Arama sonuçları
Boş arama ile 67 sonuç bulundu
- Tanrı Neden Kötülüklere İzin Veriyor?
" Tanrı neden kötülüklere izin veriyor? Allah neden kötülüklere izin veriyor? Allah varsa neden dünyada kötülükler oluyor? Tanrı varsa neden kötü şeyler oluyor? " Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Bu sorunun cevabını bulmak için en başa, her şeyin başladığı yere bakmamız gerekiyor. Kutsal Kitap’ın ilk sayfalarına, Tevrat’ın Yaratılış bölümüne baktığımızda, Tanrı’nın dünyayı kaos veya acı içinde yaratmadığını görürüz. Yaratılışta her şey iyi ve mükemmeldi. Hastalık, ölüm, savaş veya gözyaşı yoktu. Tanrı, insanı bu mükemmel düzenin içine, bizzat kendisiyle ve doğayla uyum içinde yaşaması için yerleştirdi. Ancak burada kritik bir detay var: Tanrı, insanı iradesiz bir robot olarak tasarlamadı. Eğer Tanrı isteseydi, bizi sadece iyiyi yapmaya programlanmış, asla hata yapmayan, asla kötülük düşünmeyen varlıklar olarak yaratabilirdi. O zaman dünya, hiç acının olmadığı ama aynı zamanda hiç sevginin de olmadığı mekanik bir tiyatroya dönerdi. Neden mi? Çünkü sevgi, ancak bir seçim olduğunda gerçektir. Bir robotu sizi sevmesi için programlayabilirsiniz. Size her gün "Seni seviyorum" diyebilir. Zorla dayatılan sadakat, sadakat değildir. Tanrı bizimle gerçek, samimi ve gönüllü bir ilişki istedi. Bu yüzden insanlığa kainattaki en tehlikeli ve en değerli hediyeyi verdi: Özgür İrade . Tevrat'taki o meşhur ağaç sahnesinde, insan yasak olana elini uzattığında Tanrı neden bileğini tutup onu durdurmadı? Neden o an göklerden inip müdahale etmedi? Çünkü müdahale etseydi, özgür iradeyi yok etmiş olurdu. Bu adil olmazdı. Seçim hakkımızı elimizden alırdı. Tanrı, insanın yanlış yapma pahasına da olsa özgür olmasını, zorla itaat eden köleler olmamıza tercih etti. İnsan, özgür iradesiyle Tanrı’nın düzeninden çıkmayı seçtiğinde o mükemmel uyum bozuldu. Kapı aralandı ve o kapıdan içeri günah, ölüm ve bugün gördüğümüz o kaos girdi. Tanrı ile ilişkimiz bozuldu. Birbirimizle ilişkimiz bozuldu. Doğa ile ilişkimiz bozuldu. Kendimiz ile olan ilişkimiz bile bozuldu. Kendimizden bile bazen nefret eder hale geldik. Yani dünyanın şu anki hali, Tanrı’nın yetersizliğinin değil, insanın özgürlüğünün ve bu özgürlüğü kullanış biçiminin bir sonucudur. Peki Tanrı Şimdi Nerede? Tarihsel kökeni anladıktan sonra, bugünkü tabloya bakalım. Kutsal Kitap Tanrı hakkında üç şeyi netleştirir: Tanrı güçlüdür , Tanrı iyidir ve Tanrı bilgedir . O Güçlüdür: Evreni yoktan var eden O’dur. O'nun için imkansız diye bir şey yoktur. O İyidir: Merhameti sonsuzdur. O Bilgedir: Biz olaylara buğulu bir camın arkasından bakarız. Resmin tamamını göremeyiz, sadece kenarları seçebiliriz. Ama O, tüm resmi görür. Tanrı hem bu kadar güçlü hem de bu kadar iyiyse, neden hala kötü olaylar yaşanıyor? Acının Kaynağı: Hayatta acıya sebep olan üç temel kırılma noktası vardır: A. Özgür İradenin Bedeli Birinin sarhoş araba kullanıp kaza yapması Tanrı'nın güçsüzlüğü değil, insanın özgür iradesini kötüye kullanmasının trajik bir sonucudur. Özgür irade, hem büyük bir sevgi potansiyeli hem de büyük bir acı riski taşır. Tanrı riski göze aldı, çünkü bizi seviyordu. B. Düşmüş Bir Dünya Şu an yaşadığımız yer, artık mükemmel değil. Günahın girmesiyle birlikte dünya düştü ve bozuldu. Bu bozulma sadece ahlaki değil, fiziksel dünyayı da etkiledi. Hastalıklar, virüsler, doğal afetler, engelli doğumlar... Romalılar 8. bölümde dendiği gibi, dünya sanki doğum sancısı çeker gibi inliyor. Depremler ve yangınlar, bu kırılmış yaratılışın göstergelerinden bazıları. C. Kötülüğün Güçleri Görmezden gelemeyeceğimiz bir de ruhsal boyut var. Kutsal Kitap, kötülüğü organize eden, kışkırtan, görünmez ruhsal güçlerden bahseder. Terör veya saf kötülük içeren olayların arkasında, sadece insan hatası değil, bu karanlık ruhsal etkinin izleri vardır. Bazen Acının bir amacı vardır Bu belki de zor şeylerden biri. Ama acı anlamsız değildir. Acı Bir Megafondur: Yazar C.S. Lewis’in dediği gibi, "Tanrı zevklerimizde bize fısıldar, vicdanımızda konuşur ama acılarımızda bağırır." İşler yolundayken Tanrı'yı unutmaya meyilliyizdir. Acı, bizi sarsar ve bu dünyanın bizim asıl evimiz olmadığını hatırlatır. En Büyük Acı, En Büyük Kurtuluşu Getirdi: Tanrı, acıyı uzaktan izlemedi. İsa Mesih çarmıhta, Tanrı'dan ayrı kalmanın o korkunç acısını yaşadı. (İnsan bedeni yönü) Tanrı'nın en büyük zaferi, en büyük acı (Çarmıh) aracılığıyla geldi. Bu bize şunu söyler: Acı, hikayenin sonu değildir. Bilgi güzeldir ama canınız yanarken bu bilgiler belki de acınızı tam olarak dindirmez. Şu an acı çekiyorsanız, işte bu süreci atlatmanıza yardımcı olabilecek bazı adımlar: Duygularınızdan Korkmayın: Kutsal Kitap'taki Habakkuk peygambere bakın. Tanrı'ya kızgın olduğunu söyledi, sordu, sorguladı. Tanrı onu çarptı mı? Hayır. Öfkenizi, şüphenizi O'na dökün. O, bu duyguları kaldırabilecek kadar büyüktür. Tanrı'nın Yanıtı, O'nun varlığıdır: Tanrı acıyı her zaman anında yok etmeyebilir ama O'nun dediği şudur: "Seninle olacağım." İsa Mesih, tanıdığı Lazar öldüğünde ağladı. O, acılarımıza uzaktan bakan soğuk bir yönetici değil, bizimle birlikte olup bizi teselli eden bir Tanrı'dır. "Artık size kul demiyorum. Çünkü kul efendisinin ne yaptığını bilmez. Size dost dedim." (Yuhanna 15:15) İnsanlara İzin Verin: Acı bizi izole eder. Yapmayın. Güvendiğiniz kişilere dertlerinizi açın. Acı çekiyoruz çünkü seviyoruz. Acı çekiyoruz çünkü dünya, Yaratılış'taki halinden uzaklaştı. Ama umutsuz değiliz. Kutsal Kitap'ın sonlarında muazzam bir ayet vardır. " Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.” (Vahiy 21:4) Konu hakkında bir film için yazıya tıklayınız : Baraka (The Shack)
- Tanrı İnsanları Cehenneme Yollar mı?
" Siz Hristiyanlar Sevgi Tanrısı diyorsunuz ama Tanrı insanları cehenneme yollar mı? Neden Tanrı insanları cehenneme yollar? Allah neden insanları cehenneme yollar? " Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. İncil okumalarında insanların karşılaştığı en dikkat çekici detaylardan biri nedir biliyor musunuz? İsa Mesih’in cehennem konusundan asla kaçınmamasıdır. Genellikle insanlar Tanrı’nın yargısı veya gazabı gibi kavramları daha çok Eski Ahit'e (Tevrat ve Zebur dönemine) yakıştırır, İsa Mesih'i ise sadece "sevgi pıtırcığı" gibi düşünür. Oysa gerçek şu: İsa Mesih, Kutsal Kitap’taki diğer herkesten çok daha fazla cehennemden bahsetmiştir. Kabul etmek lazım, cehennem üzerine konuşmak veya düşünmek kimsenin hoşuna gitmez, iç karartıcıdır. Ama bir şeyin hoşumuza gitmemesi, onun gerçek olmadığı anlamına gelmez. Eğer İsa Mesih iddia ettiği kişiyse (yani insan bedenindeki Tanrı’ysa) ölümden sonra bizi nelerin beklediği konusunda söylediklerine kulak kabartmalıyız. Peki, İsa Mesih Cehennem Hakkında Neler Söyledi? 1. Orası gerçek bir mekan: Bu kulağa çok basit gelebilir ama önemli bir nokta. İsa, Luka bölümünde "öldü, gömüldü ve cehenneme gitti" derken mecazi bir anlatım yapmıyordu. Yani bizlerin bazen çok kötü bir gün geçirdiğimizde "cehennem azabı çektim" dememiz gibi sadece üzgün veya depresif hissetmekten bahsetmiyor. Ya da bu dünyada başımıza gelebilecek en kötü felaketlerden (yeryüzündeki cehennem) söz etmiyor. Fiziksel ölümün ötesinde, varoluşun devam ettiği gerçek bir yerden bahsediyor. 2. Korkunç bir yer: İsa oradaki insanların acı ve ıstırap içinde olduğundan bahseder. Şöyle düşünün: Bu dünyada inansın veya inanmasın, şükretsin veya görmezden gelsin; Tanrı herkese bir tür lütuf sağlar. Güneşin doğuşu, lezzetli bir yemek, dostluk, umut, aşk... Bunların hepsi, kaynağı Tanrı olan hediyelerdir. Ancak ölümün diğer tarafında işler değişiyor. İncil'e göre ya Tanrı'yla ve O'nun bu güzel hediyeleriyle yaşarız ya da O'nun olmadığı, dolayısıyla hediyelerinin de (huzur, neşe, sevgi, güvenlik) zerresinin bulunmadığı bir yerde oluruz. İyi olan hiçbir şeyin olmadığı bir varoluşu hayal etmek bile zor. 3. Geri dönüşü yok: İsa, cennet ile cehennem arasına "büyük bir uçurum yerleştirildiğini" yani kimsenin karşı tarafa geçemeyeceğini söyler. Yani ikinci bir şans, "cezayı çekip çıkma" durumu veya bir kaçış maddesi yoktur. "Cehennemde şu kadar yıl cezamızı çekeriz ve ardından cennete gideriz, çünkü imanlıyız" da yoktur. 4. Sonsuzdur: İsa orayı sık sık "asla sönmeyen bir ateş" olarak anlatır. Garip gelebilir ama aslında hepimiz sonsuza dek yaşamak üzere yaratıldık. (Adem ve Havva Tanrı gibi olmak istemeseydi, bizler sonsuz yaşayacaktık, ölüm olmayacaktı.) Sormamız gereken soru, bu sonsuzluğu nerede geçireceğimizdir. Orası adil bir yerdir: Burası insanların en çok takıldığı yerdir. Ama mantık şudur: Cehennem, Tanrı'nın sevgi dolu yönetiminin olmadığı yerdir ki oraya gidenler zaten hayatları boyunca tam olarak bunu, yani Tanrı'sız olmayı tercih etmişlerdir. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, bu yüzden Mükemmel Olan'ın dünyasında yaşamayı hak etmiyoruz. Çünkü o kusursuz yere leke sürecek hiçbir şey girmeyecektir. Tanrı hem sevgi doludur hem de mükemmel derecede adildir. Tıpkı bir suçlunun mahkemede ceza almasını adil bulduğumuz gibi, Tanrı’nın kurallarını ihlal edip O'nun dünyasında yaşayan bizlerin de bir yargıyla yüzleşmesi adildir. Aslında bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Hiçbirimiz mükemmel olmadığımıza göre, asıl soru "Neden insanlar cehenneme gidiyor?" değil, "Nasıl oluyor da birileri cennete gidebiliyor?" olmalı. Eğer hayat sadece adalet üzerine kurulu olsaydı, hepimizin sonu hüsran olurdu. Ama inanılmaz haber şudur: Tanrı, bizim gibi kusurlu insanların, ölümden sonra O'nun kusursuz krallığında yaşayabilmesi için bir yol açtı. Bunu da Oğlu İsa aracılığıyla yaptı. İsa dünyaya yargılamak için değil, kurtarmak için geldi. "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun." (Yuhanna 3:16) İsa, bizim hak ettiğimiz o "ayrılık" cezasını kendi üzerine alarak, bize asla hak edemeyeceğimiz bir yaşam sundu. Çarmıhta "Tanrım, beni neden terk ettin?" diye bağırdığında, insan bedeni olarak Yaratıcıdan ayrılma deneyimini yaşadı. O an, bizim yerimize cehennemi (Tanrı'dan mutlak ayrılığı) deneyimledi. Böylece biz bunu yaşamak zorunda kalmayalım diye... Bu sayede cehennem artık kaçınılmaz bir son değil, kaçınılabilir bir tercih haline geldi. Sonuç olarak elimizde bir seçim var. Cehennemden kaçınmak ve Tanrı'nın krallığında bir yaşam sürmek mümkün. Tek yapılması gereken yönümüzü Tanrı'ya çevirmek ve İsa'nın bizim yerimize yaptığı fedakarlığı kabul etmek. Maalesef birçok insan bu lütfu reddetmeyi seçiyor. Şimdiki hayatta Tanrı'nın hediyelerinin tadını çıkarıp O'nu yok saydıkları gibi, ölümden sonra da O'nsuz bir sonsuzluğu, yani kendi tercihlerinin sonucunu yaşıyorlar. Hristiyanlar (ve İsa Mesih), cehennemden insanları korkutmak için bahsetmezler. Tam tersine, uçuruma giden birini uyarmak gibi düşünün bunu. Amaç sevgidir. Bu konuların konuşulmasının tek sebebi, İsa’nın sözlerinin doğru olduğuna inanılmasıdır. Cehennem gerçektir, korkunçtur ama O’nun ölümü ve dirilişi sayesinde oraya gitmek zorunda değilsiniz...
