dünyaları değiştirdiler. Birçok yüreğe dokundular. Hz. Meryem, İsa Mesih'in Takipçisiydi Meryem, Cebrail'in duyurusunu kabul ederken, her şeyi hemen anlamadı. Tıpkı bizim gibi, biz de hayatlarımızda bazen Rab'bi tam olarak anlamayabiliyoruz. Fakat sonradan idrak edebiliyoruz. İncil bize onun açık, öğrenen bir tutum sergilediğini gösteriyor; İsa'nın hayatındaki olayları derinlemesine düşünüyordu. Elizabeth, onu selamladığında inancına tanıklık etti: " İman eden kadına ne mutlu! Çünkü Rab'bin ona söylediği sözler gerçekleşecektir. " (Luka 1:45) Yuhanna 2'de, Kana'daki düğünde, İsa'nın kim olduğunu biliyordu ve doğru olanı yapacağına güveniyordu. Düğünden sonra, o ve kardeşleri onunla birlikte Kefarnahum'a gitti. (Yuhanna 2:12) İsa acı çekerken ve ölürken çarmıhın yanında durdu. İsa'nın en cesur takipçilerinden biriydi. Hizmeti, tutuklanması, çarmıha gerilmesi, dirilişi ve göğe çıkışı boyunca onunla birlikte kaldı. Meryem, Pentikost'ta (Kutsal Ruh'un imanlılara gelişi) odadaydı. (Elçilerin İşleri 2) İsa'nın göğe çıkışından sonra öğrencileriyle bir araya geldi ve İsa'nın, Kudüs'te beklemeleri yönündeki talimatına uydu. O (Luka 8:1-3’teki kadınlarla birlikte) hayatının geri kalanında, Ruh tarafından meshedilmiş, sadık bir takipçi olarak kaldı. "Korkma Meryem.." Kutsal Yazılar boyunca, Meryem'in bir insan olmanın getirdiği gerçek mücadeleleri deneyimlediğini görüyoruz. Kendi Kurtarıcıya yani Mesih'e olan ihtiyacını biliyordu. Mesih'i doğurdu, ancak bir kurtarıcıya ihtiyacı vardı. Çünkü: "Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih'te olan kurtuluşla, Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar." (Romalılar 3:23-24) Sonsuz bakire miydi, hayır. İsa Mesih'ten sonra, Hz. Meryem eşi Yusuf ile şu çocukları doğurdu: Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda adlarında dört erkek (Matta 13:55) ve isimleri ve sayısı net belirtilmeyen kızlar. (Matta 13:56) "Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı." (Matta 1:25) "Ben Rab'bin kuluyum” dedi Meryem." (Luka 1:38) Hristiyanlar, Hz. Meryem'e taparlar mı? Cevap hayır. Kendi Hayatımıza Dair Neler Öğrenebiliriz? Tanrı tarafından yüce bir çağrı için seçilmek, tam bir bağlılık; ve Kurtarıcısına olan sevgi ve bağlılık uğruna her şeyi feda etmeye istekli olmayı gerektirir. "Meryem de şöyle dedi: “Canım Rab'bi yüceltir; Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar." (Luka 1:46-47)
- Bağcı Benzetmesi, Matta 20:1-16 Ne Anlama Geliyor?