- İyi Bir İnsan Yaratıcıya İnanmazsa Cehenneme Gider mi?
" İyi biri Hristiyan olmasa da cennete gider mi? İyi bir insan Allah'a inanmazsa cehenneme gider mi? İyi biriyim ama Mesih İsa'ya iman etmezsem cehenneme gider miyim? İyi bir insan olmak cennete gitmek için yeterli mi? " Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Çoğumuzun içinde, farkında olsak da olmasak da taşıdığımız o çok bilindik inanç var: "Ben özümde iyi bir insanım. Kimseyi öldürmedim, hırsızlık yapmadım, elimden geldiğince yardımsever oldum. Seven ve merhametli bir Tanrı, beni neden cennetine almasın ki?" Kendi bakış açımızdan durum gayet makul görünür. Çoğu insan, dünya üzerindeki iyi veya kötü davranışlarına göre cennete veya cehenneme gideceğine inanır. Hatta durum biraz kritik olsa bile, terazinin "iyilik" kefesinin ağır basacağını ve kapağı cennete atacaklarını düşünürler. Ancak İncil'in sayfalarını araladığımızda, bu yaygın inancın tam tersi bir tabloyla karşılaşırız. Tanrı’nın Sözü bize sarsıcı bir gerçeği fısıldar: Sorun şu ki, hiç kimse Tanrı'nın cenneti için "yeterince" iyi değildir. Gözünüzün önüne bir benzetme getirmek istiyorum. Bir kafeye oturdunuz, ağaçların altında bir kafe. İki çay istediniz. Gelen çaylar masalara kondu. Bir bardak, tükürük lekeleri ve dudak kısmı parmak izleriyle dolu. İçinde de bir şeyler yüzüyor gibi. İkinci bardağı da arkadaşınızın önüne doğru iterken hay aksi! Ağaçlardaki kuşlardan biri çayın içine pisledi ve çayın rengi tavşan kanından bembeyaza döndü neredeyse! Hangisi daha temizdir sizce? Hangi bardaktan çay içerdiniz? Ya da ikisini de iade edip yenisini mi alırsınız? "İyi İnsan" Yanılgısı İsa Mesih'e biri gelip "İyi öğretmen" diye seslendiğinde, İsa Mesih ona şöyle bir yanıt vermişti: "Bana neden iyi diyorsun? Tanrı'dan başka iyi olan yoktur." (Markos 10:18) -Kafası karışan kardeşler için, bu İsa Mesih'in insan yönünün bir yanıtıdır. Daha detaylı bilgi için üçlü birlik konusu.- Bizler "iyi" olmayı, genellikle başkalarıyla kıyaslayarak tanımlarız. Bir katille, bir dolandırıcıyla kendimizi kıyaslar ve "Ben iyi biriyim." deriz. Bunu şöyle bir örneklendirebiliriz: 10 katlı bir binanın tepesinden aşağıya baktığınızı düşünün. Aşağıdaki insanlar karınca gibi görünür. 1.50 boyundaki biriyle 1.90 boyundaki birini ayırt edemezsiniz, herkes size küçük görünür. İşte Tanrı'nın bakış açısı da böyledir. O'nun kutsallık ve mükemmellik standardından bakıldığında, ahlaklı insanla ahlaksız insan arasındaki fark kaybolur. Ömrünüz boyunca aklınızdan gerçekten hiç mi kötü düşünce geçirmediniz? Mükemmel misiniz? Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı. (Romalılar 3:23) Eğer cennete giriş bileti "iyilikler, sevaplar" (yani bizim yaptıklarımız) olsaydı, hiç kimse o kapıdan giremezdi. Çünkü günahlı halimizle cennete girseydik, orayı da mahvederdik. Gözümüzün, organlarımızın değeri bile kaç para ederken, sonsuzluğu nasıl alışveriş gibi iyi işlerimizle satın alabiliriz ki? O zaman iyi işlerimizi karşılık bekleyerek yapmış oluruz , bu ikiyüzlülük olmaz mı? Büyük Yargılama ve Açılan Kitaplar "Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. Yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. Tahtın önünde duran küçük büyük, ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. Deniz kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı." (Vahiy 20:11-13) Burası, bir Kurtarıcı'ya (Mesih'e, Rab'be) sığınmadan ölenlerin, neden cennete girmeleri gerektiğini Tanrı'ya kanıtlamaya çalışacakları yerdir. Bu sahnede kilit nokta iki farklı kitaptır: Yaşam Kitabı ve İşler (Ameller, Sevaplar) Kitabı. Hayal edin: insanlar İsa'nın karşısında sıralarını beklerken, O'na neden cennet için yeterince iyi olduklarını anlatmak üzere konuşmalarını hazırlıyorlar. "Bak Tanrım" diyecekler, "Şu iyi işlerime bak, bunları kötülerin yanına koy, kesinlikle iyiler ağır basacaktır! Mizan terazisinde ben üstünüm!" "Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. 11Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: ‘Tanrım, öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’ “Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, ‘Tanrım, ben günahkâra merhamet et’ diyordu. “Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir.” (Luka 18:9-14) Ama Tanrı, onların "İşler Kitabı"nı açtığında, en iyi sandıkları işlerin bile Tanrı'nın standardı (İsa'nın kusursuz yaşamı) yanında ne kadar yetersiz kaldığını gösterecek. Sonra İsa Mesih, Yaşam Kitabı'nı açacak ve isimlerini orada arayacak. Kurtarıcıya iman etmemiş olanların isimleri orada olmayacak. Bizim bir Kurtarıcıya ihtiyacımız var. Tanrı Bizi Nasıl Değerlendirir? Elçi Pavlus, Romalılar'da (Bölüm 2), Tanrı'nın yargılamasında kullanacağı yolu açıklar. Bu yolun bize nasıl kurtulacağımızı değil, kendi çabamızla neden kaybolmuş durumda olduğumuzu gösterir: Gerçeğe Göre: Tanrı bizi başkalarıyla kıyaslamaz, mutlak gerçeğe ve Kutsal Kitap'ın standartlarına göre yargılar. Tanrı'nın İyiliğine Göre: Tanrı'nın bize yaşamımız boyunca gösterdiği sabır ve iyilik, bizi tövbeye yöneltmek içindir. Eğer bu iyiliği görmezden gelirsek, yargı günü mazeretimiz kalmaz. Biriken Haklı Yargıya Göre: Tövbe edilmeyen her gün, Tanrı'nın adil yargısının biriktiği bir gündür. Kalp katılığı, insanı ruhsal ölüme götürür. İşlere Göre: Eğer işlerimize göre yargılanmak istersek, Tanrı en iyi işlerimizi İsa'nın mucizeleri ve kusursuz fedakarlığıyla kıyaslayacaktır. Kimse bu kıyaslamadan galip çıkamaz. Ayırt Etmeden: Tanrı taraf tutmaz. Zengin, fakir, kültürlü veya eğitimsiz.. O'nun gözünde günah konusunda herkes eşittir. Aldığımız "Işığa" Göre: Herkes bildiği gerçek oranında sorumludur. Vicdanımız ve yaratılışın kendisi bile birer tanıktır. Bildiğimiz doğruları bile tam olarak yerine getiremiyoruz. Yüreğin Sırlarına Göre: O gün tüm kapılar açılacak, tüm düşünceler dökülecektir. Kimsenin bilmediği sırlar, Tanrı'nın önünde açık olacaktır. Bu durum korkutucu görünebilir, ancak İncil'in müjdesi (İyi Haber) tam da burada bizleri sevindirir. Tanrı adildir, bu yüzden günahı cezalandırmak zorundadır. Ama Tanrı aynı zamanda sevgidir. Bu yüzden kendi Oğlu İsa Mesih'i, bizim günahımızın bedelini ödemesi için kurban olarak vermiştir. "Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır." (Romalılar 6:23) Kurtuluş, bizim ne kadar "iyi" olduğumuzla değil, Tanrı'nın ne kadar lütufkar olduğuyla ilgilidir. Bu dünyaya gelmeyi biz seçmedik. Bu yüzden Rab, kurtuluşu kucağımıza bırakıyor. Karşılıksız kurtuluşu almalıyız. "İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir." (Efesliler 2:8-9) Cehennem bizim için değil, İblis için yaratıldı. Kendimiz bilerek ve isteyerek iblisin ve cinlerinin yanında olmayalım. “Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis'le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!" (Matta 25:41) Eğer iyi bir insan olduğunuza güveniyorsanız, bu durum delik bir şişme yelekle okyanusa açılmak gibidir. Samimiyet tek başına yetmez, doğruyu kabul etmek gerekir. Kollarınızı ne kadar samimiyetle çırparsanız çırpın, uçamazsınız. Cennet, iyi insanların gittiği bir yer değil; günahlı olduklarını kabul edip, Tanrı'nın lütfuyla bağışlanmış insanların, yani aklanmışların gittiği yerdir. Henüz vakit varken ve bunu okuyorken, bu eşsiz lütfa sarılın. Ya da lütfen bu lütfun ne olduğunu araştırın. (Lütuf: Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik; armağan, kayra, ihsan, inayet, atıfet. -Kaynak TDK-)
- Hristiyanlıkta Teslis Nedir? Hristiyanlıkta Üçlübirlik Nedir?
" Hristiyanlıkta Teslis Nedir? Hristiyanlıkta Üçlübirlik Nedir? " Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Tanrı’yı Anlamanın En Zor Ama En Önemli Kısmı: Teslis (Üçlübirlik) “ Teslis nedir? ” sorusu, belki kahve içerken arkadaşınızla konuşacağınız ilk konu olmayabilir. Ancak dürüst olmak gerekirse, bu hayatta sorabileceğimiz en hayati sorulardan biridir. Neden mi? Çünkü Tanrı hakkında ne düşündüğümüz, aslında bizim kim olduğumuzu ve hayatı nasıl yaşadığımızı belirleyen en temel faktördür. Kısacası, Tanrı’yı algılayış biçimimiz günlük hayatımıza yön verir. İşte bu noktada Teslis , Tanrı’yı doğru anlamamız için kilit bir doktrin olarak karşımıza çıkar. En basit tanımıyla Teslis: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un tek bir Tanrısal öz içinde üç farklı kişi olarak birlikteliğidir. Bu tanım ilk bakışta göz korkutucu, hatta karmaşık gelebilir. Endişelenmeyin, bu çok normal. Hadi bu derin konuyu birlikte, adım adım ve anlaşılır bir dille inceleyelim. 1. Teslis Kelimesi Nereden Geliyor? Kutsal Kitap’ı baştan sona okuduğunuzda "Teslis" kelimesini doğrudan göremezsiniz. Ancak kavramın kendisi, Kutsal Kitap'ta sıkça görülür. (Örneğin: Matta 28:18-20; 2. Korintliler 13:14) Kutsal Kitap bize net bir şekilde şunu söyler: Tanrı tektir, ancak bu tek Tanrı sonsuzluktan beri özünde üç Kişi olarak var olmuştur: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. Buradaki kafa karışıklığının ana sebebi genellikle "Öz" ve "Kişi" kavramlarının birbirine karıştırılmasıdır. Oysa bu ikisi birbirinden tamamen farklıdır. 2. Tek Tanrılı İnançlar Arasında Benzersiz Bir Yer Hristiyanlık, tıpkı Yahudilik ve İslamiyet gibi tektanrılı (monoteist) bir inançtır. Yani tek bir Tanrı’ya inanırız. Ancak Hristiyanlığın Tanrı tanımı, diğerlerinden keskin bir şekilde ayrılır: O, Teslis olarak vardır. Bu kavramı insan zihniyle tam olarak idrak etmek zordur . Çünkü sonlu bir varlık olan insan, sonsuz olan Tanrı’yı bütünüyle kavrayamaz . İsa Mesih de Markos 12:29’da Eski Antlaşma’dan (Yasa'nın Tekrarı 6:4) alıntı yaparak bu birliğe vurgu yapmıştır: “Dinle ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab'dir.” Eğer bu konu önemsiz veya mantıksız olsaydı, İsa Mesih bunun üzerinde bu kadar durmazdı. 3. Çelişki Değil, Bir "Gizem" Dünya üzerindeki inanç sistemleri arasında Teslis’e inanan tek grup Hristiyanlardır. Bu öğretiye göre Tanrı; özde bir, kişilikte üçtür. Burada dürüst olmalıyız: Teslis’i tam manasıyla çözmeye çalışmak, okyanusu bir bardağa sığdırmaya çalışmak gibidir . Bu bir "gizemdir" ve bu gizem bizi hayal kırıklığına uğratmak yerine hayranlığa sürüklemelidir. Ünlü yazar C.S. Lewis’in dediği gibi: “Eğer Hristiyanlığı biz uyduruyor olsaydık, elbette daha kolay anlaşılır bir şey yapardık. Ama biz bir gerçeklikle uğraşıyoruz ve gerçekler her zaman basit değildir.” Bazı şeyler Tanrı’nın doğası gereği gizemlidir ve idrakı zor olabilir; İsa’nın Tanrılığı veya Kutsal Yazılar’ın vahyedilmesi gibi. Mucizeler gibi. 4. Bu Gizemi Nasıl Öğreneceğiz? Bazı insanlar bu durumu bir "mantık hatası" veya "çelişki" olarak görür. Ancak durum öyle değil. Bizler sınırlı varlıklarız ve sınırsız bir Tanrı’yı (Romalılar 11:33-36) her yönüyle analiz edemeyiz. Kutsal Kitap bize her şeyi değil, ama bilmemiz ve iman etmemiz gereken kadarını açıklar. İsa'ya iman edince ve Rab'bin Ruh'unu alınca, bu gerçek size açılacaktır. Bunu kalbinizle idrak edebileceksiniz. Fakat kelimelere dökmek sizin için de zor olacaktır belli bir oranda. 5. "Ne" ve "Kim" Farkı: Öz ve Kişilik Teslis’i anlamadaki en büyük engel, "öz" ve "kişilik" kavramlarının birbirine girmesidir. Gelin bunu basitleştirelim: Öz: Bir şeyin "Ne" olduğudur. Tanrı’nın tek ve ilahi doğasıdır. Kişilik: Bir varlığın "Kim" olduğudur. Yani formül şudur: Tanrı, TEK bir "Ne" (Öz) ve ÜÇ farklı "Kim"den (Kişi) oluşur. 6. Basit Bir Benzetme: Üçgen Hiçbir benzetme Tanrı’yı mükemmel anlatamaz ama zihnimizde canlandırmak için "Üçgen" örneğini kullanabiliriz. Bir üçgeni düşünün: Tek bir "üçgenlik" özü vardır (Tek Tanrı) Ama üç ayrı köşesi vardır (Üç Kişi) Köşeler birbirinin aynısı değildir ama hepsi aynı üçgenin parçasıdır. Köşeleri ayırırsanız ortada üçgen kalmaz. 7. Teslis Hakkında Bilmemiz Gereken 8 Temel Gerçek Toparlamak gerekirse, Kutsal Kitap’ın ışığında şu 8 maddeyi netleştirebiliriz: Tek Tanrı vardır: Hem Eski hem Yeni Antlaşma bunu tartışmasız kabul eder. Birlik Özdedir: Tanrı’nın birliği, O’nun ilahi özündedir. Üç Kişi Vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh birer "kişi"dir. Üçü de tek bir Tanrı’dır. Birlikte Anılırlar: Kutsal Kitap (örneğin vaftiz buyruğunda) üçünü eşit sıralar. Birbirinden Farklıdırlar: Baba, Oğul değildir; Oğul, Kutsal Ruh değildir. Kişilik Özellikleri Gösterirler: Her birinin aklı, hisleri ve iradesi vardır. Bu Bir Çelişki Değildir: Biz "1 Tanrı eşittir 3 Tanrı" demiyoruz. "1 Özde 3 Kişi" diyoruz. Kategoriler farklı olduğu için matematiksel bir hata yoktur. Teslis, imanımızın temelidir. Tanrı’nın büyüklüğünü ve karmaşıklığını gösterir. Daha da önemlisi, Tanrı’nın sonsuzluktan beri kendi içinde mükemmel bir sevgi birliği yaşadığını kanıtlar. Eğer Hristiyan inancına sahipseniz, bu derin gerçeği düşünmek Tanrı’ya olan hayranlığınızı artıracaktır. Eğer değilseniz, sizi bu gizemi düşünmeye ve Kutsal Kitap’ın sunduğu bu benzersiz Tanrı tanımını araştırmaya davet ediyorum. Çünkü Tanrı’yı tanımak, O’nunla ilişki kurmanın ilk adımıdır. Bu konuyu daha iyi anlamak istiyorsanız, Rab'be dua ediniz ki size gerçeğini açıklasın ve kendini tanıtsın.
- Bir Hristiyan için Kilise Gerekli midir?
"Bir Hristiyan için kilise gerekli midir? İsa Mesih'e iman ediyorum, bu bana yetmez mi? İnsanlarla buluşmak zorunda mıyım?" Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Bir Hristiyan için kilise gerekli midir? Soruyu soran değerli kardeşimiz, muhtemelen geçmişte bir kilisede yer aldınız ve belli bir süreçten geçtiniz. Bu süreç neticesinde, belki de insanlarla pek iyi olmayan bir tecrübe yaşadınız. Bunu bilmiyoruz, fakat kilisenin neden gerekli olduğunu açıklamaya çalışacağız. "Kilise" kelimesinden bahsederken lütfen bina olarak bir yapıyı değil , bir insan topluluğunu düşününüz. Tanrı’nın çağrısında "yalnızlık" diye bir kavram yoktur. Kurtuluşumuz şahsidir belki ama imanımız, ancak başka yüreklerle temas ettiğinde kök salar. Bizler birbirimizin aynasıyız; kimi zaman ne yapmamız gerektiğini, kimi zaman da ne yapmamamız gerektiğini birbirimizde görürüz. Kutsal Kitap'ın o muazzam tanımını hatırla: "Mesih'in Bedeni" Sen bu bedenin yaşayan, hisseden bir parçasısın. Bedenden ayrılan bir uzuv nasıl hayatta kalamazsa, biz de kardeşlikten uzaklaştığımızda ruhsal olarak solmaya başlarız. Sizler Mesih'in bedenisiniz, bu bedenin ayrı ayrı üyelerisiniz. (1. Korintliler 12:27) Tanrı’nın arzusu; çocuklarının aynı çatı altında toplanması, birbirini teşvik etmesi ve hayatın ağırlığını birlikte yüklenmesidir. Bazılarının alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim; o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi daha da çok yüreklendirelim. (İbraniler 10:25) Birbirinizin ağır yükünü taşıyın, böylece Mesih'in Yasası'nı yerine getirirsiniz. (Galatyalılar 6:2) İlk kiliseye baktığımızda gördüğümüz şey sadece dua eden insanlar değil, hayatı " bölüşüp paylaşan " bir ailedir. Ekmeği de, derdi de, sevinci de paylaştılar. Tanrı seni bu ailenin içine bilerek ve isteyerek yerleştirdi. Her gün tapınakta toplanmaya devam eden imanlılar, kendi evlerinde de ekmek bölüp içten bir sevinç ve sadelikle yemek yiyor ve Tanrı'yı övüyorlardı. Bütün halkın beğenisini kazanmışlardı. Rab de her gün yeni kurtulanları topluluğa katıyordu. (Elçilerin işleri 2:46-47) İman, yalnız başına bir odada olmak değil, kalabalık ve sevgi dolu bir sofraya oturmaktır.