Bu soru çok bencilce gelebilir ama Tanrı'yı kendisi bulanların Hristiyan bir ailede doğanlardan daha değerli olması gerekmez mi? İncil'de bir ayette sabahtan beri çalışan işçiye ve son saatte gelen işçiye aynı para verildiği hikayesini hatırlıyorum. (Üzgünüm, not almamışım ayeti.) Ben farklı bir inançla büyütüldüm, o kadar zorluk yaşayarak gidip Hristiyan oluyorum. Fakat Hristiyan doğanlar özgür bir şekilde İsa Mesih'e inanıyor zorluk yaşamıyorlar. Tanrı herkesi eşit seviyor elbette, fakat cennette bunun bir karşılığı var mı? Henüz Hristiyan değilim fakat araştırıyorum. Esen kalın. Öncelikle soru için değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Matta 20. bölümünün ilk 16 ayetinde İsa, işçilere eşit ücret ödenmesiyle ilgili bir benzetme anlatıyor. İsa ayrıca, yalnızca Tanrı'nın lütfuyla olan cennete gitmenin kuralını açıklıyor. “Göklerin Egemenliği, sabah erkenden bağında çalışacak işçi aramaya çıkan toprak sahibine benzer. Adam, işçilerle günlüğü bir dinara anlaşıp onları bağına gönderdi. “Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıktı, çarşı meydanında boş duran başka adamlar gördü. Onlara, ‘Siz de bağa gidip çalışın. Hakkınız neyse, veririm’ dedi, onlar da bağa gittiler. “Öğleyin ve saat üçe doğru yine çıkıp aynı şeyi yaptı. Saat beşe doğru çıkınca, orada duran başka işçiler gördü. Onlara, ‘Neden bütün gün burada boş duruyorsunuz?’ diye sordu. “ ‘Kimse bize iş vermedi ki’ dediler. “Onlara, ‘Siz de bağa gidin, çalışın’ dedi. “Akşam olunca, bağın sahibi kâhyasına, ‘İşçileri çağır’ dedi. ‘Sonuncudan başlayarak ilkine kadar, hepsine ücretlerini ver.’ “Saat beşe doğru işe başlayanlar gelip kâhyadan birer dinar aldılar. İlk başlayanlar gelince daha çok alacaklarını sandılar, ama onlara da birer dinar verildi. Paralarını alınca bağ sahibine söylenmeye başladılar: ‘En son çalışanlar yalnız bir saat çalıştı’ dediler. ‘Ama onları günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun!’ “Bağ sahibi onlardan birine şöyle karşılık verdi: ‘Arkadaş, sana haksızlık etmiyorum ki! Seninle bir dinara anlaşmadık mı? Hakkını al, git! Sana verdiğimi sonuncuya da vermek istiyorum. Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu? Yoksa cömertliğimi kıskanıyor musun?’ “İşte böylece sonuncular birinci, birinciler de sonuncu olacak.” (Matta 20:1-16) Beraber inceleyelim: Bu örnekte, Tanrı ev sahibidir ve inananlar işçilerdir. Bu örnek özellikle mirasları veya sahip olabilecekleri iddia edilen otorite konumu nedeniyle ayrıcalıklı hissedebilecek bireyler içindir. Aynı şekilde, bir Hristiyan olarak Mesih'e çok fazla enerji yatırmış olabilecekleri gerekçesiyle kendilerini baskın hissedebilecek kişiler için de geçerlidir. Ayrıca, Tanrı'nın lütfunun bir tesellisi olarak herhangi bir yeni inanana eklenir. Yani şunu demek istiyoruz, "Ben Hristiyanım. O kadar yıl kilisede hizmet ettim. 1000 kişi benim aracılığımla iman etti. Ben daha çok kurtuldum." Diye bir şey yok. Tanrı merhametli Tanrı'dır. Yeni iman eden kişi de kurtulmuştur. "Sürekli ben, sürekli ego, ben şöyleyim ben böyleyim" diye düşünmek tam tersine Tanrı'nın gözünde değersizlilktir. Bu benzetme dediğimiz gibi ücretlerle ilgili değildir, ancak kurtuluşla ilgilidir. Tanrı'nın lütfu ve insanlığa karşı cömertliği hakkında sağlam bir eğitimdir. Gerçekten de, hiç kimse zamansız yaşamı yani sonsuzluğu hak etmediği gerçeği ışığında, hayatın son anlarında Tanrı'yla tanışan insanlara kızmamalı ve kıskanmamalıyız. "İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir." (Efesliler 2:8-9) Cennette bulmayı beklemediğimiz birçok kişi orada olacak. İsa'nın yanında