- Hristiyan Olmak İçin Dua
Hristiyan olmak için dua var mı? İsa'ya iman etmek için dua var mı? Hristiyan olmanın şartları var mı? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Hristiyan olmak için dua var mı? İsa'ya iman etmek için dua var mı? Hristiyan olmanın şartları var mı? Bu duayı, sessiz sakin ve yalnız olduğunuz bir yerde tüm kalbinizle okuyun. Gerçekten Rab'bimizin bizi işittiğini gözlerinizin önüne getirin. Gerçek de budur, O seni duyuyor ve seni görüyor. Her söylediğiniz kelime ve cümlede, üzerine derin derin düşünün: " GÖKLERDEKİ TANRIM, BABAM, RAB'BİM GÜNAHKAR OLDUĞUMU, SENİN DOĞRULUĞUNA VE İYİLİĞİNE ULAŞAMAYACAĞIMI BİLİYORUM. SEN TEMİZSİN, BENSE KİRLİYİM. YÜREĞİM, DÜŞÜNCELERİM KİRLİ. AMA SEN DOĞRUSUN, KUTSALSIN. GÜNAHKAR OLDUĞUMU KABUL EDİYORUM. GÜNAHLARIMDAN DOLAYI SONSUZ CEHENNEMİ HAKETTİĞİMİ BİLİYORUM. YARGINI HAKEDİYORUM. AMA SEN BENİ YALNIZ BIRAKMADIN. BENİ BU DURUMDA TERK ETMEDİĞİN İÇİN SANA ŞÜKREDİYORUM. MERYEM'DEN BEDEN ALIP DOĞAN BİRİCİK SÖZ'ÜN, OĞLUN İSA MESİH'İ BENİM İÇİN GÖNDERDİN. BENİM GÜNAHLARIM İÇİN ÖLDÜ, HAKETTİĞİM CEZAYI ÇARMIHTA ÜSTLENDİ. BENİM ÇEKMEM GEREKEN CEZAYI O ÇEKTİ. BUNA İMAN EDİYORUM. İSA MESİH'İN ÜÇÜNCÜ GÜN ÖLÜMDEN DİRİLDİĞİNE İMAN EDİYORUM. RAB'BİM VE KURTARICIM OLDUĞUNA İMAN EDİYORUM. İŞTE BUGÜN, SENDEN BAĞIMSIZ OLDUĞUM İÇİN TÖVBE EDİYORUM. YÜZÜMÜ SANA ÇEVİRİYORUM. SENİN YÜZÜNÜ ARIYORUM. HAYATIMI BÜTÜNÜYLE RAB İSA MESİH'İN EGEMENLİĞİNE TESLİM EDİYORUM. İSA MESİH, SENİN RAB'BİM VE KURTARICIM OLDUĞUNU İLAN EDİYORUM. RUHUN ARACILIĞIYLA HAYATIMA GEL VE TANRI'NIN BİR ÇOCUĞU OLMAM İÇİN BENİ DEĞİŞTİR. BİR ZAMANLAR KARANLIKTAYDIM, KARANLIĞIN İŞLERİNİ SENİN İSMİNLE REDDEDİYORUM. BUGÜNDEN İTİBAREN SEN YÜREĞİMDE ÇALIŞ, LÜTFUN VE MERHAMETİN SAYESİNDE SENİN İÇİN YAŞAYACAĞIM. ÇÜNKÜ SONSUZA DEK YAŞAYAYIM DİYE BENİM İÇİN İNSAN BEDENİ ALDIN VE CANINI VERDİN. RAB, SANA ŞÜKREDİYORUM. HAYATIM ARTIK TAMAMEN SENİN ELLERİNDE. SÖZÜN UYARINCA, ASLA UTANDIRILMAYACAĞIM. İSA MESİH'İN ADIYLA, AMİN. " "‘Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun. Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver. Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla. Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik Sonsuzlara dek senindir! Amin" Şimdi yapmanız gereken, bir kiliseyle mümkünse iletişime geçmektir. İman yolculuğunda, tıpkı sizin gibi bu yoldan geçenler bildiklerini size öğretecektir. "Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır." (Yuhanna 17:3)
- Yaşadığım Yerde Bir Kilise Yok, Nasıl İbadet Edeceğim?
Yaşadığım yerde bir kilise yok, nasıl ibadet edeceğim? Kiliseye gidemiyorum, ne yapmalıyım? Öncelikle soru için değerli Hüseyin kardeşimize teşekkürler. Bu konuya birlikte bakalım: Kilise binasına veya Hristiyanlara erişiminizin olmaması, Tanrı ile iletişimde olamayacağınız anlamına gelmemektedir. Elbette İsa Mesih'in öğrencileriyle birlikte olmak harika bir duygu, fakat belirttiğiniz durum göz önüne alınınca Kutsal Ruh'un bizi yalnız bırakmayacağını bilmeliyiz. Dua etmek yani Rab'bimiz ile konuşmak, Kutsal Kitap okumak için bireysel olarak binaya ihtiyacımız yoktur. Fakat kendimizi nasıl canlı tutabiliriz? Devam edelim: 1) Dua Etmek ve Kutsal Kitap'ı Düzenli Okumak: Her gün düzenli olarak dua edebilir ve Kutsal Kitap'ı okuyarak Tanrı’nın Söz'ü üzerinde düşünebilirsin. Bu, Ruh'unu besler ve tıpkı fiziksel bedenin nasıl yemek yemediğinde çöküyorsa; senin çökmeni engeller. Hristiyan ilahilerine Youtube'dan ulaşıp Rab'bi övebilir, Mezmurlar okuyabilirsin. 2) İnternet Üzerinden Kiliselere Ulaşma, İnterneti Etkin Kullanma: Kiliselerin düzenlemiş oldukları Zoom toplantılarına katılabilirsin. Youtube üzerinde Kanal Hayat, Sat7 Türk ve daha nice değerli Youtube kanallarını keşfedebilir ve Söz'ü derinlemesine öğrenebilirsin. Kiliselerin Sosyal Medya hesaplarını takibe alabilir ve paylaşımları düzenli takip edebilirsin. Fakat takip ederken, Hristiyan olmayan sahte öğretilere/tarikatlere karşı dikkatli ol. (Yehova Şahitliği, Mormonluk ve benzeri gibi tarikatler.) Google Play ve Appstore üzerinden ücretsiz Kutsal Kitap uygulamalarını indirebilir ve internetsiz bile okuyabilirsin. İncil, İyi Haber her yerde! 3) Belki de Henüz Farketmediğin Kiliseler: Yaşadığın ilde bir kilise olabilir fakat haberdar olmayabilirsin. Bunları öğrenmek için Cankurtaran Kiliseleri Vakfı Sosyal Medya hesaplarına yazabilirsin. Belki yaşadığın ilçede, belki de şehrine yakın bir yerde senin gibi birisi vardır. Kim bilir? 4) Kutsal Ruh'a Yakarış Rab'bin bulunduğun bölgede kilisesini kurması için dua edebilirsin. Belki Rab bu yolda seni kullanır, belki de bir başkasını. Unutma, Tanrı senin nerede olduğunu biliyor. Samimi bir kalple O'na yönel, seni asla yalnız bırakmaz. "İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim." (Matta 28:20)
- Çölde Sayım 31:17-18 Ayetinin Anlamı Nedir?
Kutsal Kitap'ta, Tevrat'ta Çölde Sayım 31:17-18 ayetinin anlamı nedir? Öncelikle soru için çok değerli abime teşekkürü borç bilir; Rab'bin sözünde ve Ruh'unda her anlamda günbegün gelişmesi için dua ederim. Beraber inceleyelim: "Musa savaştan dönen ordu komutanlarına –binbaşılara, yüzbaşılara– öfkelendi. Onlara, “Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” diye çıkıştı, “Bu kadınlar Balam'ın verdiği öğüde uyarak Peor olayında İsrailliler'in RAB'be ihanet etmesine neden oldular. Bu yüzden RAB'bin topluluğu arasında ölümcül hastalık başgösterdi. Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün." (Çölde Sayım 31:14-17) Çölde Sayım 31:16-18, Kutsal Kitap’taki anlaşılması zor bölümlerden biridir. Hristiyan olsun ya da olmasın, birçok insan bu ayetleri anlamakta zorlanır. Bu tür bir bölümü değerlendirirken tarihsel bağlamı, dönemin şartlarını ve teolojik boyutları dikkatle ele almak gerekir. Tarihsel Arka Plan: O Dönemde Neler Oluyordu? Tanrı’nın İsraillilere, Midyanlılara karşı Tanrı tarafından yargı uygulamalarını emretmesinin ardından gerçekleşir. Arka planda, Çölde Sayım 25'te anlatılan bir olay vardır: Midyanlı kadınlar, İsrailli erkekleri cinsel ahlaksızlığa ve putperestliğe sürüklemiş, bu da Tanrı’nın yargısını haketmelerine yol açmış ve bir salgın baş göstermiştir. (24.000 Kişi ölmüştür.) Bu olay, Balam’ın verdiği öğütle doğrudan bağlantılıdır. Balam, daha önce İsrail’i lanetlemesi için çağrılmış; ancak doğrudan lanet edemeyince, Tanrı'nın gazabını üzerlerine çekmek için dolaylı bir taktik önermiştir: İsrailli erkeklerin Midyanlı kadınlarla günaha düşmesi. (Baal- Peor olayı Çölde Sayım 25.) O dönemde yapılan savaşlar acımasızdı ve çoğu zaman tüm düşman halkların (sivil halk dahil) yok edilmesi normal kabul edilirdi. Bu bağlamda, İsraillilerin yaptığı şey bir savaş stratejisinden ziyade Tanrı'nın, halkını bozmaya çalışan ve ruhsal fiziksel zarara uğratmaya çalışan bir kültüre karşı uyguladığı ilahi bir yargı olarak görülür. Emrin Amacı Nedir? 1. Acil Ruhsal Tehdidi Ortadan Kaldırmak: Cinsel ahlaksızlığa ve putlara taptırtma misyonuna öncülük eden Midyanlı kadınlar, büyük bir tehdit olarak görülüyordu. Aynı şekilde, erkek çocuklar da gelecekte intikam alabilecek ya da eski dini kültürü sürdürebilecek potansiyel birer riskti. 2. Gelecekteki Yozlaşmayı Önlemek: Cinselliğe bulaşmamış genç kızlar, "bu plana dahil olmayanlar" olarak sayılmış ve İsrail toplumuna zamanla entegre edilebilecek kişiler olarak görülmüşlerdi. Bu durum, onları bir tehdit olmaktan çıkarıyordu. -Bölümün Devamında Gelen "Kendiniz İçin Saklayın." İfadesi Ne Anlama Geliyor?- * Kızların köle ya da cariye değil, İsrail halkına **hizmetçi veya evlilik yoluyla** dahil edilmeleri anlamına geldiğini belirtir. * Kutsal Yasa’da (Yasa’nın Tekrarı 21:10–14) esir kadınlarla evlenmeye dair açık kurallar vardır. Bu, cinsel sömürüyü değil, koruma ve entegrasyonu amaçlar. İsrail’in dini kuralları cinsel ahlaksızlığa karşı çok nettir. Bu yüzden bu kızların istismar edilmesi değil, kontrollü şekilde topluma dahil edilmesi söz konusudur. BÖLÜM ÜZERİNE YORUMLAR: 1. Geleneksel Yorum – Tanrı’nın Adaleti ve Egemen Oluşu Bu görüşe göre: * Midyanlılar-Moavlılar, İsrail’e her anlamda ciddi zarar veren bir halktır. * Tanrı, kendi halkını korumak için onların saldırısına karşı yargıda bulunur. * Bakire kızların bağışlanması, onların bu planın bir parçası olmamaları nedeniyle masum görülmelerindendir. Bu yorumda şu temalar ön plandadır: -Tanrı kutsaldır ve günaha göz yummaz. -Eski Antlaşma’daki bu sert yargılar, Tanrı’nın adaletini ve daha sonra Mesih aracılığıyla göstereceği merhameti (Aynı zamanda İsa Mesih'in ikinci gelişindeki yargının ciddiyetini) önceden haber verir. Birer gölgesi niteliğindedir. Tanrı, Midyan’ı bir yargı nesnesi olarak kullanırken halkını titizlikle koruma altına alır. 2. Tarihselci / Mesih Merkezli Yorum – Döneme/Çağa Özgü Bir Durum Bu görüşe göre: * Bu ayetler Tanrı’nın tüm zamanlar için geçerli bir ahlaki emrini değil , o döneme özgü bir yargı eylemini anlatır. * Tanrı, İsrail’i kurmak ve Mesih’in soyunu korumak için bu müdahaleleri gerçekleştirmiştir. * Bugün Hristiyanlar için örnek alınacak bir model değildir. İsa'nın öğretileri bu görüş için belirleyicidir: * Düşmanlarını sevmek. (Matta 5:44) * Kötülüğe karşılık vermemek, diğer yanağını dönmek yani intikam peşinde koşmamak. * Ruhsal savaş yürütmek, fiziksel değil. (Efesliler 6:10–18) Bu görüşün vurguları: Çarmıh: İsa Mesih insanlık adına Tanrı'nın günaha karşı gazabını yüklenmiş (Romalılar 3:21-26) ve ilahi adaleti yerine getirmiştir. Yeni Antlaşma: Mesih'in emri, düşmanlar için bile sevgi ve bağışlamadır. Hristiyanlar fiziksel soykırım değil, ruhsal savaş yürütürler. (Efesliler 6:10-18) Son Yargı: Yargı, zamanın sonunda (Kıyamette) yalnızca Tanrı'ya bırakılır (Matta 13:40-42, Romalılar 12:19) ve insanların bu tür yargıları şimdi yürürlüğe koyma ihtiyacını ortadan kaldırır. Önemli Noktalar Bu bölüm, 10 Emir gibi değildir: İsa'nın öğretilerini baz alırız. İsa'nın öğretileri, 10 Emri kapsar. Tanrı'nın Kutsallığını ve Günahın Ağırlığını Ortaya Koyar: Tanrı'nın, amaçlarını ve halkını yok etmeye çalışan kötülüğe karşı mutlak karşıtlığının altını çizerek günahın yıkıcı sonuçlarını vurgular. Bağlam Çok Önemlidir: Belirli bir tehdidi (Baal-Peor) ve savaşın eski tarihsel bağlamını anlamak çok önemlidir. Bunu göz ardı etmek yanlış yorumlamaya yol açar. Mesih'e işaret eder: Bu bölümün yarattığı derin rahatsızlık, insanlığın İsa'da ortaya çıkan, adalet ve merhametin çarmıhta mükemmel bir şekilde buluştuğu kurtuluşa ve O'nun yoluna olan ihtiyacına işaret eder. Alçakgönüllülük: Bizler bu tür metinlere alçakgönüllülükle yaklaşmalı, anlaması zor olduğunu kabul etmeliyiz. Şiddetten dolayı doğal olarak buruk hissedebiliriz, fakat Tanrı'nın Mesih'te açığa çıkan karakterinin sevgi olduğuna güvenmeliyiz. (İbraniler 1:1-2) Sonuç Olarak, Bu ayetleri, kendi tarihsel ve teolojik bağlamı içinde anlamak gerekir. Tanrı’nın insan ilişkileri ya da savaş için karakterini yansıtmaz. İsa’nın yaşamı, ölümü ve öğretileri rehberimizdir. Metin, hem Tanrı’nın kutsallığını hem de İncil’deki lütfun derinliğini hatırlatır. "Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim." (1. Korintliler 13:12)
- 2. Samuel 10:18 ve 1. Tarihler 19:18 Konusu, Çelişki midir?