çarmıhta ölürken hatırlanmayı isteyen hırsız (Luka 23:40-43), uzun zamandır Tanrı'yı kabul etmiş ve O'na hizmet etmiş olan kişilerin yanında olacak. Bu durumun bizim standartlarımıza göre adil olduğunu düşünüyor muyuz? Tanrı'nın lütfu herkes için her zaman orada mıdır? Koşullar göz önüne alındığında, Tanrı'nın bize olan iyiliğine odaklanmalı ve sahip olduklarımız için minnettar olmalıyız. Daha derine inelim.. Bu büyük benzetme hayati bir gerçeği temsil ediyor: Ödülümüzü belirleyen şey, hizmet ettiğimiz zaman ölçüsü ya da konumumuzun belirgin niteliği veya önemi değildir. Tanrı'nın bize yapmamız için verdiği görev, ona bağlı kalıp buyruklarını sadakatle uygulamamızdır. Rab ona iman eden herkesi ödüllendirecektir. Papaz olmamış, kilisede görev almamış veya kilisenin sahnesinde gitar çalarak tapınmaya öncülük etmemiş olabilir. Bu kişi kilise içinde ön planda olan bir görev almamış olabilir. Ama Rab, hepimizi aynı ölçüde seviyor. 15 yıllık imanlı olsa da, yeni imanlı olsa da. Rab hepimizi seviyor.. Bir kardeşimize sevgi ve samimiyetle su vermek bile çok değerli. Bazılarımız şöyle düşünebilir "O kişiler benim kadar emek harcamadı." diye itiraz edebilir. Tanrı yaptığımız işin ölçüsü için bize ödeme yapmayacaktır. Bizi, bizi yapmaya çağırdığı işi yapmaya olan bağlılığımıza göre ödüllendirecektir. Sevgi ve samimiyettir önemli olan. Kurtuluşumuz için biz bir şey yapamayız, iman etmek dışında. Kurtuluşumuzu sevaplarımızla kazanamayız. İsa Mesih'e imanla kurtulduk. "Yüce mücadeleyi sürdürdüm, yarışı bitirdim, imanı korudum. Bundan böyle doğruluk tacı benim için hazır duruyor. Adil yargıç olan Rab o gün bu tacı bana, yalnız bana değil, O'nun gelişini özlemle beklemiş olanların hepsine verecektir." (2. Timoteos 7-8) Ayrıca, bu benzetme şu anlama geliyor: Yahudilerin ilk önce bağa çağrıldığını, son olarak da müjdenin Yahudi olmayanlara yayılması gerektiğini ve Yahudilerle aynı avantajlara ve faydalara sahip olmaları gerektiğini gösterir. Ancak, bu örnek, Tanrı'nın kimseye borçlu olmadığını göstermek için daha da genel olarak anlaşılabilir; olağanüstü bir gerçektir. İncil, ara sıra Tanrı'nın lütfuyla sondan başlayan birçok kişinin, imana daha erken giren diğerlerinden daha önemli bir başarıya, İncil bilgisine ve lütfa ulaşabildiğini gösterir. Üçüncü ayette, ev sahibi yaklaşık üçüncü saatte pazar yerine çıktı ve başkalarının boş boş durduğunu gördü. Pazar yeri dünyayı temsil eder, ayrıca Mesih'in Müjdesi bizi oradan çağırmıştır. Sadece Mesih'e inanmak ve onu Rab ve Kurtarıcı olarak kabul etmek, cennete gitmeyi sağlar. Hristiyanlar, Rab'bi yüceltmek ve başkalarını Mesih'e getirmek için gayretle çalışmalıdır ve kalplerimizin samimiyeti nedeniyle cennette ödüller elde edeceğiz. 1. Petrus'ta bize bir yüceliğin solmaz tacını alacağımız söylenir. (1. Petrus 5:4) Fakat ayık, uyanık ve imanda kararlı olmalıyız. (1. Petrus 5:8-9) 4-6. ayetlerde, ev sahibi işçiler dışarı çıktığında her seferinde dışarı çıktı ve onları gelip bağda çalışmaya zorladı. Bunu Yahudilerin çağrılmasından Yahudi olmayanların çağrılmasına doğru bir ilerleme olarak farkediyoruz. (Markos 16:15; Luka 14:23) Hristiyan ailede doğanlar konusu: Emin olun, gerçekten Tanrı ile kişisel bağı olanlar ve kimlik "Hristiyanı" olanlar var. Hristiyan bir ailede doğanların da görmediğimiz zorlukları var. Fakat kendimize dönersek, cevabımız şudur: “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı'yı görecekler. Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. “Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler.” (Matta 5:3-12)
- Matta 15:24 Ne Anlama Geliyor?