Kutsal Kitap'ta, Tevrat'ta 2. Samuel 10:18 ve 1. Tarihler 19:18 verilen sayılar çelişki midir? Öncelikle soru için çok değerli kardeşime teşekkürü borç bilir; Rab'bin sözünde ve Ruh'unda her anlamda günbegün gelişmesi için dua ederim. Beraber inceleyelim: Anlatılanlara Genel Bakış "Ne var ki, Aramlılar İsrailliler'in önünden kaçtılar. Davut onlardan yedi yüz savaş arabası sürücüsü ile kırk bin atlı asker öldürdü. Hadadezer'in ordu komutanı Şovak'ı da vurdu. Şovak savaş alanında öldü." (2. Samuel 10:18) "Ne var ki, Aramlılar İsrailliler'in önünden kaçtılar. Davut onlardan yedi bin savaş arabası sürücüsü ile kırk bin yaya asker öldürdü. Ordu komutanı Şofak'ı da öldürdü." (1. Tarihler 19:18) 2. Samuel 10:18 ve 1. Tarihler 19:18, Kral Davut'un Arami ordusunu mağlup ettiği aynı olayı anlatır. Ancak, savaş arabası sayılarında belirgin bir fark dikkat çeker: 2. Samuel 700 savaş arabasından bahsederken, 1. Tarihler bu sayıyı 7.000 olarak aktarır. Bu durum, Kutsal Kitap'ın iç tutarlılığına dair soruları gündeme getirse de, metinlerin tarihsel ve edebi bağlamları incelendiğinde söz konusu farklılıkların çelişkiden ziyade anlatım perspektifleri ve metinsel dinamikler kaynaklı olduğu görülür. Tarihsel ve Edebi Arka Plan Her iki bölüm de Hz. Davut döneminde İsrail'in komşu güçlerle mücadelesini ve ilahi lütfun zaferdeki rolünü vurgular. Ammonluların Arami birliklerini kiraladığı (2. Samuel 10:6; 1. Tarihler 19:6-7) bu olay, İsrail'in askeri ve siyasi gücünü pekiştiren bir dönüm noktasıdır. Samuel-Krallar ve Tarihler'in Ebedi Yaklaşımı: Samuel ve Krallar kitapları, Babil Sürgünü öncesi dönemi kronolojik bir bütünlükle sunar. Tarihler ise daha geç bir tarihte kaleme alınmış olup, aynı olayları soy bilgileri, sayısal detaylar ve tapınak merkezli bir bakış ile yeniden yorumlar. Bu farklılıklar, yazarların amaçları ve hedef kitleleriyle doğrudan ilişkilidir. Sayısal Farklılığın Sebepleri 1.Anlatımsal Perspektif ve Birim Tanımlamaları 2. Samuel 10:18 , doğrudan savaş arabalarının sayısını (her biri iki kişilik mürettebatla) vurgularken, 1. Tarihler 19:18 , savaş arabalarını destekleyen yardımcı birlikleri (atlılar, silah taşıyıcılar) veya farklı Arami şehirlerinden gelen ek kuvvetleri kapsayan geniş bir rakam sunar. Antik savaşlarda tek bir savaş arabası, genellikle birden fazla askerle donatılırdı. Bu durum, sayıların farklı yorumlanmasına yol açar. 2.Kaynaklar ve Tarih yazımı 2. Samuel , olayları anlık askeri başarılar üzerinden aktarırken, 1. Tarihler , resmi arşivlerden veya tarihi kayıtlardan alıntı yaparak daha geniş bir perspektif sunar. Bu durum, rakamların farklı kaynaklara dayandığını gösterir. Benzer bir örnek, Yaratılış 10 ve 11'deki soy listelerinin tamamlayıcı anlatımlarında da görülür. Akademik Değerlendirmeler ve Teolojik Çıkarımlar 1.Metin Eleştirisi ve El Yazmaları Ölü Deniz Parşömenleri gibi erken dönem arkeolojik kaynaklar, Samuel metinlerinin titizlikle korunduğunu kanıtlar. Dr. Dan Wallace gibi uzmanlar, sayısal farklılıkların metnin temel mesajını zedelemediğini, aksine insan eliyle aktarımın doğal süreçlerini yansıttığını vurgular. 2.Teolojik Bütünlük Her iki metin de Davut'un zaferinin Tanrı'nın egemenliği altında gerçekleştiği temasında birleşir. Rakamlardaki farklılıklar, anlatının özünü (İsrail'in ilahi korunması) değiştirmez. Aksine, farklı vurgular, Kutsal Kitap'ın çok katmanlı anlam derinliğine işaret eder. 3.Elde Ettiğimiz Pratik Sonuçlar Bu tür metinsel varyasyonlar, okuyucuları Kutsal Yazılar'ı derinlemesine incelemeye teşvik eder. Örneğin, 2. Samuel 8:4'teki "atlılar" ifadesi, 1. Tarihler'deki genişletilmiş rakamlarla uyumlu olabilir. Ayrıca, Kutsal Kitap'ın değiştirilmediğine dair en güçlü kanıt, yazıcıların metinleri olduğu gibi koruma çabasıdır. SONUÇ Samuel ve 1. Tarihler'deki sayısal farklılıklar, ne bir çelişki ne de tarihsel hata olarak görülmelidir. Bu durum, antik tarih yazımının doğası , metinsel aktarım dinamikleri ve yazarların vurgu farklılıklarıyla açıklanabilir. Her iki anlatı da Davut'un ilahi lütuf sayesinde kazandığı zaferi vurgular ve Kutsal Kitap'ın temel mesajını güçlendirir. Nihai olarak, Kutsal Yazılar'ın bütünlüğü, sayısal detaylardan ziyade Tanrı'nın halkına olan sadakati ve kurtarıcı planı üzerine kuruludur. Bu perspektif, metinlerin hem tarihsel hem de ruhsal değerini ortaya koyar. Eğer Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur, İncil) iddiaa edildiği gibi değiştirilmiş olsaydı, bunu yüzlerce kez değiştirirlerdi. "Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak." - Matta 5:18
- İsa Mesih yeni bir din mi getirdi?
İsa Mesih Yahudi miydi? İsa Mesih yeni bir din mi getirdi? Hristiyanlar Yahudi mi oluyor? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. İsa Mesih Yahudi miydi? İsa Mesih yeni bir din mi getirdi? Hristiyanlar Yahudi mi oluyor? Sorunun cevabına birlikte bakalım: İsa Mesih, insan bedeni olarak Yahudi bir toplumda ve Eski Ahit yasaları altında dünyaya geldi. Derinlemesine inelim: İncil'in ilk ayetleri İsa'nın insan bedeninin Yahudi etnik kökenini açıkça ilan eder: " İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih'in soy kaydı şöyledir: ” (Matta 1:1) İlk olarak, “İsa” isminin İbranice kökenleri açıktır. İsa, İbranice Yeşu sözcüğünün harf çevirisidir, bu yüzden bazıları O'ndan “Yeşua” olarak söz eder. Bu isim “YHWH kurtuluştur, kurtaran YHWH, kurtaran RAB, Merhametli RAB” anlamlarına gelir. (YHWH, Tanrı'nın ismidir.) İsa isminin dilimizdeki anlamları da "Merhametli RAB, yargılayan RAB, Allah'ın Kurtarıcısı, Allah'ın yargısı" anlamları taşır. Nedenini düşünmeyi sizlere bırakıyoruz. Genelde İsa isminin anlamı "Peygamber ismi işte." denilerek bilgisizlikten kaynaklı geçiştirilir. :) İkinci olarak, İsa Yahudilerin yaşadığı bir kasaba olan Beytlehem'de doğmuştur. Beytlehem uzun zamandır Davut'un şehri olarak bilinen bir Yahudi yerleşim yeriydi. Üçüncüsü, İsa'nın bedeninin dünyevi ailesi bir Yahudi şehri olan Nasıra'dandı. Birinci yüzyılda Nasıra'nın küçük bir Yahudi kasabası olduğu inkar edilemez. Dördüncüsü, İsa Yahudilerin atalarının yaşadığı kentlere dönmelerini gerektiren bir nüfus sayımı sırasında doğmuştur. Yusuf Yahudi olmasaydı, sayım için hamile eşi Meryem ile birlikte Beytlehem'e gitmezdi. İsa'nın annesi Meryem'in de Yahudi bir soyu vardı. Luka bölümünde İsa'nın soyağacı Meryem'in kökenini yazar ve Hz. Davut, Yahuda kabilesiyle bir bağlantı olduğunu gösterir. İsa'nın teyzesi ve amcası Zekeriya ve Elizabet de Tevrat'a bağlı Yahudilerdi. (Luka 1:6) Zekeriya bir kahindi. İbraniler 7:14 şöyle der: “ Rabbimiz'in Yahuda oymağından geldiği açıktır. ” Örnekler uzatılabilir. İsa Mesih Yahudi'yse, Neden Hristiyanlar Yahudi Olmuyor? Ruhsal anlamda, Hristiyanlar iman babası İbrahim'i kendi ataları ve soydaşı olarak kabul ederler. Galatyalılar 3:7-9'da şöyle okuruz: "Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim'in gerçek oğulları iman edenlerdir. Kutsal Yazı, Tanrı'nın öteki ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim'e, “Bütün uluslar senin aracılığınla kutsanacak” müjdesini önceden verdi. Böylece iman edenler, iman etmiş olan İbrahim'le birlikte kutsanırlar." (Galatyalılar 3:7-9) İsa Mesih tüm yasayı ve tüm peygamberlikleri yerine getirdiği için, Kutsal Yasa (Tevrat) O'nun tarafından yerine getirilmiştir. Tanrı'nın Yahudilerle yaptığı antlaşma Sina Dağı'nda Musa ve İsrail ulusuyla yapılmıştı. Bunu Eski Ahit'in Mısır'dan Çıkış kitabında okuyabiliriz. Başlangıçtan beri Tanrı'nın tüm insanlarla yeni bir antlaşma yapma, insanlığı kurtarışını bildirme vardı. (Yaratılış 3:15) Eski Antlaşma boyunca, Yeremya 31:31-34'te olduğu gibi, bazen incelikle, bazen de açıkça bundan söz eder: “Ama o günlerden sonra İsrail halkıyla Yapacağım antlaşma şudur” diyor RAB, “Yasamı içlerine yerleştirecek, Yüreklerine yazacağım. Ben onların Tanrısı olacağım, Onlar da benim halkım olacak. Bundan böyle kimse komşusunu ya da kardeşini, ‘RAB'bi tanıyın’ diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi Tanıyacak beni” diyor RAB. “Çünkü suçlarını bağışlayacağım, Günahlarını artık anmayacağım.” "Çünkü yaşam veren Ruh'un yasası, Mesih İsa sayesinde beni günahın ve ölümün yasasından özgür kıldı. İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa'nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu'nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı. Öyle ki, Yasa'nın gereği, benliğe göre değil, Ruh'a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin. " (Romalılar 8:2-4) İsa Mesih Neden Geldi? İsa'nın yeryüzündeki temel görevi, Tanrı'nın kurtarışıydı. (Luka 19:10) Kendisine iman edenlerin günahlarına kefaret olarak çarmıhta ölmek ve günah ve ölüm üzerinde zafer kazanarak ölümden dirilmekti. Böylece İsa, insan bedenindeki geçici yaşamının sonuna doğru, öleceği Yeruşalim'e doğru bilinçli bir şekilde yol aldı. (Luka 9:51) Ardından da ölümden dirildi. Mesih insanları kurtarmak, insanlara Tanrı'nın sevgisini göstermek için gelmişti. (Luka 5:32, Yuhanna 3:16) Her insan kurtuluşa ihtiyacı olan bir günahkardır (Romalılar 3:23) ve İsa kendisine iman eden herkes için bir kurtuluş yolu açmıştır. (Yuhanna 3:16-18; 14:6; Romalılar 6:23; Galatyalılar 3:28) Mesih'in harika görevi, takipçilerine hiç kimsenin kurtulamayacak kadar günahkar ya da çok ileri gitmiş olmadığını öğretir. İsa, yaşam koşulları ya da geçmiş hayatı/yapıp ettikleri ne olursa olsun, tüm günahkarları kurtarmak ve bağışlamak için gelmiştir. İsa pasif bir şekilde kayıpların kendisine gelmesini beklemedi, aksine onların peşinden gitti. Bunu Luka 15:1-7'de bulunan bir benzetmeyle açıklamıştır. Bu benzetmede İsa, koyunlarını kaybeden ve sürünün geri kalanını kayıp koyunu bulmak için terk eden bir çoban hakkında bir hikaye anlatır. İsa ayrıca, kendisini evinden ayıran birçok zararlı karar verdikten sonra babasının evine dönen Kaybolan Oğul hakkında da bir öykü anlatır. Baba, oğlu geri döndüğünde onu evine sevinçle kabul eder, tıpkı Tanrı'nın tövbe eden bir yürekle kendisine dönen çocuklarını kabul ettiği gibi. (Luka 15:21-22) İsa bugün bile görevine sadıktır ve tüm günahkarları tövbe etmeye ve babasının evine katılmaya çağırır. Kaybolanları aramaya ve kurtarmaya devam etmektedir. (Matta 11:29; 18:3-4; Vahiy 3:20) Mesih İsa diridir, insan bedeni olarak dirilmiştir ve Yargılama için tekrar geri gelecektir. Unutmayalım ki, merhamet edip kurtaran ve yargılayan sadece RAB'tir. İsa Mesih, Rab'bin kendisidir. İnsan bedeni olarak %100 insan, özü itibarıyla %100 RAB'tir. İsa, Mesih midir? İslam İnancında Bile Yazan "Mesih" Kimdir? İsa Mesih, Tevrat'ta vaat edilen Mesih'tir. Aslında “Mesih”, “Kurtarıcı ” ya da “Meshedilmiş Olan, Kral” anlamına gelmektedir. İsa'dan ne zaman İsa Mesih olarak söz etsek, O'nun Mesih olduğunu (Kurtarıcı, Tek Kral) ilan etmiş oluruz. İsa'nın dönemindeki bazı insanlar, Kutsal Ruh'u göndermeden önce bile O'nun Mesih olduğunu anlamışlardı. (Elçilerin İşleri 2) Meryem'den doğduğu gece, melekler O'nun gelişini çobanlara “Kurtarıcı” olarak duyurdular. (Luka 2:10-11) Daha sonra Tanrı İsa'yla ilgili gerçeği Anna'ya açıkladı. (Luka 2:34-38) Diğerleri İsa'nın Yasa'da ve Peygamberler'de belirtilen gereklilikleri yerine getirdiğine inandıklarını itiraf ettiler. (Matta 5:17; 6:16) İsa'nın dünyaya gelişi, yüzyıllar önce O'nun hakkında söylenenlerle örtüşüyordu: O kurtarıcıydı. Sadece on beş dakikanızı İsa'nın bu gereklilikleri nasıl karşıladığına bakarak geçirin. İşte Eski Antlaşma'daki Mesih'le ilgili peygamberlik sözleri ve beklentilerden bazıları ve İsa'nın bunları nasıl yerine getirdiği: (Bunlar sadece çok azı, 300 civarı buna benzer durumlar yer almakta) Yeşaya 9:6 - Yahuda oymağından (Luka 3:30) Mika 5:2 - Beytlehem'de doğdu (Luka 2:4-7) Yeşaya 7:14 - bir bakireden doğdu (Luka 1:26-27) Yasanın Tekrarı 18:18 - Musa gibi fakat daha yüce (Yasanın Tekrarı 34:10 ile Yuhanna 8:38'i karşılaştırın. Ayrıca Yuhanna 3:14-15'e bakın) Musa insanları Mısır köleliğinden RAB ile kurtarırken, İsa insanları günahlarından kurtarmıştır. Musa Tanrı'nın temsilcisiyken, İsa gerçekte Tanrı'dır. (Yuhanna 10:30) Musa İsrailliler'i Vaat Edilmiş Topraklar'a götürürken, İsa bizi sonsuzluk için cennete götürür. (Yuhanna 14:1-3) Fısıh Bayramı-İsa Fısıh Kuzusudur, Yahudilerin Fısıh Bayramı'na hazırlanmak için kuzu kestikleri gün çarmıha gerilmiştir. (Yuhanna 1:29) Çok daha fazlası var. Üstte dediğimiz gibi Eski Antlaşma'daki yüzlerce ayet ayrıntılı ve kesin bir şekilde bir Mesih'e işaret eder. İsa her birini karşılamıştır ve Yeni Antlaşma'da anlatıldığı gibi tekrar döndüğünde (Kıyamet günü) her birini karşılayıp bizleri yargılayacaktır. Evet, İsa Mesih'tir. “Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim." (Matta 5:17) "Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur.” (Elçilerin İşleri 4:12) "Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son Ben'im." (Vahiy 22:13)
- Hristiyanlıkta Kadının Yeri Nedir?
Hristiyanlıkta kadının yeri ve önemi nedir? Hristiyanlıkta kadının hakları nelerdir? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. 21.yüzyıldayız. Birçok yerde hala kadınlar ikinci sınıf statüye sahipler. Bunu sadece "farklı inançlarda kadının yeri" olarak değil, aynı zamanda "modern" atfedilen toplumlarda da kadınların 2. sınıf statüye sahip olduğunu ve metalaştırılmaya çalışıldığı apaçık gözler önünde. Bunu reklamlarda, film/dizi sektöründe yani kısacası medyada bile çok rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Peki Hristiyanlıkta kadının yeri nedir? Hristiyanlıkta kadının önemi nedir? Buna birlikte bakalım: Mesele şudur ki, Tanrı erkekleri kadınlardan daha çok sevmez. Ve İncil'i açtığımızda, İsa Mesih'in kadınlarla etkileşimini görürüz. Mesih İsa gittiği her yerde kadınların statüsünü yükseltmiştir. Kadınların ikinci sınıf statüye düşürüldüğü bir toplumda; İsa Mesih onları iyileştirdi, savundu, onların etkisine güvendi ve onlarla gerçek dostluklar kurdu. Birinci yüzyıl İsrail'inde, kadınlar o kadar değersiz görülüyordu, o kadar güvenilmez görülüyordu ki, mahkemede tanıklık etmelerine bile izin verilmiyordu ve en önemli olan, en büyük haberi yayanlar tam da kadınlardı - bir zamanlar bedence ölmüş olan İsa Mesih artık insan bedeninde tekrar dirilerek hayattaydı. Cesur kadınların dudakları tarafından korkak bir grup erkeğe "İsa dirildi!" diye söylendi. Mecdelli Meryem tarafından örneğin.. Kutsal Kitap'ta Kadınlar Eski Ahit, Yaratılış Bölümü İncil'in kadınlar hakkındaki öğetilerinin çoğu, Yaratılış'ta atılan temele dayanmaktadır. Yaratılış hikayesini Yaratılış'ta gerçek anlamda mı yoksa mecazi anlamda mı yorumladığımız önemli değildir; Tanrı'nın erkekler ve kadınlar için niyetleri açıkça belirtilmiştir. Tanrı kadını erkek için bir "yardımcı" olarak yarattı: "Sonra, “Adem'in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” (Yaratılış 2:18) Fakat, bir "yardımcı" olmak, kadının erkeğe göre aşağı veya bağımlı olduğu anlamına gelmez; aynı İbranice kelime, "yardımcı" olarak tercüme edilen("ezer" kelimesi), Tanrı'nın bizzat kendisini tanımlamak için Mezmurlar 33:20, Mezmurlar 70:5, Mezmurlar 115:9-11 gibi yerlerde de kullanılmıştır. Aslında, Tanrı hem erkekleri hem de kadınları kendi suretinde yarattı ve onları tüm yaratılışının eşit koruyucuları yaptı: "Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun." (Yaratılış 1:27-28) "Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı." (Yaratılış 1:27) Ama erkek ve kadın, Adem ve Havva, Aden Bahçesi'nde Tanrı'ya itaatsizlik ettiler. Kendilerini Tanrı ile eş kılmak istediler. Tanrı, onları Aden'den kovmadan önce her birine yaptıklarının sonuçları olduğunu söyledi. Yaratılış 3. bölümde okuyabilirsiniz. Hem Adem hem de Havva, yaptıklarının