Matta 15:24 , " Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim." ne demek? Tanrı evrensel değil midir? Öncelikle soru için değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Beraber inceleyelim: İnsan günah işlediğinde, Tanrı insanlığı kurtarmaya karar verdi. Çünkü insan, kendi başına ölüme meydan okuyamazdı. Kendi çabaları onu kurtaramazdı. Kurtarıcıya ihtiyacı vardı, bu sebeple Tanrı merhametiyle insanı kurtardı. Kendisini, resmen bizim için alçalttı. Söz'ü, insan bedeni aldı ve onca aşağılamaya maruz kaldı. Gerçekten, çok değerli bir kurban sayesinde kurtulduk. Tüm insanlık bir şekilde günah bulaşmıştı ama Tanrı'nın kurtarıcı planı, O'na iman edenler aracılığıyla şeytanın hilelerini alt etmek için tasarlanmıştı. O'nun misyonu ve hizmeti, insanlığı karanlığın krallığından sevgili Oğlu'nun krallığına aktarmaktı. İsrail, yeryüzündeki tüm ailelerin kutsanacağı ulus olarak seçildi. Onlar, Tanrı'nın kahinleri olacaktı. Diğer insanlara hizmet edeceklerdi. Ve Eski Ahit yani Tevrat boyunca, Tanrı'nın kurtuluş planının yavaş yavaş ortaya çıktığını görüyoruz. İsrail, Yahudi olmayanları aydınlatmak için bir ışık olarak çağrılmıştı. Yahudi olmayan uluslara Tanrı'nın harika işlerini ve O'nun değerli kurtuluş planını anlatacaklardı. Onlara, krallığın müjdesini herkese anlatarak dünyanın her yerine gitmeleri talimatı verildi. Tanrı, halkını bilgisiz bırakmadı, ancak mükemmel kurtuluş planını birçok peygamberlik yazısı aracılığıyla açıkladı - ve İsrail, O'nun yeryüzündeki tanıkları olacaktı. İnsan ırkına, insan bedeni almış olarak bir çocuk doğacaktı. En yüce Tanrı'nın Oğlu, insanlığın günahına karşılık kurban olarak verilecekti. O hem tamamen insandı hem de tamamen ruh itibarıyla ilahiydi ve Tanrı'nın egemenliği O'nun omzuna yüklenmeliydi ve Yahuda oymağı ve Davut'un soyu aracılığıyla gelecekti. Adem'in tüm insanlığa günah bulaşmasına neden olan günahı nedeniyle O, son Adem, mükemmel İnsan, Tanrı'nın yeni yaratılışının başı olacaktı ve O'nun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba olarak anılacaktı. Barış Prensi'ydi O. O'nun adı her ismin üstünde olacaktı ve O'nun adı KURTARICI, Merhametli RAB, Kurtaran RAB anlamına gelen İSA'ydı. Tanrı bizimle, Immanuel'di isminin anlamı ayrıca.. Halkı İsrail'i günahlarından kurtaracak bir Mesih doğacaktı. İnsanlığı kayıp sonsuzluktan kurtarmak için bir Oğul verilecekti. Tıpkı Hz. İbrahim'in Tanrı'ya inandığı ve imanının kendisine doğruluk olarak kabul edildiği gibi, Tanrı'nın kurtuluş planına inanan herkes doğru sayılacaktı. Tanrı'nın mükemmel kurtuluş planını gerçekleştirmek için Mesih'in İsrail aracılığıyla gelmesi gerekiyordu. O, dünyayı adaletle yönetecek olan Kral olacaktı. İsrail halkı Yahudi olmayan uluslara, Söz'ün insan olduğu ve O'na iman eden herkesin Tanrı'nın oğulları olacağı müjdesini verecekti. İsa kesinlikle tüm dünyanın Kurtarıcısı olarak geldi: "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun." (Yuhanna 3:16) Ancak dünya O'nu İsrail ulusu aracılığıyla duyacaktı; çünkü kurtuluş Yahudiler'den çıkacak yazılmıştır. İsrail, Mesih'in onun aracılığıyla geleceği Tanrı'nın sözcüsü olacaktı. İsrail halkına tüm dünyaya gitmesi ve herkese barış müjdesini anlatması emredilmişti, ancak Yahudi ulusu Rab'be itaat etmedi ve İsa'yı, halkını günahlarından kurtaracak olan, Tanrı Oğlu olarak tanımadı. Kurtuluş, bedensel yani fiziksel oalrak Yahudi Mesih'in doğduğu ulus aracılığıyla geliyor; çünkü İsrail, İbrahim'in fiziksel zürriyetini taşıyor. Kurtuluş ruhsal anlamda Rab'dendir; Rab İsa Mesih, Tanrı'nın biricik Oğlu ister Yahudi ister başka bir ırk olsun, O'na inanan herkes imanla kurtarılır ve aklanır. Çünkü kurtuluş Rab'dendir ve biz, Yahudi Mesih ve dünyanın Kurtarıcısı olan, Rab olan İsa Mesih'in ruhsal çocuklarıyız. Ruhsal olarak, İsa'ya iman edenler olarak İbrahim'in soyundanız. Haç yani çarmıh sonrası inananlar olarak, kurtulmak için Yahudi ırkını benimseyen kişiler olmamıza gerek yok. Mesih'e iman sayesinde lütufla kurtulduk. İsa Mesih, bedensel/fiziksel olarak Yahudi halkı arasında hizmet etti. "İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim." bu anlama gelmektedir. Kral Mesih, Davut'un tahtına oturacak kişi bu anlamı taşımaktadır. Fakat O Rab Tanrı, tüm insanlığın kurtarıcısıdır. Çünkü o dönemde, havarilerine/öğrencilerine şu emri vermiştir: (Bu emir, bizim için de geçerlidir.) "İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” (Matta 28:18-20)
- İncil'in Yuhanna Bölümünde Son Akşam Yemeği, Diğer Bölümlerden Farklı Mıdır?
Benim bir sorum var. Matta, Markos ve Luka bölümlerinde İsa'nın fısıh gecesi yemeği ile Yuhanna bölümünde zamansal bir fark var gibi. İncil'in Yuhanna bölümündeki fısıh yemeği diğer bölümlerden farklı mıdır? Öncelikle soru için değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Beraber inceleyelim: Dikkati açık olan okuyucular, Yuhanna bölümünün Son Akşam Yemeği zaman çizelgesinin Matta, Markos ve Luka bölümlerinden farklı göründüğünü anlarlar. İlk üç bölüm, öğrencilerin Fısıh yemeğini "Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk günü" veya Perşembe gecesi hazırladıklarını belirtir. (Markos 14:12; ayrıca bkz. Matta 26:17; Luka 22:7) Yahuda İskaryot o akşam İsa'ya ihanet etmek için dışarı çıktı ve İsa o gece tutuklandı. Daha sonra Cuma günü çarmıha gerildi. Pazar sabahına kadar mezarda kaldı ve o gün ölümden dirildi. Yine de Yuhanna, Son Akşam Yemeği gerçekleştikten sonra, Yahudiler Pilatus'un vali konağına gittiklerinde şunları söyler: " Sabah erkenden Yahudi yetkililer İsa'yı Kayafa'nın yanından alarak vali konağına götürdüler. Dinsel kuralları bozmamak ve Fısıh yemeğini yiyebilmek için kendileri vali konağına girmediler. " (Yuhanna 18:28) Daha sonra İsa çarmıha gerildikten sonra, “ Fısıh Bayramı'na Hazırlık Günü'ydü. ” (Yuhanna 19:14) der. Bu, İsa’nın tutuklanması ve yargılanmasının ilk üç bölümde İsa’nın tutuklanması ve yargılanmasının Fısıh Bayramı’ndan sonra gerçekleştiğinin aksine, Fısıh Bayramı’ndan önce gerçekleşmiş olacağı anlamına gelir. Bu bir çelişki mi? Okuyup bırakırsak öyle zannedebiliriz. Fakat siz araştırmacısınız, bu yüzden devam edelim ve objektif bir şekilde derinliğine girelim: Anlaşılması gereken ilk şey, Fısıh Bayramı'nın sadece birkaç gün süren Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk gününde başlayan bir yemek olduğudur. Mayasız Ekmek Bayramı bir hafta süren bir bayramdır. Yahudiler için birkaç ulusal kutlamadan birisidir. Onlara Mısır'dan kurtuluşlarını ve Tanrı'nın halkını çöl yıllarında korumasını hatırlatır. Fısıh Bayramı her şeyi başlatır, İsrail'in Mısır'dan kurtuluşunu başlatıp çöl yıllarına ve vaat edilen topraklara yol açmasıdır. İnceleme Yaparken Tarihsel Bağlam ve Bölümlerin Karşılaştırılması Anlaşılması gereken ikinci şey, Fısıh Bayramı ve Mayasız Ekmek Bayramı'nın hem zaman hem de tema olarak çok yakından ilişkili olması nedeniyle, bazen isimlerinin birbirinin yerine kullanılabilmesidir. Örneğin, Luka'da " Fısıh denilen Mayasız Ekmek Bayramı yaklaşmıştı. " yazar. (Luka 22:1) Teknik olarak Fısıh tek bir öğün olmasına rağmen, Luka bölümünde burada Fısıh'tan tüm bayram veya festival olarak bahseder. Markos bölümünde benzer bir şekilde yazar, ancak tersini yapar. " Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk günü öğrencileri İsa'ya, “Fısıh yemeğini yemen için nereye gidip hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular. " yazar. (Markos 14:12) Teknik olarak konuşursak, Markos bölümünde burada Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk gününden bir gün erken bahsediyordu, çünkü Fısıh kuzuları yani kurban Fısıh yemeğinden önce kesiliyordu ve bu da Mayasız Ekmek Bayramı'nın