sonuçları yüzünden bu hale geldiler . Tanrı kadınları aşağı bir statüye düşürmemiştir (Yaratılış 3 hakkında) veya erkeklere eşleri üzerinde sert bir şekilde hükmetmelerini emretmemiştir. Eski Ahit Dönemi Zamanın diğer kültürleriyle karşılaştırıldığında, Yahudi kadınlar büyük bir özgürlük ve saygınlığa sahipti ve birçok kadın Yahudi toplumunda peygamber ve lider olarak öne çıktı. Debora, Ester, Hanna, Ruth, Sara ve birçok kadın İsrail tarihinde önemli ve belirleyici roller oynadılar. Yazımızın altındaki başlığa veya buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz: ( Hristiyanlıkta Kadın Peygamberler Var Mıdır? ) Erkekler ve kadınlar arasındaki eşitliğin kanıtı olarak, On Emir'de çocukların hem babalarına hem de annelerine saygı göstermelerini gerektirir: " Annene babana saygı göster. Öyle ki, Tanrın RAB'bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun." (Mısır'dan Çıkış 20:12) Yeni Ahit Dönemi İsa'nın zamanında, kadınlar artık Eski Ahit döneminde sahip oldukları özgürlüklere ve statüye sahip değillerdi. Yahudi toplumu çok fazla erkek egemen hale gelmişti ve hak yemeye başlamışlardı. Kadınlar aşağı varlıklar olarak görülüyordu ve kölelerle neredeyse aynı statüye sahiplerdi. Eğitimli değillerdi, herhangi bir liderlik rolü üstlenmelerine izin verilmiyordu ve çoğunlukla ev işleriyle sınırlıydılar. Meryem ve Elizabet Bu dönemde iki kadın sadakat ve erdemin örnekleri oldular. İsa'nın annesi Meryem; korkularını, şüphelerini ve utancı bir kenara bırakarak Mesih'in annesi rolünü üstlendi. O sadece tüm güvenini Tanrı'ya koydu. (Luka 1:26-38) Vaftizci Yahya'nın annesi Elizabeth de güvenle Tanrı'ya iman etti. (Luka 1:39-45) İsa Mesih İsa'nın kadınlara karşı tutumu o dönemdeki geleneklerden kökten farklıydı. Kadınlar normalde evde kalır ve ev işleriyle ilgilenirdi. Fakat İsa Mesih, kadınların kendisiyle ve on iki elçisiyle hizmet etmesine izin verdi. (Luka 8:1-3) "Gerçek" Yahudiler, Samiriyelilerle ve kesinlikle Samiriyeli kadınlarla konuşmazdı. Ancak İsa Mesih, Yakup'un kuyusunda bir Samiriyeli kadınla uzun bir sohbet etti ve bu onun gerçeği öğrenmesini sağladı. (Yuhanna 4:4-30, 39-42) Yahudi kadınlar genellikle eğitimli değildi veya din işlerinde aktif bir rol oynamalarına izin verilmiyordu. Ancak Marta'nın kız kardeşi Meryem, İsa ona ders verirken İsa'nın ayaklarının dibinde bir elçi gibi oturuyordu. İsa, Marta'nın da aynısını yapmasını önerdi. (Luka 10:38-42). Birçok başka diğer kadınlar İsa'nın sadık takipçileri arasında öne çıktılar, Elçilerin İşleri bölümünü okurken bunu farkedeceksiniz. Bazı kadınlar; İsa'nın çarmıha gerilmesi sırasında O'nu teselli etmek için cesaretle yanında kaldılar, çünkü tüm havarileri dehşet içinde kaçmıştı. (Matta 27:55-56, Markos 15:40-41) Mecdelli Meryem ve diğer kadınlar, İsa'nın ölümden dirildiğini ilk gören kişiler olma ayrıcalığına sahip oldu. (Matta 28:1-10, Markos 16:1-7; Luka 24:1-11) İsa'nın sadece erkekleri on iki elçisi olarak atadığı sıklıkla belirtilir ve bu, kadınların ikincil statüsünün bir işareti olarak anlaşılabilir. Fakat İsa, elçileri tüm dünyaya müjdeyi yaymak için gönderdi, yiyecek ve barınak bulabilecekleri her yerde Müjde'yi anlatmalarını söyledi. En sonunda da büyük tehlikerle ve şehitlikle karşı karşıya kaldılar. Bu, İncil zamanlarında bir kadın için uygun bir rol olarak görülmezdi, tıpkı bugün uygun görülmeyeceği gibi. Fakat Müjde yani İncil uğruna, bu kadınlar da şehit edildi. İlk Kiliseler İlk kiliseler İsa'nın örneğini izledi. Kadınlara eşit muamele edildi ve sorumluluk pozisyonlarında bulunmalarına izin verildi. Birçok kadın, ilk Hristiyan Kilisesi'nde önemliydi. Bakmak isterseniz: (Elçilerin İşleri 1:12-14, 9:36, 16:14, 18:24-26, 21:7-9, Romalılar 16:1-16) Elçi Pavlus Konusu Kısa tarih dersi: Pavlus, Hristiyanlığın ilk liderlerinden biriydi. İsa ile karşılaşmasının ardından hayatı kökten değişti. Bundan sonra, onlarca yılını İsa Mesih'i anlatarak, kiliseler kurarak ve başkalarına hayatını değiştiren haberi yani tanıklığını anlatarak geçirdi. Pavlus, onları kendi başlarına bıraktıktan sonra bu yeni inanan gruplarını destekleyebilmek için Ruh'un esiniyle mektuplar yazdı. Pavlus'un hikayesi Elçilerin İşleri kitabında bulunabilir ve mektupları Romalılar'dan Filimon'a kadar sonraki on üç kitabı kapsar. Mektuplarda olup bitenlerin anlamlarına dalmadan önce, dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var. Pavlus'un, Mesih ve hayatlarımız üzerindeki etkisi hakkında derin teolojik gerçeği açıkladığı en büyük mektubunun Romalılar mektubu olduğu söylenebilir. Pavlus'un bu mektubun ileticisi (ve dolayısıyla Kutsal Metni diğerlerine açıklayan kişi) olarak kimi görevlendirdiğini biliyor musunuz? Fibi adında bir kadın . Mektupta ayrıca ondan bir "diakonos" olarak bahsediyor, bunun bir liderlik unvanı olduğunu biliyoruz. Ondan önce Pavlus, Prisilla ve Akvila adlı evli bir çiftle hizmet arkadaşı olmuştu. Pavlus onlar hakkında her yazdığında, önce Prisilla'dan bahseder. Neden? Bir listede en büyük kişiyi ilk sıraya koymak yaygın bir şeydi. Onu neyin harika yaptığını bilmiyoruz - belki de iyi bir yöneticiydi veya Kutsal Kitap'ı derinlemesine anlıyordu veya eşsiz bir liderdi - her iki durumda da Pavlus mektuplarında ona değer vermekten kaçınmıyor. Pavlus'un Değer Sistemi Cinsiyete Değil, Mesih'e Dayanıyordu Pavlus İsa ile tanıştığında, onunla ilgili her şey değişti. Şüphesiz erkekleri kadınlardan üstün tutan bir sistem ve kültürde büyüdü. İsa, Pavlus'un değer sistemini değiştirdi. Kendi dindarlığıyla kurtuluşa ulaşan bir adamdan, Mesih'e bağımlı ve Rab'bi izleyen birine dönüştü. Kişisel sevap eylemlerini üst üste koymaktan, zayıflığıyla ama Rab'de bulduğu güçle övünmeye geçti. Ve tüm görüş alanı Rab olan İsa ile doldu. Bu, Galatyalılara yazdığı mektupta, tüm Tanrı halkının eşit değerinden bahsetmesine olanak sağladı: "Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz. Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız." (Galatyalılar 3:28-29) Sosyal statünün en önemli olduğu bir kültürde, bu sözler Galatyalıların kulaklarında çınladı. Pavlus, inananların birliğinin, birini diğerinden ayırabilecek veya yükseltebilecek her şeyden daha büyük olduğunda ısrarcıdır. Farklılıklarımızın önemsiz olduğu değil, artık bizi ayıracak güce sahip olmadıklarıdır. Pavlus'u, Bağlamından Çıkarmayalım Kutsal Yazıları incelerken, şu soruları sormaya özen gösterelim: Yazar, bunu neden kaleme aldı? O dönemin şartları nelerdi? Yazılan yerdeki durum neydi? Neden kaleme alınmış olabilir? Günümüzde bunlardan ne öğrenebiliriz? Pavlus'un erkeklere yönelik yönergeleri de o dönemde karşı-kültürel olarak algılandığına eminim. Belki şuanda da böyledir. Kadınlara itaat etmeleri yönündeki öğüdünü, erkeklere eşleri için ölmeyi öğreterek devam eder. "Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin." (Efesliler 5:25) Dolayısıyla Pavlus'un evli çiftlere verdiği tavsiye, kocaya karısını ezip geçmesi için tam yetki vermekten çok, her eşin diğerini sevmeye ve ona hizmet etmeye çalışması çağrısıdır. Bir erkeğin karısından sadece sıkıldığı için boşanabildiği bir kültürde, Pavlus erkeklere çıtayı yükseltir. Sadece karınıza iyi bakmayın, onu sevin ve onun için ölmeye (gerçek ve mecazi anlamda) hazır olun diye ısrar eder. Ev Kadını — Titus 2:3-5 Titus adlı bir kilise liderine yazdığı mektupta Pavlus, ilk bakışta oldukça kısıtlayıcı ve cinsiyet stereotiplerine dayanan genç kadınlar için bazı yönergeler özetlemektedir. Pavlus'un döneminde kadınlar çok az eğitim alıyordu veya hiç almıyordu ve ev dışında iş bulma olasılıkları çok azdı. Yine, toplumsal yapı erkekler tarafından domine ediliyordu. Yahudiler ve Yunanlılar kadınlara verilen bu aşağılık yeri sorgulamazlardı, ancak İsa'nın insanlara herkesin Tanrı'nın suretinde yaratıldığını hatırlatmıştı. Toplumun görmezden geldiği herkese değer veriyordu ve bunu anlattı. Bu devrimci fikirler yayıldıkça, Romalılar ve Yahudilerin bir kısmı Hristiyanlığı “ahlaksız kadınlarla” kadınlarla ilişkilendirmeye başladılar. Bu yüzden Pavlus, burada da kadınlara kocalarına itaat etmeyi öğretiyor. Kadınların hiçbir fikre sahip olmaması veya eşleriyle asla fikir ayrılığına düşmemesi gerektiği çıkarımından uzak olan Pavlus'un odak noktası, Hristiyanların yapmış olduğu tanıklığın, henüz İsa'yı bilmeyen olanlara inancı nasıl gösterdiğiydi. Genç eşlere tavsiyelerde bulunduktan sonra Pavlus, itaat etmelerinin motivasyonunun " O zaman Tanrı'nın sözü kötülenmez. " olduğunu belirterek aynı şeyi söylüyor. Pavlus, hem erkeklere hem de kadınlara özgürlük hakkında benzer bir dille konuşmaya devam etmektedir. Yahudilere ve Romalılara "Hayır, Hristiyan kadınlar sandığınız gibi değil." demektedir. Biliyorsunuz ki, o dönemde hayat kadınlığından tövbe ederek İsa'ya iman edenler de vardı. Pavlus için özgürlük, başkalarının burnuna sürtülecek bir şey değildi; aksine, arkadaşlarınızın ve komşularınızın İsa'yı tanımasını engelleyen bir duvar haline gelirse vazgeçilecek bir şeydi. Pavlus, yediğimiz yiyecekler konusunda (Örneğin, o dönemde Yahudilikten İsa'yı tanımaya geçen birisi domuz etinden rahatsız oluyorsa yanındaki kardeşlerin yememesi öğüdü), birlikte olduğumuz insanlar ve otorite figürleriyle (bizden nefret edenler bile) etkileşim şeklimiz hakkında bunu söylerdi. Kadınlar Sessiz Olmalı — 1 Korintliler 14:26-40 Bir telefon görüşmesinin sadece bir ucunu duymak gibi, Pavlus'un Korint'teki kiliseye verdiği tavsiyeyi, oradaki şartları bilerek yani telefon konuşmasının tamamını bilerek anlayabiliriz. Bu ayetleri çevreleyen bağlamdan, kilisenin ibadet toplantılarının oldukça kaotik olduğu genel olarak varsayılır. Titizlikle planlanmış ve genellikle bir seferde yalnızca bir kişinin tüm kiliseye hitap etmesine izin verilen modern kilise ayinlerimizden çok uzakta, bu eski toplantılar daha çok açık forum tipi toplantılardı. Pavlus'un amacı, toplantıların "kilisenin güçlenmesine yardımcı olmak" ve inananlara karışıklığın Tanrı'dan kaynaklanmadığını hatırlatıyor. Pavlus başka yerlerde kadınlara değer verdiği ve onları ilk kiliselerde lider olarak atadığı için (Fibi bunun sadece bir örneğidir - Kloi, Yunya ve daha birçokları da vardır), kadının bir kilise toplantısında konuşmasını yasaklamayı amaçlamış olması olası değildir. Peki tam olarak ne demek istedi? Tarihten, kadınların Yahudi sinagogunda ibadette doğrudan bir rol oynamalarına izin verilmediğini anlıyoruz. Yani ıristiyanlık, ibadet dahil olmak üzere gittiği her yerde erkek-kadın bariyerini yıkmıştır ve Kutsal Yazılar'ı tekrar tekrar bize hatırlatmıştır. Pavlus'un bazı kiliselerde kadınları liderlik pozisyonlarına yükseltip konuşmalarını yasaklayacağına inanmak mümkün değildir. Bu Bizim (Erkekler ve Kadınlar) İçin Ne Anlama Geliyor? "Çünkü Mesih İsa'ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı'nın oğullarısınız (Oğul, evlat anlamında). Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi. Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz. Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız." (Galatyalılar 3:26-29)
- İsa Mesih Tanrıysa Neden Dua Ediyor?