başlangıcını işaret ediyordu. Markos bölümünde, Mayasız Ekmek Bayramı'nın daha erken başladığını söyleyerek bir hata mı yaptı? Hayır. Yine, bağlamlarında, Fısıh kuzularının kesildiği gün, Fısıh Bayramı'nın kendisi ve Mayasız Ekmek Bayramı arasında bir miktar belirsizlik mevcut. Bu dönemin eski tarihçilerinden Josephus (Flavius Josephus) bile, Mayasız Ekmek Bayramı'nı ve Fısıh Bayramı'nı anlatırken aynı belirsizliğin bir kısmını sergiler. (Kaynak Link: https://biblicalstudies.org.uk/pdf/wtj/chronology_smith.pdf ) Yukarıdaki iki noktaya dayanarak, anlamamız gereken üçüncü bir şey var: Yuhanna bazen Mayasız Ekmek Bayramı sırasında gerçekleşen diğer olaylara atıfta bulunmak için "Fısıh" kelimesini kullanır. Yuhanna 18:28'de Yahudilerin "Fısıh'ı yemek" için kirlenmek istememelerinden bahsettiğinde, Yahudilerin Mayasız Ekmek Bayramı'nın bir parçası olarak Cumartesi günü -Şabat- yemiş olacakları festival sunuları ve yemeklerinden bahsediyordu. Daha geniş anlamda, sadece Fısıh yemeği değil, "Fısıh Bayramı" olarak adlandırabileceğimiz şeyden bahsediyordu. O Cumartesi günü bir "yüksek Şabat" veya bir festival gününde gerçekleşen bir Şabat günüydü. Bu, Şabat'ı gerçekten çok özel kılıyordu ve Yahudilerin Fısıh bayramı ve ritüeline katılmaya devam edebilmek için kendilerini kirletmek istememeleri anlaşılabilirdi. Bu arada, bu faaliyetler baş kahinlerin ve yöneticilerin yemek ve denetlemek zorunda kalacakları önemli yemekleri içeriyordu. Yuhanna'nın "Fısıh" kelimesini kullanmasıyla ilgili bu birbirinin yerine kullanılabilirlik, Yuhanna'nın bunun "Fısıh Hazırlık Günü" olduğunu söylediği Yuhanna 19:14'teki görünürdeki çelişki zannedilen kısmı da açıklar. Bu "Hazırlık günü" dili, bir Şabat için hazırlığı gösterir. Örneğin, Markos 15:42, okuyucuların ne demek istediğini anlamaları için "Hazırlık günü"nün "Şabat'tan önceki gün" olduğunu açıklar. Yuhanna bölümünde "Fısıh" kelimesini "Fısıh Bayramı" veya "Mayasız Ekmek Bayramı" anlamında kullanıyorsa, bu ayetin Yahudilerin Şabat için hazırlandıkları bu kutlama sırasındaki gün olduğu anlamına geldiği kolayca anlaşılabilir. Yuhanna bölümü burada Matta, Markos ve Luka ile çelişmiyor; aksine onları doğruluyor. İsa'nın Cuma günü -Hazırlık günü- öldüğünü ve Cuma gecesi Pazar sabahına kadar mezarda kaldığını söylüyor. Yuhanna'nın yaşadığı dönemde olaylara şahit olanların, ilk elden okuyanların, Yuhanna'nın Son Akşam Yemeği kronolojisi ile diğer bölümlerin kronolojisi arasında bir farklılık görmemiş olması muhtemeldir çünkü terimlerin kendi zamanlarında birbirinin yerine kullanılma biçimini anlamışlardır. Ne yazık ki, bağlamdan habersiz günümüz modern okuyucular için, Yuhanna'nın dili bazen Matta/Markos/Luka'ya kıyasla farklı bir kronolojiyi temsil edecek şekilde yanlış anlaşılabilir. Bu yanlış anlama, hem Yuhanna'daki hem de diğer bölümlerdeki tarihsel bağlamı ve diğer İncil ayetlerini incelediğimizde hızla giderilebilir. Bazen metinlerin ne dediklerini gerçekten anlamak için daha derine inmemiz gerekebilir. Bu sadece İncil için değil, aynı zamanda herhangi bir edebiyat veya tarihsel antik iletişim biçimi için de geçerlidir.