İsa neden Tanrı'ya dua ediyor? İsa Mesih Tanrı'ysa, neden dua ediyor? İsa Mesih kime dua ediyor? Öncelikle, soruyu soran değerli kardeşimize teşekkür ediyoruz. Kendisinin sorusu "İsa neden İncil'de Tanrı'ya dua ediyor?" şeklindeydi. Fakat genel sorgulamalar "İsa Mesih Rab'se, Tanrı'ysa neden dua ediyor? İsa Mesih Tanrıysa kendi kendine mi dua ediyor?" şeklinde gerçekleşiyor. Cevabına birlikte bakalım: İsa Mesih %100 insan bedenine bürünmüş, %100 Tanrı'dır. İncil bu iki gerçek hakkında nettir: Tek bir Tanrı vardır ve İsa Mesih o tek Tanrı'dır. İsa sadece Tanrı değildir; İncil onun aynı zamanda Tanrı'nın Oğlu olduğunu söyler. Bu, beden aldığından dolayıdır. Tanrı Ruh'u doğurmuş veya doğrulmamıştır, cinsel ilişki neticesinde ortaya çıkan oğul, evlat anlamında değildir. Fakat Tanrı Söz'ü, beden alıp bir bakireden dünyaya gelmiştir. Çünkü, binlerce yıldır Tevrat'ta Kurtarıcı'nın nasıl geleceği yazılıdır. Eğer birden beden alıp insanların ortasına ışınlansaydı, O'nun gerçekten Mesih olup olamayacağını bilemezdik. Fakat bizim uğrumuza nasıl kurban olacağını, bu dünyaya nasıl geleceğini peygamberler aracılığıyla bildirdi. Yuhanna 1. bölümü de okumanızı özellikle tavsiye ederek, alta bırakıyoruz. Tıklayarak açabilirsiniz: Yuhanna 1:1-18 "Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. 5 Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi. Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı. Tanıklık amacıyla, ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılığıyla iman etsin diye geldi. Kendisi ışık değildi, ama ışığa tanıklık etmeye geldi. Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı. O, dünyadaydı, dünya O'nun aracılığıyla var oldu, ama dünya O'nu tanımadı. Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı O'nu kabul etmedi. Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular. Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini –Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini– gördük. Yahya O'na tanıklık etti. Yüksek sesle şöyle dedi: “ ‘Benden sonra gelen benden üstündür. Çünkü O benden önce vardı’ diye sözünü ettiğim kişi budur.” Nitekim hepimiz O'nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık. Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı." Yuhanna 3:16'yı düşünün: " Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. " İsa Mesih, Tanrı'ya (Özüne) Baba dedi, insan bedeni olarak O'na seslendi ve Kutsal Ruh hakkında da söyleyecek çok şeyi vardı. Dolayısıyla, İsa tam ve gerçek anlamda Tanrı olsa da, Tanrı'nın Oğlu'dur çünkü insan bedenindedir. İsa gerçek anlamda Tanrı'dır, ancak Beytlehem'de doğduğunda bir insan bedeninde dünyaya gelmiştir. İsa sahte bir insan değildir. O tam bir insan bedeni aldı ve hayatını tıpkı sizin ve benim gibi yaşadı. Kendini kurban sunusu olarak sunmadan önce, bir meslekte çalıştı. Yemek yedi, su içti ve uyudu. Zorluklar yaşadı. Baba Tanrı'nın Söz'üne, Oğlu'na verdiği görev için İsa'nın hayatını tıpkı sizin ve benim gibi diğer insanlar gibi yaşaması önemliydi. Kısa yollar veya kolay yollar yoktu. Bizim yerimizi alması için, bizim gibi olması gerekiyordu. Siz veya ben bir süre yemek yemediğimizde, acıkır ve güçsüzleşiriz. Çok çalışırsak veya uykusuz kalırsak, yoruluruz. Biri bize vurduğunda, canımız yanar ve bazen bir tarafımız kanar. İsa gerçekten insan olduğu için; o da acıktı, yoruldu ve incindi. Çarmıha gerildiğinde, o kadar kötü yaralandı ve o kadar çok kan kaybetti ki, bedensel olarak (insani yönü) öldü . Bu, üçlübirlik (teslis) olarak bilinen şeyin gizemidir. Derin bir gizem olan İsa Mesih hem tam anlamıyla insan hem de tam anlamıyla Tanrı'dır. Bu, zaman zaman O'nun insanlığından bahsettiğimiz anlamına gelir. Evet, Tanrı'nın bağımlı olduğunu söyleyemeyiz. O halde İsa'nın Tanrısallığından bahsettiğimizde, O'nun bağımlı olduğunu iddia etmiyoruz. Tanrı'nın Oğlu tam anlamıyla insan bedenini aldı ve tüm bunlar bunu gerektirir. Bu bağlamda, Tanrı'nın Oğlu'nun (insan bedeninin) tamamen Baba'ya bağımlı olduğunu söyleyebiliriz. İsa Mesih, Neden Dua Ediyordu? Tüm insanların yapması gereken tek şey, yaratıcısına dua etmektir. İsa'dan daha iyi dua eden kimse yoktu. İsa dua ettiğinde kendi kendine konuşmazdı.Baba'ya dua ederdi. İşte İsa'nın tamamen Tanrı olmasına rağmen, insan bedeninde Tanrı'ya dua etmesinin nedenleri: 1) İsa dua etti, çünkü o Baba'ya güveniyordu İsa Mesih yani Tanrı Söz'ü, yalnızca Baba'nın kendisinden yapmasını istediği şeyi yapmak için geldi. (Yuhanna 6:38) Bir keresinde, tüm hayatı boyunca yürüyemeyen bir adamı iyileştirdikten hemen sonra, İsa kendi başına bedensel olarak hiçbir şey yapamayacağını, yalnızca Baba'nın yaptığını söyledi. ( Yuhanna 5:19, Yuh. 5:30) " Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar." (Yuhanna 5:19) İnsanları iyileştirmek gibi bazı zor şeyleri yapmak için dua etmenin gerekli olduğunu bizlere öğretti.(Markos 9:29) Ve tutuklandığı gece, İsa Getsemani bahçesine gitti ve hararetle dua etti. (Matta 26:36) 2) İsa Mesih dua etti, çünkü insan bedeni olarak Baba'yla konuşmaktan zevk alıyordu Belki de tüm İncil'deki en büyük dua, İsa'nın çarmıha gerilmesinden önceki gece ettiği duadır. (Yuhanna 17) Okumak için aşağıya tıklayıp açabilirsiniz: Yuhanna 17:1-26 İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne kaldırıp şöyle dedi: “Baba, saat geldi. Oğlun'u yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. Çünkü sen O'na bütün insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, O'na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır. Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim. 5 Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt. “Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım. Onlar senindiler, bana verdin ve senin sözüne uydular. Bana verdiğin her şeyin senden olduğunu şimdi biliyorlar. Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler. Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir. Benim olan her şey senindir, seninkiler de benimdir. Ben onlarda yüceltildim. Ben artık dünyada değilim, ama onlar dünyadalar. Ben sana geliyorum. Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar. Kendileriyle birlikte olduğum sürece, bana verdiğin kendi adınla onları esirgeyip korudum. Kutsal Yazı yerine gelsin diye, mahva giden adamdan başka içlerinden hiçbiri mahvolmadı. “İşte şimdi sana geliyorum. Sevincimin onlarda tamamlanması için bunları ben dünyadayken söylüyorum. Ben onlara senin sözünü ilettim, dünya ise onlardan nefret etti. Çünkü ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, kötü olandan korumanı istiyorum. Ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir. Sen beni dünyaya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyaya gönderdim. Onlar da gerçekle kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna adıyorum.“Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin. Bana verdiğin yüceliği onlara verdim. Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. Ben onlarda, sen bende olmak üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın. Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum. Çünkü dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin. Adil Baba, dünya seni tanımıyor, ama ben seni tanıyorum. Bunlar da beni senin gönderdiğini biliyorlar. Bana beslediğin sevgi onlarda olsun, ben de onlarda olayım diye senin adını onlara bildirdim ve bildirmeye devam edeceğim.” İsa o duada kendisi için, ilk öğrencileri için ve sonra da sizin ve benim gibi tarihte daha sonra yaşayacak olan Hristiyanlar için dua etti. İsa, Baba ile konuşabilmeyi bir ayrıcalık olarak gördü ve sizin ve benim gibi insanlar için dua etmekten heyecan duydu. 3) İsa Mesih, bizlere nasıl dua etmemiz gerektiğini öğretti Öğrencileri bir keresinde ondan kendilerine nasıl dua edeceklerini öğretmesini istediler. İsa'nın onlara öğrettiği dua Matta 6:9-13'te bulunur. O zamandan beri, Hristiyanlar bu duaya "Rab'bin Duası" adını verdiler. O bize, bir şema sundu. İsa bize sadece doğru kelimeleri söylemekten daha fazlasını, hayatı boyunca duanın ne kadar önemli olduğunu öğretti. Sabahın erken saatlerinde kendi başına dua etmeyi severdi. (Markos 1:35) İsa'nın sık sık kendi başına gidip dua ettiğini söylediğimi hatırlıyor musunuz? Bunu yaptığında, İsa'nın öğrencileri onu izliyorlardı. Hiç kimsenin Baba ile İsa'dan daha yakın bir ilişkisi olmadığını biliyorlardı. Eğer İsa için dua etmek önemliyse, o zaman bizim için de önemli olması gerektiğini öğrendiler. Üçlübirlik konusunu, hiçbir zaman %100 anlayamayacaksınız. Fakat, O'na iman edince, bu sır sizin yüreğinize gittikçe daha fazla açılacaktır. Dua ederken, Rab'bin Kutsal Ruh'unu davet etmeyi unutmayın. O size öğretsin. Evreni, kainatı yaratan Tanrı'nın yapısını %100 anlayamamamız çok doğaldır. Çünkü o sonsuz, aklımızın alamayacağı kapasitededir. Kendini Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak tanıtmıştır ve tek olan Tanrı'dır. İsa Mesih'in Üçlübirlik konusundaki yeri ilginizi çektiyse izlemek için: Dua konusunda birkaç sözle bitirmek istiyoruz: Dua, Tanrı ile samimiyetle konuşmaktır. O bizimle konuşur: biz dinleriz. Biz O'na konuşuruz: O dinler. İki yönlü bir süreçtir: Konuşma ve dinleme..












